Müstakil Sanayi ve İş Adamları Derneği’nin (MÜSİAD) Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı?nda konuşan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, 2011 yılında tedbirli olunması gerektiğini vurguladı. MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da, 2011?de yüzde 5-6 civarında dengeli ve mütevazi bir büyümenin gerçekleşeceğini belirterek, ?Önemli olan, bu dalgalı süreçte gemiyi istikrarlı bir şekilde yüzdürmeye devam ettirebilmek ve elde etmiş olduğumuz küresel aktör durumumuzu pekiştirmektir? dedi.

MÜSİAD?ın Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan?ın katılımıyla Ankara?da gerçekleşti. Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, 2011 yılında tedbirli gidilmesi gerektiğini vurgulayarak, ?Hep ihtiyat, hep tedbir. 2011 böyle bir yıl olacak. Büyük ekonomilerde ne olacağı onların stratejileri kesin ortaya çıkmadan, bizim tamam artık rahatladık, her şey yoluna girdi dememiz mümkün değil. Ayrıca siyasi istikrar da son derece önemli? diye konuştu.

Ciddi ikinci bir dalgalanmadan Türkiye?yi yüzde 100 korumanın da mümkün olmadığını dile getiren Babacan, ?Biz kredi kanalıyla, finans kanalıyla, ticaret kanalıyla yatırım kanalıyla Avrupa’yla çok iç içeyiz. Malımızın yarısını Avrupa’ya satıyoruz dolayısıyla orada olabilecek ciddi bir problem, bizi de az ya da çok mutlaka etkileyecektir” dedi.

Toplantı?da konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da son günlerdeki yapılan önemli toplantılara değinerek, 2010 yılındaki ekonomik gelişmelerini değerlendirip, 2011 yılı beklentilerini ve MÜSİAD üyeleri arasında yapılan anketin sonuçlarını paylaştı.

Ömer Cihad Vardan, 2011?de yüzde 5-6 civarında dengeli ve mütevazi bir büyümenin gerçekleşeceğini belirterek, ?Önemli olan, bu dalgalı süreçte gemiyi istikrarlı bir şekilde yüzdürmeye devam ettirebilmek ve elde etmiş olduğumuz küresel aktör durumumuzu pekiştirmektir? dedi.

2010 yılı ekonomik gelişmelere değinen Vardan, 2008 ? 2009 krizinin, esas etkilerini 2009 yılında gösterdiğini hatırlatarak, bu kriz süresince Çin hariç tüm dünya ekonomilerinde önemli daralmalar yaşandığını, Türkiye?nin de bu yılı yüzde 4,7?lik bir küçülme ile kapattığını kaydetti.

2010 yılında ise, gelişmekte olan ülkelerde hızlı bir iyileşme görülürken, krizin merkez üssü olan ülkelerde toparlanmanın daha yavaş gerçekleştiğini ifade eden Vardan, ABD, Japonya ve AB ülkeleri gibi birçok gelişmiş ekonominin büyümesinin, yüzde 1 ila 4 arasında gerçekleşirken, Türkiye?nin, büyüme ve istihdam cephesindeki kayıplarını hızla telafi ederek, ilk 3 çeyreği yüzde 8,9 oranında bir büyüme ile kapattığını ve bu anlamda pozitif olarak ayrıştığını söyledi. Vardan, ?Büyüme rakamları gibi, küresel işsizlik göstergeleri de, Türkiye?nin gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında olumlu yönde farklılaştığını ortaya koyan bir diğer önemli göstergedir. Birçok gelişmiş ülkede işsizlik rakamlarında korkunç oranlarda artış gözlemlenirken, bu oran Türkiye için sadece yüzde 5,5 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, geçtiğimiz yılda, büyümenin istihdama yansıması, başkalarının söylediğinin aksine, Türkiye?nin dünya sistemi içinde ortaya koyduğu ikinci bir pozitif ayrışma hikâyesini teşkil etmiştir? diye konuştu.

2010?un ilk dokuz ayında kaydedilen gelişmenin detayına bakıldığında, iç talebin en etkin görevi gördüğünü söyleyen Vardan, bunun alt bileşenleri içinde ise özel kesim yatırımlarının ve tüketimin ağırlıklı bir yerinin olduğunu belirtti.

Vardan, GSYH?nın yüzde 22?lik bir payını oluşturarak büyümeye önemli bir etkisi olan sanayiye de değinerek, şu değerlendirmede bulundu:

?Ülkemizde sanayi üretimi, krizle yaşadığı düşüşten sıyrılmayı başarmış, hatta kriz öncesi rakamlarını bile aşmaya başlamıştır. Aynı zamanda kapasite kullanım oranının yükselmesi, sanayi sektörünün, krizi tamamen geride bıraktığını göstermesi açısından sevindiricidir. Bunun yanında, kamu maliyesinde Türkiye?nin çizmiş olduğu tabloya da bakacak olursak, 2010 verileri, krizden çıkışla birlikte başlayan toparlanmanın devam ettiğini açıkça göstermektedir. Bu haliyle hem bütçe açığı, hem de kamu borçlarının GSYH?ye oranı Maastricht kriterlerinin altına inmiştir. Halbuki, AB?de bu oranlar, kendi belirledikleri kriterlerin çok çok üzerindedir.

Örneğin, bütçe açığı neredeyse ortalama yüzde 8?ler seviyesine, kamu borçları ise ortalama yüzde 100?ler mertebesine ulaşmıştır. Para politikası cephesinde de, TCMB, ?krizden çıkış stratejisi? uyarınca, 2010 yılında aktif rol oynayarak başarılı bir likidite idaresi yapmış ve zorunlu karşılık oranlarını da arttırmıştır. Öte yandan iç talepteki artışın, dış talepteki artıştan daha hızlı olması, ithalat ve ihracat arasındaki makasın büyümesi, TL?deki değerlenme baskısı ve hızlı kredi genişlemesi nedeniyle, cari açık giderek büyümektedir.

ABD?nin ve AB ülkelerinin önümüzdeki dönem için aldıkları parasal genişleme yönündeki son kararlarla da, sıcak para girişlerinin artacağı görülmektedir. Bu gelişmeler doğrultusunda, TCMB?nin finansal istikrarın bozulmasını önleyici yönde yeni ve farklı bir para politika belirlemesi ve daha önce benzeri görülmemiş kararların altına imza atmış olması son derece isabetlidir. Hem daraltıcı hem de genişletici mahiyette olduğu görülen bu politikalar, kanımızca dış şoklara karşı dayanıklılığı pekiştirirken, ihtiyacımız olan büyümeyi de kesmeyecektir.?

?2010?daki güzel tablo reel piyasaya yansıdı?

2010 yılındaki bu güzel tablonun, reel piyasada da yansımalarını bulduğunu ifade eden MÜSİAD Genel Başkanı Ö. Cihad Vardan, yıl sonu itibariyle MÜSİAD üyeleriyle yapılan anketin bu verilerle son derece uyumlu olduğunu söyledi. Vardan, anketi cevaplayan 412 üyelerinden aldıkları sonuçlara göre, 2009 küresel krizinden etkilenmeyenlerin oranının yüzde 37 olduğunu belirterek, ?Olumsuz etkilenenlerin yüzde 67?si de, 2010 yılında krizin etkilerinden kurtulmuştur? dedi. Üyelerinin yüzde 70 gibi bir çoğunluğunun Hükümet?in kriz içinde aldığı tedbirleri yeterli gördüğünü ifade eden Vardan, bunun da krizin iyi şekilde yönetildiğinin reel sektör tarafından da takdir edildiğini gösterdiğini belirtti. Vardan, anketin diğer sonuçları ile ilgili şu bilgileri verdi:

?Üyelerimizin yüzde 82 gibi oldukça büyük bir kısmı, ülkemizin yaşadığı önceki krizlerden alınan derslerle hayata geçirilen önlemlerin, 2009 krizini daha çabuk atlatmamıza yardımcı olduğunu düşünmektedir. Anketten çıkan bir başka çarpıcı sonuç ise; MÜSİAD üyelerinin yüzde 62?nin 2010 yılında yatırım yaptığıdır. Bununla beraber, yine, üyelerimizin yüzde 68?i bu dönemde yeni eleman alarak istihdamın artışına katkı sağlamıştır. Bütün bu rakamlar aslında biraz önce aktarmaya çalıştığım genel ekonomik göstergelerle büyük oranda paralellik arz etmektedir.?

?2011 performansı büyük ölçüde iki dış faktöre bağlı?

2010 yılını tamamlayıp, 2011 yılına girdikten sonra akıllarda hala bir takım beklentiler ve bazı soru işaretlerin bulunduğuna dikkat çeken Vardan, ?Bütçe başta olmak üzere, birçok göstergenin olumlu gideceğine inanmamıza rağmen, 2011 yılı performansımız, kendi dinamiklerimiz haricinde, çok büyük ölçüde iki dış faktöre bağlı olacaktır. Bunlardan ilki, dünya çapında uluslararası sermaye hareketlerinin hacmindeki gelişmelerin ne yönde olacağıdır. İkincisi ise, Avrupa?daki borç krizinin ne şekilde devam edeceğidir? dedi.

Euro bölgesindeki sorunlar derinleşmez ve sermaye akımları Türkiye?ye giriş yapmaya devam ederse, 2011?de büyük bir ihtimalle 2010?a benzer bir büyümenin gerçekleşeceğini belirten Vardan, bu senaryoda cari işlemler açığında bir artış görülebileceğinin beklentisi içinde olunması gerektiğine de işaret etti. Vardan, ?Bununla birlikte, içinde bulunduğumuz şu günlerde, ülkemizde ilk defa, temel ekonomik öncelikler ve sorunlar için tüm paydaşları bir araya getirip ortak bir vizyon oluşturan bir üst ekonomik idarenin varlığını görmek de son derece memnuniyet verici bir gelişmedir. Buna paralel olarak da Türkiye?de sinerji platformlarının oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Böylece, ekonominin tüm aktörleri, gerekirse fedakarlıklar yaparak hedefe odaklanacaklardır? dedi.

Haziran?daki genel seçim önemli

2011 Haziran ayında yapılacak olan genel seçimlerin de, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu olduğunu dile getiren Vardan, ?Geçen dönemde yakalanan 27 çeyrek büyümenin, önce duruşa ve sonra da düşüşe geçtiği zamanlar, siyasi ve ekonomik istikrarı kaybettiğimiz, 2007 seçimleri öncesi ve 2008?deki parti kapatma davası dönemleriydi. Bu bağlamda, küresel krizden çıktığımız şu günlerde yakaladığımız 4 çeyrektir devam eden büyümenin sürdürülebilir kılınabilmesi için ülkemizde güven ve istikrar ortamının devam etmesi oldukça önemlidir. İşte bu yüzden, seçim döneminde, hem muhalefetin hem de hükümetin, basiretli davranarak, ülkedeki istikrarı bozmayacak şekilde davranması en büyük temennimizi bir kez daha yinelemek istiyoruz? dedi.

Vardan, 2011 beklentilerini paylaşırken, üyeleri arasında yaptıkları anketin sonuçlarına da değinerek, konuşmasına şöyle devam etti: ?Piyasadaki beklentinin ne denli pozitif olduğunu, 2011 yılının, firmaları için olumlu geçeceğine inanan yüzde 92?lik pay açıkça dile getirmektedir. Üye işletmelerin yüzde 78?e yakın bir oranının, yeni yılda yatırım yapmayı planlaması da, büyüme adına sevindirici bir haberdir.  Yine, yüzde 78?lik bir dilimin yeni eleman alacağını belirtmiş olması, istihdamdaki iyileşmenin 2011?de de devam edeceğine dair olumlu bir sinyaldir. İkinci kriz söylemlerine firmaların ancak yüzde 13?ünün katıldığını, bir başka deyişle kısa vadede yeni bir ekonomik kriz olmayacağını belirten firmaların oranının yüzde 87 olduğunu belirtmek isterim.?

Ekonominin başarılı performansının devamı için öneriler

Ekonominin yakaladığı başarılı performansı uzun vadeye yaymak için  oluşturdukları önerileri de paylaşan Vardan, bu önerileri şöyle sıraladı:

?Finansal istikrarı oturtma sürecinde, cari açık ve işsizlik çıpalarıyla, ekonomik bir yapılandırmanın belirlenmiş olmasının ve bu temelde politikalar izlenmesinin çok olumlu olduğunu ve Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Bu yüzden, bu mekanizma, 2011 yılında da sürdürülmelidir.

Öte yandan, krizden çıkma sürecinde istihdam konusunda gösterilen hassasiyet, ulusal tasarrufların artırılması konusunda da gösterilmelidir. Bu, cari açık meselesinin çözülmesinde de başlıca görevlerimizdendir. Bunu gerçekleştirmek için, Türkiye?nin faiz sarmalından kurtulduğu şu dönemde, alternatif yatırım enstrümanlarının geliştirilmesinin önemi bir kez daha ön plana çıkmaktadır. Bu da, riski düşük, basit ve meşru araçlarla başarılabilir. Kamuya ait kurumların halka arz edildiği gelir ortaklığı senetleri, sunulabilecek araçlara örnek olarak verilebilir. Bunun yanı sıra, mevcut haliyle yatırımcıları tedirgin eden borsanın yapısı gözden geçirilmeli, KOBİ?lerin de halka arz süreçleri geliştirilmelidir.

Öte yandan, uzun vadeli tasarrufa yönelik de teşvikler getirilmelidir. Tabii ki, burada önemli olan nokta, teşvik edilecek çözümlerin halk tarafından akredite edilmiş, hassasiyetlere uygun, meşru yöntemler olmasıdır. Tasarruflarla ilgili üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer konu da, son dönemde dünya çapında yaygın olan ve tüketimi körükleyerek uzun vadede borçlanma riskini artıran, yapılandırılmış kredi mekanizmalarıdır. Bu kolay tüketim risklerinden uzak durmak için, bu tür mekanizmalar sıkıca takip edilmeli ve ülkemizi istila etmesinin önüne geçilmelidir. Bunun yanı sıra, açıklanan Sanayi Strateji Belgesi?nin aslında ülkemiz adına çok önemli fakat geç kalmış bir çalışma olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle belgede yer alan eylem planlarının acil ve etkin bir şekilde uygulanmaya konmasını gerekli görüyoruz.?


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın