OSMAN ÇAKMAK
Ekonomik krizler gelir geçer. Tarih boyunca sayısız örneğini gördük. Kapitalizm, çelişkileriyle birlikte varlığını sürdürmeyi hep başardı. Ancak toplumları asıl sarsan, hatta yıkıma götüren şey, ekonomik çalkantılar değil; sosyal çürümedir. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük tehlike de tam olarak budur: Etik değerlerin ve yaşam felsefesinin yok oluşu.
Sosyal çürüme dediğimiz şey, toplumun ortak bir etik anlayışta buluşamaması, bireysel çıkarların toplumsal faydanın önüne geçmesi ve insanın insanla bağının kopmasıdır. Türkiye’de bu çürümeyi en net biçimde günlük yaşamda, kültürde ve sanatta gözlemleyebiliyoruz. Eskiden Türk sinemasına, tiyatrosuna, edebiyatına baktığınızda, insanlar için bir yaşam felsefesi sunan hikâyeler görürdünüz. Bugün ise göçmen kültürü, mafya, kara para gibi kavramların sıradanlaştığı, yozlaşmanın olağan bir gerçeklik haline geldiği bir kültürel manzara ile karşı karşıyayız.
Toplumun etik değerleri kaybolduğunda, bunun ekonomiden çok daha yıkıcı etkileri olur. Çünkü ekonomi, güçlü bir zemin bulduğunda toparlanabilir. Ancak sosyal çürüme, toplumu içten içe kemiren bir hastalık gibidir. Ortak değerler eridiğinde, insanlar birbirine güvenmez. Hukuka, adalete, kurumlara olan inanç sarsılır. İşte bu yüzden sosyal çürüme, yalnızca bireylerin değil, bir ülkenin de geleceğini karartır.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, etik değerlerin yok olduğu, yaşam felsefesinin silikleştiği bir toplum yaratmıştır. Eğitimden sanata, siyasetten günlük yaşama kadar her alanda bu yozlaşmanın izlerini görebiliyoruz. Fakat bu çürümenin belki de en acı yanı, toplumsal bir kabullenmeyle karşılanmasıdır. Olanı sorgulamak yerine, “Herkes böyle yapıyor” diyerek meşrulaştırmak…
Bu çürümeyi tersine çevirmek mümkün mü? Evet, ama bu uzun, sabır isteyen ve kapsamlı bir mücadele gerektirir. Etik değerleri tekrar topluma kazandıracak bir eğitim reformu, sanatın ve kültürün yeniden ön planda olduğu bir yaşam anlayışı ve bireyin haklarını önceleyen bir hukuk düzeni ile bu süreç tersine çevrilebilir. Ancak bu, kısa vadede çözülmesi mümkün olmayan bir mesele.
Bugün Türkiye, ekonomik krizlerden çok daha derin bir krizle karşı karşıya. Ekonomiyi düzeltmek mümkün, ama toplumsal değerlerimizi kaybedersek, geriye neyi kurtaracağız? Bu sorunun cevabını bulmak ve buna göre hareket etmek, ülkenin geleceği için bir zorunluluktur.
Çünkü sosyal çürüme, yalnızca bugünün değil, yarının da kaybedilmesi anlamına gelir. Ve bu, bir ülkenin ödeyebileceği en ağır bedeldir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.