NİHAT ERGÜN (Sanayi ve Ticaret Bakanı) >> Türkiye, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat yaparak dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmayı hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşmak için, dinamik, rekabetçi ve esnek bir sanayi yapısı oluşturmak durumundayız. Sanayinin mevcut sorunlarını en iyi şekilde analiz etmeli, bu sorunları çözecek, güçlü yanlarımızı gerçek bir avantaja dönüştürecek adımlar atmalıyız. Girişimcilik kapasitesinin varlığı, gelişmiş sanayi altyapısı, sanayi üretiminin çeşitliliği, KOBİ sayısı, nüfus yapısı, coğrafi ve stratejik konum gibi özelliklerimiz, sanayimiz açısından güçlü yönlerimiz olarak görülmelidir.

Bugün Türkiye, İtalya ile Çin arasında kalan büyük coğrafyanın en rekabetçi ülkelerinden birisidir. Ancak Türkiye sadece iyi bir ekonomi olmayı değil, dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmeyi hedeflemektedir. Bu nedenle, sanayinin dönüşümü anlamında da yapmamız gereken daha çok iş olduğunun farkındayız. Ülkemizdeki işletmelerin küçük ve dağınık olması, özellikle aile şirketlerinde yaşanan kurumsallaşma sıkıntıları ve teknoloji kullanımının yetersizliği gibi sıkıntılarımız olduğu da bir gerçektir.

Bizim toplumumuzda şöyle sıkıntı var; parasızlığa dayanıyoruz; paraya dayanıyoruz? Parasızlığa dayanıp da paraya dayanamama olur mu? Ortak olmaya yatkın değiliz, büyümek için ortaklık önemli? Ortaya koymuş olduğumuz bu ana çerçeveyi en iyi şekilde yönetmek için, stratejik bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Bu noktada, özel sektörümüze yol gösterecek, başarılı bir özel sektör için gereken altyapıyı oluşturacak adımları atıyoruz. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak, bütün bu süreçlerin ve reel sektörün dönüşümünün sağlam bir temel üzerinde yükseltilmesi için, Türkiye?nin yıllardır ihtiyaç duyduğu ?Sanayi Strateji Belgesi?ni hazırladık. Yüksek Planlama Kurulu kararı haline getirerek, kamuoyuna sunacağız. Tüm bakanlar imzaladı, Başbakanımızın imzasıyla birlikte kamuoyuna açıklayacağız.

Doğrusunu söylemek gerekirse, birçok ülkenin bilgi toplumuna geçiş yaptığı bir süreçte, bizim sanayi stratejisini hayata yeni geçiriyor olmamız, bu ülke için bir kayıptır. Ancak bu tip belgelerin, makro istikrarın tam anlamıyla oluştuğu bir ortamda hazırlanabildiği de bir gerçektir. Bakanlar Kurulu?na sunmuş olduğumuz bu belgeyi hemen tüm sanayi sektörümüzle paylaşacağız.

2011-2014 sanayi rotası

72 eylemin yer aldığı Strateji Belgemiz, Yüksek Planlama Kurulu?nda imzalandıktan sonra, hükümet belgesi haline gelip, derhal uygulama alanı bulacaktır. 2011-2014 yılı eylemlerini kapsayan bir belge.

Strateji belgemiz öncelikle, rekabet gücünü ve verimliliği artırmayı, çevreye duyarlı ve sosyal sorumluluk sahibi bir sanayi sektörü yapısı oluşturmayı amaçlıyor.

Sanayi stratejisindeki uzun dönemli vizyonumuz, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya?nın üretim, hizmet ve bilgi üssü olmaktır.

Bu vizyona ulaşmak için; orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının arttırılması, düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması, becerilerini sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığının arttırılması başlıklarını kendimize stratejik hedef olarak belirledik..

Bu belgeyle birlikte, önümüzdeki 4 yıl için ortaya koyacağımız vizyon ve kararlılığın özel sektörümüz tarafından da paylaşılacağına inanıyorum.

Zira biz bu belgeyi katılımcı bir yaklaşımla, özel sektörümüzle birlikte hazırladık. Paydaşları çok geniş olan bir belge.

Sanayi strateji belgesi ile, ülkemizin teknoloji, Ar-Ge, markalaşma ve tasarım gibi alanlarda yaşadığı sıkıntıları çözmeye yönelik tedbirleri daha net bir biçimde uygulayabileceğiz.

Böylece farklı kurumların özel sektöre yönelik çalışmalarını da ortak bir akıl etrafında örgütleme şansı bulacağız.

Burada Sanayi Strateji Belgesi?nde yer alan 72 eylemden bazılarını  ancak sizlerle paylaşabilirim.

Yatırım ve iş ortamını iyileştirmek için, şirket kuruluşu ve işyeri açma mevzuatını kolaylaştıracağız. Gelir vergisi sistemi bu stratejik hedeflere uygun bir şekilde düzenlenecek. Özel sektörün mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları açmasına imkan verecek bir düzenleme hayata geçirilecek. Mesleki eğitimde işgücü ihtiyaç planlaması yapacak, hangi meslek dalında eleman açığı ve fazlası olduğu somut bir şekilde tespit edilecek. İşsizlik sigortasından yararlanan işsizlere; meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi verilecek. Değişen piyasa koşullarını makro bakış açısıyla değerlendiren ulusal bir istihdam stratejisi ve eylem planı da bu strateji belgesinin bir parçasını oluşturacak. Finansman kaynaklarına ulaşımı kolaylaştırılarak, böylece KOBİ?lerin en önemli sorunlarından birini çözüme kavuşturulmuş olacak.

Kredi garanti ve girişim sermaye sistemleri geliştirilecek..

Dışa bağımlılığın yüksek olduğu sektörlerde, yerli ürün geliştirilmesine yönelik araştırmaları destekleyeceğiz.

Bütün bu eylemlerin hayata geçmesiyle birlikte, çok daha rekabetçi bir iş ortamı oluşturmuş olacağız.

Sanayi stratejisi çalışması ve sektörler

Sanayi stratejisinde olduğu gibi ülkemiz için kritik olduğunu veya olacağını belirlediğimiz alt sektörlerle ilgili çalışmalar da yaptık, yapıyoruz.

Tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri sektörlerine yönelik strateji belgesini uygulamaya koyduk; demir-çelik, kimya, makine ve otomotiv sektörlerine ait strateji belgelerini Ekonomi Koordinasyon Kurulu?na sunduk, elektrik-elektronik ve seramik sektörlerine yönelik strateji belgelerini ise tamamlanma aşamasına getirdik.

Alt sektörle ilgili strateji belgelerimizde de Türkiye?nin görünümünü değiştirecek noktalara işaret ediyoruz.

Örneğin otomotiv strateji belgesinde, elektrikli araçlara geçişi nasıl sağlayacağımızı, kendi tasarım ve modellerimizi nasıl oluşturacağımızı masaya yatırdık.

Yine makine sektöründe, dış ticaret açığını azaltmak için özellikle kamu ihalelerinde yerli alımını özendirici tedbirlere yer verdik.

Seramik, elektrik ve elektronik gibi sektörlerde, bir Türk tasarım anlayışının yaygınlaşmasının gerekliliğine vurgu yaptık.

Yine bu belgelere ilave olarak, KOBİ stratejisi ve tasarım stratejisi gibi farklı belgelerle ilgili çalışmalarımızın devam ettiğini de hatırlatmak istiyorum.

Bu strateji belgeleri, hem sanayimizin hem de sektörlerimizin genel sorunlarını tespit ederek, bu sorunları çözmeye yönelik programlar geliştirmektedir.

Küresel ekonomiden kaynaklanan belirsizlikler, yerli ve yabancı yatırımcıların, daha öngörülebilir bir yatırım ortamı için duydukları ihtiyacı artırmaktadır.

Türkiye?nin rekabet gücünü arttırmaya yönelik vizyonunu, planını ve detaylı tedbirlerini içeren strateji belgeleri, yatırımcılara güven telkin etme noktasında da kritik bir işleve sahip olacaktır.

Küresel kriz sonrasında oluşan bu yeni ortamda, yatırımcılar yeni alanlara yönelme ihtiyacındadırlar.

Strateji belgelerinin hayata geçmesiyle birlikte, ülkemizde hem mevcut yatırımların çok daha iyi yönetileceğine, hem de yeni yatırımların sayısında önemli bir artış olacağına inanıyorum.

Özel sektörümüzün de strateji belgelerinin uygulanmasında bize yardımcı olacağını ve ülkemizi birlikte daha iyi, daha yüksek seviyelere taşıyacağımızı düşünüyorum.

Bu belgeler ile kamu-özel sektör işbirliği kolektif bir etki yapacak ve sanayimizin yapısal dönüşümüne yön verecektir.

Bundan sonra ekonomideki kayıt dışılık, enerji maliyetleri, lojistik altyapı, idari kapasite gibi sorunlara daha köklü çözümler üretmemiz mümkün olacak, ülkemizin her geçen gün artan rekabet gücü gerçek bir sıçrama yapma imkanı bulacaktır.

Teknolojinin yeri

Ülke olarak daha fazla katma değer üretmek ve ihracat gelirlerini artırmamız için özellikle teknoloji, Ar-Ge, tasarım ve markalaşma gibi alanlara ağırlık vermemiz gerekiyor.

Bu noktada özellikle nano-teknoloji, biyomedikal, genetik ve bilişim gibi alanlara özel bir önem vermek durumundayız.

Bakanlık olarak, Ar-Ge merkezleri, teknoparklar, teknogirişim sermayesi desteği ve San-Tez gibi programlarla, sanayimizin teknoloji kapasitesini artırmaya çalışıyoruz.

Bu programların meyvelerini yavaş yavaş toplamaya başlamanın da sevincini yaşıyoruz.

Teknoloji yoğun bir üretim yapısına doğru yönelimin etkileri Türkiye?nin ihracat yapısında da kendisini hissettiriyor.

Doğal kaynakların ve tarım ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı azalırken, orta teknoloji ürünlerinin toplam ihracat içerisindeki payı sürekli artış eğilimdedir. Ancak geldiğimiz noktanın, gelişmiş ülke standartlarının bir hayli gerisinde olduğunu da ifade etmeliyim.

Üretim ve ihracatımız içinde, ileri teknolojili ürünlerin sadece yüzde 5?ler seviyesinde olan payını, gelişmiş ülke standardı olan en az yüzde 20?lere doğru çıkarmamız gerekiyor.

Bugün bir ülkenin önünde yürüyebileceği birkaç tane alternatif yol olabilir; ancak bu alternatif yolların hepsinin ortak özelliği teknoloji olacaktır.

Geçen yıl yaptığımız toplantının ana teması inovasyonla ilgiliydi; ancak bu önemli konuyu bir kere daha hatırlamakta fayda var.

Küresel rekabet yarışı öyle bir yarıştır ki, ne kadar öne geçerseniz geçin, konumunuzu tehdit eden birileri muhakkak bulunacaktır.

Bu tehditlere sürekli bir biçimde cevap vermek için, hem ürünlerimizin hem de üretim biçiminizin teknoloji yoğunluğunu artırmanız gerekiyor.

Ben bu vesileyle, başta KOBİ?lerimiz olmak üzere bütün sanayicilerimizi, hükümetin bu konuda sağladığı desteklerden daha fazla yararlanmaya davet ediyorum.

Sanayi strateji belgesinde yer alan 72 eylemin 20 tanesini de firmaların teknolojik gelişimine ayırdığımız da hatırlatmak istiyorum.

Yerli sanayi korunacak

Başta makine sektörü olmak üzere, birçok sektörde canımızı yakan bir hususu da burada zikretmek istiyorum.

Birçok sektörde, dünya kalitesinde üretim yapmamıza ve gelişmiş pazarlara ihracat yapmamıza rağmen, dış ticaret açığı verdiğimizi görüyoruz.

Ülkemizin ihracatının büyük bölümünü sanayi ürünleri oluşturuyor ve bu ihracatın yarısından fazlasını Avrupa ve ABD?ye yapıyoruz.

Dışarıdan ithal edilen birçok ürünü, burada daha kaliteli ve daha ucuza almak mümkünken, ithal malı kullanmayı tercih etme eğiliminin yüksek olduğunu görüyoruz.

Mesela İtalya?nın 50 milyar dolar fazla verdiği makine sektöründe, Türkiye?nin 10 milyar dolar açık vermesini kabul etmek mümkün değildir.

Türkiye, 22 milyar dolar civarında makine ithalatı yaparken, 10-12 milyar dolar makine satıyor?Bunların çoğunu kendimiz yapabiliyoruz?bu konudaki eksikliği gidermemiz lazım?

Yerli sanayiyi korumak ve güçlendirmek için, uluslararası ticaret kurallarını zedelemeyecek bir çözüm üretmemiz gerekiyor.

Zira bizden çok daha ileri ekonomilere sahip ve aynı zamanda küreselleşmenin öncülüğünü yapan Batı ülkeleri, Amerikan malları satın alın, İngiliz malı satın alın, Fransız malı satın alın diye özel kampanyalar düzenliyor

Elbette kimse yerli diye kalitesiz ürün kullanmasın, biz de bunu istemeyiz; ancak aynı kalitedeki üründen Türkiye?de üretileni tercih etmek ciddi manada vatanseverlik göstergesidir.

Bu konuda öncülük etmek ve topluma örnek olmak, öncelikle kamu kurumlarına düşmektedir.

İhalelerde yerli firmalar için tedbirler alınıyor

Ülkemizde uygulanmakta olan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 63. maddesi ?kamu alımlarında bütün yerli istekliler lehine yüzde 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanmasına? imkân vermektedir. Kamu alımı yapan idarelerimizin yaptıkları alımlarda bu hususu göz önüne almaları, sanayimizin gelişmesi için büyük önem arz etmektedir.

Benzer şekilde, Sayın Başbakanımızın imzasıyla yayınlanan ?Yerli Ürünlerin Kullanılmasına? yönelik Başbakanlık Genelgesi’nde de bu hususa özel yer verildiğini görüyoruz.

Başbakanımız, o genelgede, özellikle kamu alımlarında Türkiye?de üretilen mal ve hizmetlerin tercih edilmesinin, temel tüketim maddelerinin yerli ürünlerden karşılanmasının önemine işaret etmişlerdir. Bakanlığımız da bu konuya büyük önem vermekte, konuyla ilgili çalışmalar yapmaktadır.

Mesela Mayıs ayında, Gaziantep?te bir toplantı tertip ettik, makine sektörünün temsilcileriyle kamu alıcılarını bir araya getirmeye çalıştık.

Öyle kötü örnekler görüyoruz ki. En güzel iş makinaları kendi belediyesinin sınırları içinde üretildiği halde o iş makinaları satın almayan belediyelerimiz var. En güzel otobüsler kendi Büyükşehir sınırları içinde üretildiği halde o otobüslerden toplu taşımada satın almayan belediyelerimiz var. Yakışıyor mu? Başkasına kabahat bulmamıza gerek var mı? Elbette bizim kendi durumumuzu gözden geçirmekte fayda var.

Yine Temmuz ayında, konuyla ilgili kamu kurumlarını bir araya getiren bir toplantı yaptık ve sorunu tüm değişik açılardan tartışma imkanı bulduk.

Son olarak, Kasım ayında bu konuyla ilgili bir rapor hazırladık ve konuyla ilgili yapılabilecek 15 tedbir belirledik.

Buradaki temel hassasiyetimiz, Türkiye?de üretilen ürünlerin tercih edilmesidir. Yerli malı tabirinden her şeyden önce bunu anlamalıyız. Ürünün menşenin Türkiye olması gerekir, burada üretilmesi gerekir.

Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapılacak

Kamu alımlarında yerli üretimin tercih edilmesinde, gerekirse yeni yasal düzenlemeler yapmak için Kamu İhale Kanunu?nda değişiklikler yapacağız, Kamu İhale Kurumu ile de bunu görüşüyoruz.

Çünkü kanundaki fiyat avantajının yerli istekli lehine kullanılması, Türkiye?de üretilen ürünlerin kullanılması anlamına gelmiyor her zaman. Bir yerli istekliye yüzde 15 pahalı fiyat verdiği halerde işi verebiliyoruz Kamu İhale Kanunu gereği.. Ama o yerli istekli, o kamu işini yaparken kullandığı ürünlerden Türkiyede üretilen ürünlerden kullanmıyorsa bizim işi yerli istekliye vermemizin bir manası olmuyor. Halbuki biz işi yerli istekliye vermekle, ona fiyat avantajı sağlamakla kişiyi değil üretimi desteklemek istiyoruz. Bu amaca hizmet etmeli yasal düzenleme. Yasal düzenlemenin bu amaca tam olarak hizmet etmediğini, eksiklikler taşıdığını da burada görüyoruz.

Belirlediğimiz bu 15 tedbirin bazılarını da burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle konu ile ilgili yasa, genelge ve yönetmeliklerin içeriği ve uygulama esaslarını bu amaca hizmet edecek şekilde geliştireceğiz.

Mesela, bazı ihalelerde ithal ürün veya belirli bir ülkenin ürününün istenmesi gibi uygulamalara son vermiş olacağız. Çünkü şartnameye yazıyorlar bazılarında?Adeta adrese teslim şartnameler oluyor? İthal ürün daveti yapıyorlar bazı şartnamelerde, bu uygulamaya son vereceğiz.

Kamu ihalelerinde yerli üreticileri zor durumda bırakan zorunlu olmayan belgelerin aranmasını önleyebiliriz.

Bazı ihalelerde filan ülkeden alınmış belgeyi diye yazıyorlar? Avans yöntemi ve teslim şartlarında kolaylıklar gibi uygulamalarla, Türkiye?de üretim yapan firmalara mutlaka avantajlar sağlanabilir. Daha doğrusu dezavantajlı konumdaki yerli firmalarımızı eşit hale getiren bir düzenleme yapacağız.

Bu konuyla ilgili kamudaki ve kamuoyundaki bilincin arttırılmasına yönelik etkin kampanyalar düzenlemeliyiz, kamu alıcılarıyla firmalarımızı ortak platformda buluşturan etkinliklerin sayısını da arttırmalıyız.

Kamu alımlarında KOBİ’lerin payı artacak

Bazı firmalar ihtiyacı olanın Türkiye?de üretildiğini bilmiyorlar?

Kamu alımlarında KOBİ?lerin de payını artırmayı da gündemimize aldık.

Hatta Türkiye?de üretilen ürünleri alma ve kullanma konusunda özen gösteren kamu kurumlarına yönelik özel bir ödüllendirme sistemi de geliştirebiliriz.

KOBİ’ler sattıkları malı zamanında büyük işletmelerden almalılar? KOBİ’ler kamunun veya büyük işletmelerin finansman aracı değildir. Hiç kimsenin kobinin alacağını erteleyerek, kendisine finansman aracı elde etme hakkı yok, sonra köşe bucak kendisine finansman arıyorlar? KOBİ’lerimizi kendimize finansman aracı haline getirelim demek anlamlı değil.

Bu konunun bütün kurumlarımızca sahiplenilmesi ve tedbirlerin hayata geçmesi için, konuyu Ekonomi Koordinasyon Kurulu?nda ele alacağımız konulardan biri olacak.

Bu önerilerin zaman içinde hayata geçeceğine ve önemli bir sorunumuzu daha aşacağımıza inanıyorum. Türkiye?de üretilen ürünlerin kullanılmasının, ülkemizin rekabet gücünü ve ihracat potansiyelimizi de artıracağını düşünüyorum.

Bugün Türkiye, her alanda dünyanın lider ülkelerinden biri olmaya aday bir ülkedir.

Bunu başarmamız için, üretime, ihracata, teknolojiye, sanayiye odaklanmamız ve güçlü bir reel sektör oluşturmamız gerekiyor.

Hükümet olarak, reel sektörün önündeki engelleri kaldırmak ve yatırımcılara daha güvenli bir ortam hazırlamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

İş dünyamızın da bizim açtığımız yollardan hızla ilerleyeceğine ve bu ülkeyi hak ettiği seviyelere taşıyacağımıza inanıyorum.

(Bu yazı, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün 7 Aralık 2010 tarihinde İSO 9. Sanayi Kongresi ve İnovasyon Sergisi açılışı sırasında yaptığı konuşmayı içeriyor. Konuşmanın, özellikle sanayi stratejisi ve KOBİ’leri ilgilendiren kısımları seçildi ve arabaşlıklar tarafımızdan konuldu.)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın