Ayakkabı sektörü için 2024, 2023’ten çok daha zor, dış ticaret dengemizin ihracat aleyhine daha fazla bozulduğu bir yıl oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023’te 1 milyar 270 milyon dolarlık ihracat ve 1,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştik. Dış ticaret dengemizdeki bozulma bu yıl hızlanarak devam ediyor. Ocak-Ekim döneminde ihracatımız 897 milyon dolar düzeyinde kaldı. İhracatımız adet bazında yüzde 20,2, değer olarak yüzde 11,4 geriledi. İthalatımız ise aynı dönemde yüzde 18,6 artışla 1,3 milyar doların üzerine çıktı. 2023’ün tamamında 130 milyon dolar olan dış ticaret açığımız bu yıl 10 ayda 410 milyon dolara ulaştı.

Oysa çok değil birkaç yıl öncesine kadar ayakkabı sektörümüz 400-500 milyon dolar dış ticaret fazlası veriyordu. Ancak girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışa rağmen döviz kuru yatay seyrettiği için rekabet gücümüzü büyük ölçüde kaybettik. Somut bir örnek vereyim. Bugün markalı bir çift spor ayakkabı için gerekli malzemeyi Çin’e göre 3,9 dolar daha pahalıya mal ediyoruz. İşçilik ve diğer maliyet kalemleri de eklendiğinde fark daha da açılıyor. Dolayısıyla bu koşullarda rekabet etme şansımız giderek azalıyor.  

İhracatın daralıp ithalatın patlaması aynı zamanda her geçen ay yeni fabrikaların kapanması, insanların işsiz kalması anlamına geliyor. Bu gidişle işler yoluna girdiğinde üretim yapacak fabrika, çalışacak kalifiye personel bulmakta zorlanacağız. Dolayısıyla gidişata bir an önce dur demek gerekiyor. 

Mevcut koşullarda işçilik maliyetlerini düşürme imkânı yok. Dolayısıyla en azından ham madde ve yan sanayi tedarikinde ayakkabı üreticisinin elinin rahatlatılması, yan sanayi ve ara ürünlerin ithalatında yüzde 100’ü aşan vergilerin makul seviyelere indirilmesi gerekiyor.  

Taleplerimizin karşılık bulması halinde 2025’in ilinci yarısından itibaren ayakkabı ihracatında yeniden bir artış trendi yakalayabileceğimizi öngörüyoruz. 

Öte yandan mevcut kapasitemizle Türkiye’nin ithal ettiği ayakkabıların büyük bölümünü biz üretebiliriz. Bu nedenle küresel markaların ülkemizde üretim yapabilecekleri zemin oluşturulmalı. Söz konusu markalara Türkiye’de sattıkları ürünün belli bir oranını, örneğin yüzde 30-40’ını ülkemizde üretme şartı getirilmeli. 

Burada son olarak bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Yılbaşından itibaren e-ticarete uygulanması planlanan yüzde 15’lik stopaj vergisi bizim açımızdan birçok sakınca barındırıyor. Piyasada birçok soruna kapı aralayacak düzenlemenin bir daha getirilmemek üzere gündemden kaldırılacağını ümit ediyoruz. 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın