“Aynı suların kıyısında yaşamış iki farklı medeniyet buluşabilir bir gün aynı noktada. Ya da zamanın bir ucundan diğer ucuna mektuplaşmak mümkündür mesela. Aynı dili konuşmaları mı gerek illa? Aralarından beş yüz sene geçmiş bile olsa, bir kağıt gemi vasıtasıyla iki kişinin yolları kesişebilir pekala.”

Fantastik roman okuyucularının merakla beklediği Şebnem Pişkin’in on ikinci romanı Halikarnassos Masalı, Bodrum’un geçmişi ve bugünü arasında geçen örgüde değişen zamana rağmen değişmeyen “insan” faktörünü irdeliyor. Kent Kitap’tan çıkan Halikarnassos Masalı, yazarın tüm eserlerinde olduğu gibi insanın kim olduğunu ve hayattaki amacını sorgulayarak bireysel farkındalığı uyandırmayı amaçlıyor.

Ressam renklerle, müzisyen notalarla, yazar harflerle anlatır tecrübe ettikleri hayatı. Kağıttan gemilerin kaptanıdır yazar, dalgaları aşar gibi aşar çağları ve zamanları. 2500 sene önce, 2500 sene sonra. Adı değişir şehrin Bodrum’dan Halikarnassos’a ama değişmez gökyüzünün ve denizin rengi, hep aynı mavilikte kalır mesela.”

Romanın çok katmanlı yapısı içinde bir kadın yazarın gözünden yazarlık, değişen toplum dinamikleri, içsel buhranlar, kadın-erkek ilişkileri ve iletişim çağında yaşanan iletişimsizlik mercek altına yatırılıyor.

“Roman tekniği arama, sevgili okuyucu, bu kitapta. Bir masal dinlermiş gibi dinle, özgür bırak hayal gücünü. İnanmakta zorlanırsan şayet, masal deyip geçiştir. Aklının dikenli tellerine takılma.

Bir tabloya bakar gibi bak bu satırlara. Kırmızıya boyanmış bir güneş, mora çalan bir gökyüzü varsa tabloda, kızabilir misin hiç renklerle dilediği gibi oynadı diye ressama?”

“Ya da güzel bir melodi dinler gibi dinle bu masalı. Tüm tuşlara aynı anda bastı diye öfkelenmediğin gibi müzisyene, zaman algınla oynuyor diye kızma yazara.”

Ve böyle başlar masal:

Mavi suların kıyısında durdu yazar. Elindeki mektubu ortadan ikiye katladı önce, sonra katladığı kağıdı küçük bir üçgene, ardından da düzgün bir kareye dönüştürdü. Kat yerlerinden açtığında, küçük ve şirin bir gemi duruyordu şimdi avucunun içinde.

Ege’nin mavi sularına bıraktı kağıt gemiyi. Usulca yüzdü gemi bir süre.

Sonra birdenbire ortaya çıkıveren bir girdabın halkalarına kapılıp çılgınca başladı dönmeye. Döndü, döndü, döndü.

Bir anda ortadan kayboluverdi.

Çağlar ve zamanlar aştı dalgaları aşar gibi. 2500 sene öncesine, Kraliçe 2. Artemis’in zamanına doğru yelken açıp gitti.

Ve sonra,

bir gece

Adonis’in uykuya daldığı Halikarnasos sahilinde vurdu kıyıya.

Dedim ya sevgili okuyucu!

Masal bu…

Yazar Hakkında

Tasavvuf bilgisini fantastik kurguyla birleştirerek yazan Şebnem Pişkin’in biyografik roman türündeki Sevgili Abdülhamit Han (2011) ve Mevlana-Şems ilişkisini irdelediği Celaleddin (2012) isimli romanları beğeni topladı. 2011’de yayımlanan Efsun adlı romanında tasavvuftaki en ağır konulardan biri olan “harfler âlemi” konusunu işledi. İsrafil’in Aynası (2009), Kırklar Diyarı (2010) ve Gece Taşı (2013) adlı romanlarında metafizik konuları fantastik kurgu içinde okuyucuya sunan yazarın 2015 senesinde yayımlanan anı/hatıra/mektup türündeki kitabı Mehmed’e Gönderilmeyen MektuplarAşk’ın beşeri ve ilahi boyutunu  tasavvuf zemini üzerinden okuyucuya aktarıyor.

Yılın yarısı İstanbul’da ve diğer yarısı ise Bodrum’da ikamet eden yazarın yayımlanmış tüm eserleri şöyledir:

Bir (2006)

Tuğra (2008)

İsrafil’in Aynası (2009)

Kırklar Diyarı (2010)

Efsun (2011)

Sevgili Abdülhamit Han (2011)

Celâleddin (2012)

Gece Taşı (2013)

Avucumda Açan Us Çiçekleri (2014) (Şiir)

Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar (2015)

Kayıp Mona Lisa (2016)

Kudüs Kırmızısı ( 2016)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın