OSMAN ÇAKMAK
Türkiye, dünya fındık üretiminde ve ihracatında uzun yıllardır lider konumunu koruyor. Ancak bu başarının sürdürülebilirliği, sektörün değişen rekabet ve ihracat dinamiklerine uyum sağlamasına bağlı. Karadeniz’in sembol ürünü olan fındık, hem yerel ekonomilere hayat veriyor hem de uluslararası devlerin iştahını kabartıyor. Bu durum, sektörde fırsatlarla birlikte ciddi zorlukları da beraberinde getiriyor.
2024 yılı verilerine göre, İtalya merkezli bir küresel firma toplam ihracatta 626 milyon 996 bin 676 dolarlık hacmiyle Türk fındık sektörünün lider oyuncusu. Türkiye’de yıllardır faaliyet gösteren bu firma, yerel üreticilerden kabuklu ve iç fındık alımı yaparak çikolata sektöründe büyük bir değer yaratıyor. Ancak bu başarı, yerel firmalar üzerinde hem rekabetçi bir baskı oluşturuyor hem de iş birliği fırsatları sunuyor.
Küresel şirketlerin Türk fındığının dünya pazarındaki bilinirliğini artırdığı bir gerçek. Ancak bu başarı, yerel markaların yükselmesine sınırlı bir katkı sağlıyor. Yerel firmalar ağırlıklı olarak hammadde ihracatına odaklanırken, küresel devler işlenmiş ürünlerde yüksek kâr marjları elde ediyor. Bu durum, yerli üreticilerin ve ihracatçıların daha yüksek katma değer sağlayacak stratejiler geliştirmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Karadeniz’in Fındık Üssü Ordu, Giresun ve Trabzon
Fındık ihracatının geleneksel merkezleri olan Ordu, Giresun ve Trabzon, Türk fındık sektörünün bel kemiğini oluşturuyor.
Ordu ve Giresun
Bu iki şehir, fındık üretiminde uzun yıllara dayanan deneyimleriyle sektördeki liderliğini sürdürüyor. Ordu’nun coğrafi avantajı, üretimde verimliliği artırırken; Giresun’un kalite odaklı üretimi, Avrupa pazarında öne çıkmasını sağlıyor. Yavuz Gıda ve Yavuzkan Hazelnut gibi köklü firmalar, bu bölgelerin gücünü temsil ediyor.
Trabzon merkezli firmalar ise normal ölçekli ihracatlarına devam ederken son yıllarda ihracat performanslarını artırdı. Limanlara yakınlığı ve lojistik avantajları, bu bölgeyi rekabette güçlü bir konuma taşıyor.
Türkiye’nin fındık sektörü, geleneksel üretimden daha fazla kazanç sağlayacak yeni bir dönüşüm sürecine girmeli. Hammadde ihracatına dayalı modelin yerini, işlenmiş ve yüksek katma değerli ürünlere odaklanan bir stratejiye hız vermeli,
Bu dönüşüm yalnızca firmaların çabalarıyla gerçekleşemez. Devlet politikaları, kooperatifleşme, teşvik mekanizmaları ve teknolojiye dayalı inovasyon süreçleriyle desteklenmesi gerekiyor. Özellikle üreticilerin bilinçlendirilmesi ve kooperatif sistemlerinin güçlendirilmesi, Türk fındığının küresel pazarda daha sağlam bir yer edinmesini sağlayabilir.
Karadeniz’in köklü fındık geleneği, ile yakalanmış bu sinerji, yalnızca miktar değil, kalite odaklı bir geleceğin anahtarıdır. Türkiye’nin dünya fındık pazarındaki liderliğini koruması, bölgesel avantajların sürdürülebilir bir stratejiyle desteklenmesine bağlıdır. Yerel değerler ve küresel vizyon, birlikte hareket ettiğinde Türk fındığının altın çağı başlayabilir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.