Avrupa Birliği?nin Belçika dönem başkanlığı sırasında hiçbir başlık, müzakereye açılmadı. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu, bu dönemde “rekabet” başlığının açılamamasını son derece kaygı verici olarak değerlendirdi. İKV Başkanı Kabaalioğlu’nun açıklaması şöyle:

pa Birliği?nin Belçika dönem başkanlığı sırasında hiçbir başlığın müzakereye açılamıyor oluşu müzakerelerin etkin bir şekilde yürütülmesi açısından son derece düşündürücüdür. Müzakereler siyasi gerekçelerle tıkanma noktasına gelmektedir. Önümüzde açılması muhtemel olan üç başlıktan biri olan rekabet başlığında Türkiye açılış kriterlerini yerine getirmek için gerekli adımları atmıştır. Türkiye 1.1.1996 itibarıyla AB ile gümrük birliğini yürürlüğe koymadan önce AB standartlarında bir Rekabet Kanunu kabul edilmiş ve Rekabet Kurumu oluşturulmuştur. Bu manada Türkiye bugün AB üyesi olan birçok ülkeden daha önce ve daha kapsamlı olarak rekabet alanında AB müktesebatına uyumu gerçekleştirmiştir. Durum böyle iken, bu başlığın açılması yönünde siyasi iradenin ortaya çıkamaması müzakerelerin geleceği açısından artan bir tehlikeye işaret etmektedir. Türkiye ile herhangi bir başlık müzakereye açılamazken, Hırvatistan ile üç başlığın daha müzakerelerinin tamamlanması büyük bir tezat oluşturmaktadır. Hükümetimiz bu konuda AB?ye gerekli uyarılarda bulunmalıdır. Öte yandan AB?nin de genişleme sürecinin en önemli halkasını oluşturan Türkiye?ye yönelik bu gidişatın kabul edilemez olduğunun farkına vararak, süreci canlandırmaya yönelik adımları zaman kaybetmeden atması gerekmektedir.

Üyelik müzakerelerinde 8 no.lu Başlık altında yer alan Rekabet Faslı temel olarak iki alt başlıktan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi anti-tröst veya anti-kartel olarak da bilinen, piyasalarda faaliyet gösteren teşebbüslerin aralarında anlaşarak veya piyasada hakim durumda olan teşebbüslerin bu konumlarını kötüye kullanarak piyasalarda rekabeti bozmalarının veya sınırlamalarının engellenmesine yönelik düzenlemelerdir. Türkiye bu alanda gerek mevzuat, gerekse uygulama bakımından AB ile uyum içindedir. 2010 Yılı İlerleme Raporunda AB?nin bu alandaki bazı ikincil mevzuatının henüz çıkarılmadığından bahsedilmekle beraber, bunlar bir uyumsuzluk konusu değil, düzenlemelerin teknik-hukuki altyapısının hazırlanması ile ilgilidir ve Rekabet Kanununu uygulamakla görevli Rekabet Kurulu?nun ikincil düzenlemeleri hazırlarken ilgili AB düzenlemelerinin esaslarını daima dikkate aldığı bilinmektedir. Nitekim İlerleme Raporunda da bu husus teyit edilmekte Rekabet Kurulu?nun idari ve uygulama kapasitesinden övgüyle söz edilmektedir.

Rekabet Politikası faslının ikinci alt başlığını ise devlet yardımları oluşturmaktadır. Rekabet Faslının bugüne kadar müzakerelere açılamamasının ana nedeni Türkiye?nin devlet yardımları alanında mevzuat alanındaki bazı tali denilebilecek eksikliklerin bulunması ve özellikle devlet yardımlarını denetleyecek ve izleyecek bir kurumun kurulamaması olmuştur. 2010 yılı İlerleme Raporunda da Rekabet Politikası alanındaki uyum eksikliği olarak bu husus gösterilmektedir. Ancak 2010 Yılı İlerleme Raporunun hazırlandığı tarihte TBMM?de görüşülmekte olduğu ve henüz yasalaşmadığı için Rapora yansımayan Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında (6015 sayılı) Kanun 23.10.2010 tarihli Resmi Gazete?de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun amacı, ?devlet desteklerinin Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki anlaşmalara uygun olarak düzenlenmesini ve ilgili mercilere bildirimini sağlamak üzere ilke ve esasların belirlenerek desteklerin izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları tespit etmek? olarak belirlenmiş ve bu görevi yerine getirmek üzere de Hazine Müsteşarlığı bünyesinde ?Devlet Desteklerini İzleme ve Denetleme Kurulu? kurulması öngörülmüştür. Dolayısıyla devlet yardımları alanında da Rekabet Politikası Faslının müzakerelere açılış kriteri yerine getirilmiş olmaktadır.

Rekabet Politikası Başlığı altında yer verilen üçüncü bir alt başlık daha bulunmaktadır. Bu da rekabet kurallarının, özel veya münhasır haklar tanınan kamu teşebbüslerine, kendilerine verilen kamusal görevlerin yerine getirilmesini engellemediği ölçüde uygulanmasının sağlanmasıdır. Burada belirtmek gerekir ki, söz konusu alt başlık diğer iki alt başlıktan bağımsız değildir. Burada söz konusu olan anti-tröst ve devlet yardımları kurallarının, özel haklara sahip teşebbüslere de uygulanmasının sağlanmasıdır. Kaldı ki, bu kuralların uygulanması, kendilerine verilen kamusal nitelikli görevlerin yerine getirilmesini engellememelidir. Dolayısıyla bu teşebbüsler bakımından ant-tröst ve devlet yardımları düzenlemelerinin uygulanmasında bazı sapmalara da izin verilmiş olmaktadır. Türk Rekabet Kanunu uygulama alanı bakımından özel teşebbüslerle kendilerine özel haklar tanınan teşebbüsler arasında bir ayrım yapmamakta ve prensip olarak tüm teşebbüslere uygulanmaktadır. Devlet yardımları bakımından da yeni yürürlüğe giren Kanun?da böyle bir ayırım yapılmadığı görülmektedir. Bu itibarla anti-tröst ve devlet yardımları kuralları ve uygulamaları AB ile uyumlu olduğu sürece, kendilerine özel haklar verilen teşebbüsler bakımından bir uyumsuzluk olmayacağı düşünülmektedir.

Sonuç olarak bugün gelinen noktada Rekabet Politikası Başlığının müzakerelere açılması önünde ilke olarak bir engel bulunmadığı kanaatindeyiz. AB tarafından bu konuda ileri sürülebilecek itiraz, Devlet Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulunun (ve teşkilatının) henüz kurulmadığı ve bu nedenle uygulamanın hangi yönde seyredeceğinin bilinemediği şeklinde olabilir. Ancak bu iyi niyetten yoksun bir yaklaşım olacaktır. Zira Türkiye, nihayetinde Rekabet Politikası Başlığı altındaki eksikliği gidermek üzere ilgili Kanunu çıkarmıştır ve her Kanun için olduğu gibi bu Kanunda da öngörülen hükümlerin uygulanması yasal gerekliliktir. Devlet yardımları AB?de de, genel çerçeveleri çizen çeşitli düzenlemeler bulunmakla beraber, her bir devlet yardımının münferit olarak incelenmesini gerektiren bir alan olarak ortaya çıkmaktadır. Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Kanunu da, Türkiye ile AB arasındaki anlaşmalara uygun devlet desteklerinin esaslarının belirlenmesine ve bunların uygulama sonuçlarının Avrupa Komisyonu ile paylaşılması için gerekli mekanizmanın oluşturulmasına imkan sağlamaktadır. Bu itibarla yasal zemin bulunduğu sürece, Rekabet Politikası Başlığının açılmasının devlet yardımlarının uygulamasının görülmesi şartına bağlanması Başlığın açılmaması için ancak bir bahane olabilir. Uygulamada eksiklik ya da uyumsuzlukların ortaya çıkması ve bunların giderilmemesi olsa olsa müzakere başlığının kapatılmasının önünde bir engel olabilir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın