Atriyal fibrilasyon (AF), kalp atriyum adı verilen üst odacıklarının düzenlenmesi ve genellikle hızlı bir şekilde atması durumu olarak tanımlanıyor.

Atriyal fibrilasyonun yaygın kalp ritmi bozuklukları (aritmiler) arasında olup, özellikle yaşlı bireylerde daha sık görüldüğünü vurgulayan Türkiye İş Bankası grup üyelerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Diker, atriyal fibrilasyon hakkında detaylı bilgi verdi.

Normalde kalp, düzenli bir ritim atıyor ve bu ritim düzeni gerekli olan kan pompalanıyor. Ancak atriyal fibrilasyon durumunda, atriyal uyum ve düzenli olmayan bir şekilde kasılıyor, bu da kalp ritminin düzenli ve genellikle hızlı olmasına neden oluyor.

YÜKSEK TANSİYON ATRİYAL FİBRİLASYON RİSKİNİ ARTIYOR!

Atriyal fibrilasyonun birçok olası nedeni olduğu bildiriliyor Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Diker, “Hipertansiyon, atriyal fibrilasyon riskini artıran önemli bir faktör. Koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği ve kapak hastalıkları gibi kalp rahatsızlıkları da atriyal fibrilasyona yol açabiliyor. Tiroid hastalığı ve özellikle hipertiroidizm, atriyal fibrilasyon riskinin arttırılması arasında gösterilebilir. Yanı sıra ilerlemesi, aşırı alkol tüketimi, stres, obezite, diyabet ve atriyal fibrilasyonun bazı genetik faktörleri rol oynayabilir.” dedi.

KALP ÇARPINTISI ATRİYAL FİBRİLASYONDA ÖNEMLİ SİNYAL!

Atriyal fibrilasyon belirtilerinin bulunduğu kişinin değişebildiğini aktaran Prof. Dr. Erdem Diker, “Atriyal fibrilasyonun yaygın belirtileri arasında; çarpıntı, yorgunluk, nefes darlığı, baş dönüşümü ve bayılma yer alıyor. Çarpışma, kalp atışlarının bozulması bir kişinin algılanması olarak tanımlanıyor. Kalp atışları düzenli, hızlı hissedilebiliyor. Uluslararası aktivite sırasında aşırı yorgunluk görülebiliyor. Nefes darlığı ise özellikle efor sarf ederken yaşanabiliyor. Kan kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle de nadiren baş dönmesi veya bayılma olabiliyor. Ancak atriyal fibrilasyonun bazı parçaları hiç belirti gösteremiyor.” diye konuştu.

KONTROL ALTINA ALINAMAYAN ATRİYAL FİBRİLASYON KALP YETMEZLİĞİNE YOL AÇABİLİYOR!

Prof Dr. Erdem Diker, inme, kalp ameliyatı ve diğer organ hasarı atriyal fibrilasyonun en önemli komlikasyonları arasında belirtildiği sözlerine şöyle devam etti: “İnme (felç), kalp içindeki bazı nörolojik kanın ameliyatı işleminin oluştuğu pıhtıların sistemlerine karışarak beyne toplanır ve burada bir damarı Tıkanma sonucu oluşur. Uzun süreli kontrolsüz atriyal fibrilasyon, kalbin etkin bir şekilde kan pompalama kabiliyetini artırabiliyor ve kalp nakli yolunu açabiliyor. Yetersiz kan kaynakları nedeniyle böbrekler, kalp ve diğer organlar da etkilenebiliyor.”

ATRİYAL FİBRİLASYON TANISINDA BU YÖNTEMLERE BAŞVURULUYOR!

Atriyal fibrilasyon teşhisinin, kardiyoloji uzmanı tarafından fizik muayenesi ve bazı testlerle konulduğunu belirten Prof. Dr. Erdem Diker, sık başvurunun tanı yöntemlerini şöyle açıklıyor:

  • Elektrokardiyogram (EKG): Kalbin fiziksel parçalarını ölçen bu test, atriyal fibrilasyonun tespit edildiği en yaygın yol olarak bilinmektedir.
  • Holter: Taşınabilir bir cihaz olan holter monitörü, 24 saat veya daha uzun süre boyunca kalp ritmini kaydediyor.
  • Ekokardiyografi: Kalbin sağlığı ve işlevini değiştirmek için kullanılır.
  • Kan Testleri: Altta yatan diğer sağlık sorunlarının olup olmadığını kontrol etmek için yapılabiliyor.

ATRİYAL FİBRİLASYON TEDAVİSİNDE HASTANIN GENEL SAĞLIK DURUMU ÖNEM TAŞIYOR

Atriyal fibrilasyon tedavisinin; Dr. Erdem Diker, “Kalp ritmini ve listeleri kontrol tablosu almak için antiaritmik sistemler, kan pıhtılaşmasını önlemek için antikoagülanlar (kan incelticiler) kullanılıyor. Kalp ritmini normale döndürmek için elektrik şoku olarak damarsal kardiyoversiyona başvurulabiliyor. Anormal elektrik sistemlerini yok etmek için radyo dalgaları veya kriyoterapi kullanılan sıcaklık ablasyon yöntemi uygulanabiliyor. Atriyal fibrilasyon yaşam özgürlüğünü kaybedecek ciddi bir durum. Ancak erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilebilir ve arttırılmasının önüne geçilebilir. Bu nedenle herhangi bir belirti veya risk faktörü olan kişinin zaman kaybetmeden hekime başvurması gerekiyor. ” diyerek sayıları noktaladı.

Bayındır Sağlık Grubu Hakkında:

Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında zaten adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup raporlamadan olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa süren sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan kayıtları hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli bir rol oynamaktadır. Etik değerler kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla, Ataköy ve İzmir Alsancak olmak üzere 7 farklı lokasyonda yer alan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarılı bir şekilde açıklıkta olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın