Özhamaratlı: “Küresel gelişmelerin ihracatımız için yaratacağı fırsatları iyi değerlendirmeliyiz”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı, küresel dengelerdeki değişimin sıklığının neredeyse saatlere kadar indirgendiğini, böylesi karmaşık bir ortamda Türk sanayisi için hangi risk ve fırsatların ortaya çıkacağının giderek daha acil bir soru haline geldiğini belirterek “Yaşanan son gelişmeler çerçevesinde özellikle ABD’nin ithalat vergilerine ilişkin adımlarının ve bunların ülkemize getireceği risk ve fırsatların yakından izlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği kanısındayız” dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin mart ayı olağan toplantısı “Ekonomik Büyüme ve İhracat Verileri Çerçevesinde Sanayimizin Rekabet Gücüne İlişkin Değerlendirmeler” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı, gündeme yönelik değerlendirmelerini paylaştı. Özhamaratlı, küresel dengelerdeki değişimin sıklığının neredeyse saatlere kadar indirgendiğini, böylesi karmaşık bir ortamda Türk sanayisi için hangi risk ve fırsatların ortaya çıkacağının giderek daha acil bir soru haline geldiğini belirterek “Yaşanan son gelişmeler çerçevesinde özellikle ABD’nin ithalat vergilerine ilişkin adımlarının ve bunların ülkemize getireceği risk ve fırsatların yakından izlenmesi gerektiği kanısındayız. Risklere örnek vermek gerekirse; yükselen vergiler nedeniyle ABD pazarına giremeyen Çin ürünleri, muhtemelen güçlü olduğumuz ihracat pazarlarına daha düşük fiyatlardan satılmaya çalışılacak. Biz de Çin’den ithalatı pandemi sonrasında 20 milyar dolardan 40-45 milyar dolara yükselen bir ülke olarak kırılgan bir konumdayız. Dolayısıyla bizim de bu risk karşısında ne tür adımlar atabileceğimizi etraflıca düşünmemiz gerektiği çok açık. Diğer taraftan, bizlerin sanayiciler olarak doğal refleksimiz, koşullar ne olursa olsun, güçlü yanlarımıza ve fırsatlara odaklanmaktır. Örneğin ABD’nin AB’ye uygulayacağı olası ilave vergilerden ülkemizin muaf olmasının, gelecek için ne tür fırsatlar yaratabileceği üzerine hep birlikte akıl yürütmemiz gerekiyor. Ayrıca ABD’nin vergi uyguladığı ülkelerin ABD’deki pazarından Türkiye’nin pay alma imkanı da sektör ve ürün bazlı olarak dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir diye düşünüyoruz” dedi.
Dikkatimizi sanayide dönüşüm ajandasına çevirmeliyiz
Yakın gelecekte ülke ihracatını ve rekabet gücünü doğrudan etkileyen unsurlar içerisinde yer alan küresel talep koşulları, enerji fiyatları, yeni gümrük vergileri gibi birçok parametrenin Türkiye’nin kontrolünün dışında olduğunu hatırlatan Özhamaratlı, “Biz öncelikle kendi yapabileceklerimize odaklanmalıyız. Görüyoruz ki, üretimde katma değer, inovasyon, tasarım ve markalaşma gibi rekabet unsurlarına gereken önemi vermediğimiz zaman, sadece dış pazarlarda zorlanmakla kalmıyoruz. İç pazarda da Çin’in, Doğu Asya’nın, Doğu Avrupa’nın giderek artan rekabet baskısıyla karşılaşıyoruz. Önümüzdeki dönemde istesek de istemesek de sanayi üretiminde yapısal dönüşümü konuşmak ve buraya gereken kaynağı ayırmak için çabalamak zorundayız. Dolayısıyla makro ekonomik istikrarı yeniden tesis etme yolunda ilerlerken, dikkatlerimizi sanayide dönüşüm ajandasına doğru çevirmemiz de giderek daha acil hale geliyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığına sunulan rapordan öneriler paylaştı
Özhamaratlı, konuşmasında geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına rapor sunduklarını belirterek önerilerini şöyle sıraladı:
Ø Reeskont kredilerindeki günlük limit artışlarını, çok kıymetli buluyoruz. İhracatçılarımız için hayati önemi olan bu kredilerde halen bankalarla yaşanan limit ve teminat sorunları devam ediyor. Reeskont kredilerinin doğrudan Eximbank üzerinden kullandırılması ve teminat mektubu dışında “İhracatı Geliştirme Fonu” modelinin daha da güçlendirilmesini gerektiğini düşünüyoruz.
Ø Merkez Bankamızın yabancı para cinsi reeskont kredisi kanalını yeniden açmış olması da bir diğer olumlu gelişme. Ancak burada da İGE kefaleti şartı, firma başına 1,5 milyon dolar limit ve yüzde 2’lik döviz dönüşüm desteğinden yararlanan firmaların kapsam dışı kalması gibi unsurların gözden geçirilmesini bekliyoruz.
Ø Ek olarak, reeskont kredilerinde döviz alımıyla ilgili kısıtların kaldırılması ve halen yüzde 25 olan döviz bozdurma zorunluluğunun da fazla gecikmeden hayatımızdan çıkarılması gerekiyor.
STA’lar için daha fazla çaba gerekli
Ülkemizin dış ticaret açığı verdiği ülkelere bakıldığında, ilk 10 ülkenin, dörtte üçlük pay aldığının görüldüğünü söyleyen Özhamaratlı bu pazarlara üretim yapan sektörlerimizin mutlaka teknoloji, ve katma değer odaklı bir dönüşüm geçirmesi gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “En başta üniversitelerimiz, sanayide AR-GE, ve teknoloji geliştirme kabiliyetine, daha fazla katkı sağlamalı; bunun için de bulundukları şehrin yetkinliklerine destek olacak şekilde yapılandırılmalıdır.. Benzer şekilde, yatırım teşvik sistemimizin de, ürün–şehir–teknoloji eşleşmelerini esas alan bir yaklaşımla, yeniden tasarlanması gerektiğini, vurgulamak istiyorum.”
İmalat sektörünün önemli kısmı net ithalatçı
Türkiye’nin büyümede ihracatın rolünü 1980’lerden bu yana artırmayı hedeflediği ve önemli mesafe katettiğini vurgulayan Özhamaratlı “Özellikle 2000 yılından 2008 küresel krizine kadarki süreçte, küresel imalat sanayi ihracatındaki payımızın binde 5’ten yüzde 1’e sıçradığını görüyoruz. 2021 ile birlikte küresel tedarik zincirlerinde ortaya çıkan koşulları iyi değerlendirerek ihracatımızı daha yüksek bir patikaya taşımayı başardık. Ana pazarımız Avrupa’nın yaşadığı tıkanmalara rağmen, ihracat artışımızı kademeli bir tempoda sürdürerek 250 milyar dolar eşiğine ulaştırdık. Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var… Tüm bu ilerlemelere rağmen, maalesef imalat sektörümüzün önemli bir kısmının halen “net ithalatçılık” zincirini kıramadığını görüyoruz. Son 10 yıllık dönemin toplamını alırsak, imalat sektöründe toplam 230 milyar dolara yakın bir dış ticaret açığı verdik. Diğer yandan son 10 yılda sadece düşük teknolojili ürünlerde ticaret fazlası sağlayabilmiş, diğer tüm teknoloji gruplarında yüklü açıklar vermiş durumdayız. Yüksek teknolojili ihracatta, özellikle savunma sanayi sayesinde son 3 yıldır umut verici bir ivme yakalasak da bunun toplam ihracat içindeki payı yüzde 4 bandını aşamadı.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.