Üyesi ve aynı zamanda Columbia Üniversitesi Profesörü Jean-Marie Guehenno’yu Ağırladı 

Birleşmiş Milletlere bağlı en büyük barışı koruma operasyonunu yöneten Columbia Üniversitesi Profesörü Jean-Marie Guehenno, Sabancı Üniversitesi Tuzla kampüsünde özel bir konuşma gerçekleştirdi. 2022 yılında dünya genelinde 55 aktif çatışma ortamı olduğuna dikkat çeken Profesör Guehenno, “Çatışmaların önlenmesi, bugünün dünyasında mutlak öncelik olmalı. Devletler ve uluslararası örgütler tek başlarına bunu başaramazlar. Çatışmayı önlemenin başarılı olabilmesi için, iş dünyası ve sivil toplumun da çözümün bir parçası olması gerekiyor.” dedi.  

Düzenlenen etkinliğe online olarak katılan Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Muhtar Kent ise, kendisi adına kurulan ve Prof. Guehenno’nun Direktörlüğü’nü üstlendiği Columbia Üniversitesi SIPA Kent Global Liderlik Programı Uluslararası Çatışma Çözümü Merkezi’nin “Altın Üçgen” anlayışıyla hareket ettiğini belirterek, “Devletlerin, iş dünyasının ve sivil toplumun bir araya gelerek son 20-30 yılda yaşadığımız toplumsal sorunları çözmeye çalışmasını ifade eden ‘Altın Üçgen’ anlayışına gerçekten inanıyorum. Çünkü biliyoruz ki, bu sorunları devletler, iş dünyası ya da sivil toplum tek başına çözemez.” açıklamasında bulundu. 

Sabancı Üniversitesi, Tuzla kampüsünde düzenlenen özel bir etkinlikte, 2000-2008 yılları arasında Birleşmiş Milletlere bağlı en büyük barışı koruma operasyonunu yönetmiş olan Columbia Üniversitesi SIPA Kent Global Liderlik Programı Profesörü ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) Üst Düzey Arabuluculuk Danışma Kurulu Üyesi Jean-Marie Guehenno’yu ağırladı. “Çatışmaların Dönüşümü ve Barış İnşasının Geleceği” başlıklı bir konuşma gerçekleştiren Guehenno, uluslararası ilişkiler alanında 21. yüzyılda yaşanan dönüşüme ve bu dönüşümde gelişen yeni teknolojilerin etkisine ışık tuttu. Dünyada yaşanan çatışmaların sayısının Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyeye ulaştığına dikkat çeken Prof. Guehenno, şu açıklamada bulundu: “Dünya genelindeki aktif çatışmaların sayısı, yoğunluğu ve süresi Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en yüksek seviyesinde. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, 2022 yılında, ortalama 8 ila 11 yıldır devam eden 55 aktif çatışma yaşandı. Bunun 10 yıl öncesinde ise ortalama süresi 7 yıl olan 33 aktif çatışma söz konusuydu. Dünyada durumun kötüleştiği ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle beliren iyileşmenin ardından çatışmaların arttığı açık bir şekilde görülebilir.”

Savaş ile barış arasındaki ayrımın giderek görünmez hale geldiğini kaydeden Guehenno, “Dünyadaki dengeden çıkarı bulunan artık birçok aktör var. Birçok durumda, dondurulmuş bir çatışma ortamındansa çürümeye yüz tutmuş çatışma ortamlarından bahsetmeliyiz. Bu nedenle, çatışmaların önlenmesi, bugünün dünyasında mutlak öncelik olmalı. Devletler ve uluslararası örgütler tek başlarına bunu başaramazlar. Çatışmayı önlemenin başarılı olabilmesi için, iş dünyası ve sivil toplumun da çözümün bir parçası olması gerekiyor.” dedi. 

“KARARLAŞTIRILMIŞ BİR YAPISI VE TANIMLAYICI BİR PRENSİBİ OLMAYAN BİR ÇAĞDAYIZ”

Zamanımızın baskın klişesinin yeni bir Soğuk Savaş döneminin başlangıcında olduğumuz düşüncesi olduğunu dile getiren Guehenno içinde bulunduğumuz dönemi, önceki dönemlerden ayıran özellikleri sıraladı. Dünya ekonomisinin I. Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç olmadığı kadar çok kutuplu ama aynı zamanda bütünleşik hale geldiğini vurgulayan Guehenno açıklamasını şöyle sürdürdü: “Soğuk Savaş büyük ölçüde ideolojik bir karşılaşmaydı. Her kamp, ideolojisinin meşruiyetine ikna olmuştu. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, Batı ülkeleri, dünya çapında algıları şekillendirmeyi amaçlayan Batı evrenselciliği anlatısını dayatmak için büyük çaba harcadı. Bu, demokratikleşmenin, barış ve refaha öncülük eden bir anlatısıydı. Üçü de el ele gitmeliydi ve bu, geri kalan dünya için çekici bir modeldi. Bu anlatı, demokratik görünen ülkelerin demokratik olmayan bir şekilde saldırgan davranması ve demokratik olmayan Çin’in ise istikrarlı ekonomik ilerleme sağladığı zaman, anlamını yitirmeye başladı. Batı’nın zafer kazanan anlatısının sona ermesi, yerini alternatif bir anlatıya bırakmadı. Artık kendine güvenin olduğu bir çağda değiliz. Akışkan, çok katmanlı, kararlaştırılmış bir yapısı ve tanımlayıcı bir prensibi olmayan bir çağdayız.”

VERİ DEVRİMİNİN YARATTIĞI TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM

Jean-Marie Guehenno Sabancı Üniversitesi’ndeki konuşmasında, teknolojinin gelişimiyle birlikte yaşanan veri devriminin, önceki yüzyıllarda matbaanın keşfi ve Sanayi Devrimi’nin yarattığı toplumsal dönüşümden çok daha büyük ve hızlı bir etkiye sahip olabileceğine de vurgu yaptı. “Sanayi öncesi dönemde olduğu gibi, sanayi çağında da güç, fiziksel varlıkların kontrolüne dayanıyordu. Peki, savaş sanal varlıklara kaydığında ne olur?” sorusunu yönelten Prof. Guehenno; bireyler, bilimsel kurumlar, işletmeler, devletler gibi veri devriminden potansiyel olarak fayda sağlayan birçok grubun olduğunu belirterek, farklı çıkar gruplarında yaşanabilecek güçlenmenin yaratabileceği risklere dikkat çekti: “Devletler ve şirketler, çoğunlukla vatandaşlarına ve müşterilerine daha iyi güvenlik ve hizmetler sağlayacaklarını haklı olarak iddia edebilirler. Ancak bireyler, yeni güç kaynaklarını nasıl kullanacaklar? Bireylerin güçlenmesi, her güçlenme gibi, iyi ve kötü sonuçlara yol açabilir. En iyi ihtimalle veri devrimi sayesinde bireylerin daha iyi bilgilendirilmiş olmaları sayesinde daha iyi kararlar vermelerini, zamanlarını daha iyi yönetebilmelerini, gücün kullanımını daha iyi denetleyebilmelerini, olumlu bir etkiyi artırmak için başkalarıyla daha iyi bağlantı kurabilmelerini umabiliriz. En kötü senaryoda ise, dünyanın bağlantılı hale gelmesi nedeniyle, bilgisayar korsanlarının tüm sistemleri çökertmesi, kötü niyetli aktörlerin sahte haber yayması, başkalarının gizliliğinin ihlal edilmesi, şantaj yapılması ve dijital becerinin yüksek olduğu hırsızlıklar beklenebilir.” Guehenno, veri devriminin, aynı zamanda, herhangi bir barış ve savaşın geleceğini önceden tahmin etmeye yönelik herhangi bir girişimi daha da zorlaştıran olağanüstü bir çarpan ve hızlandırıcı olarak görülebileceğini kaydetti.   

ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜNDE ‘ALTIN ÜÇGEN’ FORMÜLÜ 

Düzenlenen etkinliğe online olarak katılan Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Muhtar Kent ise, kendisi adına kurulan ve Prof. Guehenno’nun Direktörlüğü’nü üstlendiği Columbia Üniversitesi SIPA Kent Global Liderlik Programı Uluslararası Çatışma Çözümü Merkezi’nin “Altın Üçgen” anlayışıyla hareket ettiğini belirterek, “Devletlerin, iş dünyasının ve sivil toplumun bir araya gelerek son 20-30 yılda yaşadığımız toplumsal sorunları çözmeye çalışmasını yansıtan ‘Altın Üçgen’ anlayışına gerçekten inanıyorum. Çünkü biliyoruz ki, bu sorunları devletler, iş dünyası ya da sivil toplum tek başına çözemez.” 

Muhtar Kent, Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Kamu İlişkileri (School of International and Public Affairs – SIPA) Okulu’na bağlı kurulan Kent Global Liderlik Programı ile ilgili de şu bilgileri paylaştı: “Emekli olduğum 2018 yılında, ‘Altın Üçgen’ konusunda anlamlı bir şeyler yapmak istiyordum. Bu düşüncemi Columbia Üniversitesi’nin yönetimi ile paylaştığımda o dönem SIPA Dekanı olan Merit E. Janow ‘Neden çatışma çözümü alanında altın üçgen formülünü uygulamıyoruz?” dedi. Bunu sağlayabilecek birikim ve enerjide olan Jean-Marie Guehenno, bizim için büyük şans oldu. Guehenno’nun Direktörlüğünü üstlendiği ‘Çatışma Çözümü’, Kent Global Liderlik Programı’nın ana bel kemiğini oluşturuyor. Devlet, iş dünyası ve sivil toplumdan temsilcileri her yıl mayıs ayında bir araya getirerek çatışma çözümü alanında deneyimlerin paylaşılmasına imkan tanıyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın