Turizm potansiyelleri bakımından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri olan Türkiye, doğal hazinesini yeterince kullanamıyor. Turizm, ülkemizin ihracattan sonraki en önemli gelir kaynaklarından biri olmasına rağmen, turizmin en önemli paydaşlarından olan otellerin bankalara kredi borcu 8,5 milyar doları aşmış durumda. Hizmet sektörünün en büyük istihdam kaynağı olması gerekirken sektör, yetişmiş personellerini kaybediyor, işten çıkarmalar yaşanıyor. Ülkemizin turizmdeki rakipleri dünyada gelişen her olayı lehlerinde fırsata çevirirken Türk turizmi ciddi oranda kan kaybediyor. Türkiye son 10 yılda kademeli olarak sadece Ortadoğu’dan turist alabilen ülke konumuna geldi. Sektörün içinden; “Türkiye artık maalesef güvenli bir ülke olarak anılmıyor, bu da ilk olarak turizm sektörünü etkiliyor, bedelini de çok ağır ödüyoruz” diye görüşler dile getirilmeye başlandı.
Harmony By Tuzel Turizm Dergisi imtiyaz sahibi ve TZL Suites Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tüzel de turizmde dünyada söz sahibi olmak için Cumhuriyetin 100. yılına yakışır yeni bir atak yapılması gerektiğine vurgu yapıyor. Murat Tüzel, Türkiye’nin dünya turizminde söz sahibi olması için önüne koyması gereken ev ödevlerini düzenlediği basın toplantısında paylaştı. Toplantıda 2023 yılının sektör açısından genel fotoğrafını ortaya koyan Murat Tüzel, “Dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde bizim kadar gastronomik zenginlik yok fakat bir türlü mutfağımızı dünyanın ünlü mutfakları arasına sokup markalaştıramıyoruz ve gastronomi turizmi pastasından hak ettiğimiz payı alamıyoruz. Vizyon eksikliğimiz var, vizyoner yöneticiler işi devralmalılar. Vizyon sahibi olmayanlarda arenadan çekilmelidir” dedi.
TURİZMDE SON DURUM 2023 – 2024 ve SONRASINDA, TURİZMDE İLERLEMEK SÖZ SAHİBİ BİR ÜLKE OLMAMIZ İÇİN YAPILACAKLAR
Mülteci politikası ve terör sorununun turizmi derinden etkilediğine vurgu yapan TZL Suites Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tüzel sektörün geleceği için görüşlerini dile getirdi. Tüzel şunları söyledi:
1983-1984 yılında Güney Antalya Projesiyle ülkemiz, turizmde bir devrim başlattı. Yaşım itibarıyla o dönemi hatırlıyorum. Rahmetli Turgut Özal’ın verdiği büyük teşviklerle turizm büyük atağa geçti. Benim de o dönemlerden beri turizme olan ilgim günbegün arttı. Hatırladığım kadarıyla Türkiye turizm de 1980-1984 tarihleri arasında 400 bin civarı yatak kapasitesine ulaştı. Turizm bir devlet politikasına maalesef ulaşamadı. Turizme artık siyasal bir yapı müdahale etmektedir. Özal zamanında güzel bir başlangıç oldu, ama sonrası maalesef pek iyi olmadı. Halbuki ülkemiz dünyada turizm yapılacak en iyi yerlerden birisidir.
Gerek üç tarafımızın denizlerle kaplı olmasının bize getirdiği deniz kum güneş turizmi, gerek milattan öncesine dayanan yıllardan beri ev sahipliği yaptığımız medeniyetlerin bize bıraktıkları tarihi ve kültürel miras, gerekse her yöreye ait zengin mutfak çeşitleri ile gastronomi. Dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde bizim kadar gastronomik zenginlik yok fakat bir türlü mutfağımızı dünyanın ünlü mutfakları arasına sokup markalaştıramıyoruz ve gastronomi turizmi pastasından hak ettiğimiz payı alamıyoruz. Vizyon eksikliğimiz var, vizyoner yöneticiler işi devralmalılar. Vizyon sahibi olmayanlarda arenadan çekilmelidir.
1984 yılında Güney Antalya Turizm turizm bölgesi ilan edildi. Fiziki altyapısı o zaman Turizm Bakanlığı tarafından karşılandı. Bu sebepten dolayı şu an Antalya’da altyapı sorunu yok. Antalya dolunca turizm Güney Ege’ye kaydı. Ayriyeten bunların içinde Anadolu ve İstanbul da var. Her bölge için farklı değerlendirmeler yapılmalı, farklı projeler üretilmeli. Fiziki altyapı ve insan altyapısı çok önemli. Acenteler ve tur operatörleri sadece Antalya’yı kabul etmişler, o yüzden oraya daha çok turist gidiyor. Güney Ege sorunlu, özellikle Bodrum. Ayrıca Antalya golf turizminden de para kazanıyor. Belek harici Antalya’nın geri kalan kısımları da dönem dönem kan ağlıyor.
Ülkedeki turizm son zamanlarda 10-15 yılda kademeli olarak Ortadoğulu turistlere kaydı, onlar da ağırlıklı olarak alışveriş yapmaya geliyorlar. Düşünün ki Ayasofya, Efes, Göbeklitepe gibi, dünya tarihi için çok önemli eserleriniz var ama size gelen turist profili sadece nargile içip, dünya markalarından alışveriş yapmaya geliyor. Tabii ki bunlar da olmalı ama sahip olduğumuz potansiyeli daha çok kullanmamız gerek.
Turistlerin lehine olan yüksek kurun da etkisiyle sağlık turizminde iyi sayılırız. Hem iyi seviyedeki sağlık tesislerimiz hem de kaliteli otellerimizle sağlık turizmi için çok elverişli bir ülkeyiz. Fakat nitelikli sağlık turizmi personeli çok az. Bu alanda gençlere eğitim verilmelidir . Konuya hakim olmayan ticari simsarlar yüzünden başarılı olabileceğimiz bir alan lekeleniyor.
Özellikle cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bize yakışacak şekilde turizmde atak yapmalıyız. Bu çok önemli. Türkiye artık maalesef güvenli bir ülke olarak anılmıyor, bu da ilk olarak turizm sektörünü etkiliyor, bedelini de çok ağır ödüyoruz. Şu an ülkemizden Yunanistan ve Mısır’a tatil amaçlı yönelme var. Sebebi ise buraların daha ucuz olması, hizmetin daha iyi olması. Dubai’ye de bir kayma oldu ancak onun sebebi, Dubai’nin son yıllarda yaptığı doğru turizm hamleleri. Türkiye pandemide turizmi fırsata çeviremedi. Pandemide turizmdeki rakiplerimiz İtalya, Yunanistan ve Almanya otellere ciddi destek verdiler.
Türkiye’nin verdiği destekler sembolik kaldı. Personeller işten çıkarıldı. Genel Müdürler dahil sektör değiştirmek durumunda kaldılar. Pandemi de tek yapılan Konaklama vergisine yapılan indirim. Zaten borçlu olan otellere kredi vererek daha da borçlandırdı. Şu anda otellerin bankalara 8.5 milyar dolar kredi borcu var. Ayrıca ülkemizdeki ihracatın en önemli kaynaklarından biri turizm. Yetkili kurumlar tarafından açıklanan döviz girdileri doğru değil, yüksek miktarlarla belirtilen döviz girdileri gerçeği yansıtmamakta. Bunu cari açığımıza baktığımızda zaten anlıyoruz. Fazlasıyla cari açığımız var.
1983-1984 Özal döneminde yatak sayımız ve tesis sayımız ciddi seviyelere ulaştı. Ülkenin turizm altyapısıyla ilgili çoğu şey o zaman yapıldı. Turizm Bakanlığı da yeterli değil. Ülkenin diğer kurumları gibi, siyasetin liyakatin önüne geçtiği bir yapıya dönmüş durumda. Ellerinde bulunan ciddi kadro ve imkanı kullanamıyorlar. Ve kendini bir üst seviyeye çıkaramadı.
Allah’ın bize verdiği turizm açısında onlarca nimet var. Buna ek olarak kültürel ve tarihi onca emanete ve esere sahibiz. Bizans, Roma, Osmanlı, Selçuklu gibi dünya tarihine damgasını vurmuş medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz. Bunun en iyi ispatı bizi 12 bin yıl önceye götüren Göbeklitepe. Gastronomide bir numarayız. Yiyecek ve içecek servis konularında iyiyiz ama bunu dünyaya tanıtıp gastronomi konusundaki bilgimizi gastronomi turizmine yeterince çeviremedik. Bunu yurtdışı gezilerimde kendim de gözlemledim.
Enflasyonun etkisiyle otelcilere binen maliyetler yüzünden Türkiye’deki turislerin bir kısmı Dubai ve Mısır’a kaydı.
Türkiye Arap turizmine bağlı kalmamalı. Arapların olduğu yere Avrupalı gelmiyor, Avrupalı olan yere de Arap gelmiyor. Türkiye Arap ülkelerinden yüz yıl ileride, Avrupa da bizden yüz yıl ileride. Bunu gezdiğim ülkelerde gözlerimle gördüm. Arap turizmi Türkiye için tehlikeli onlara mahkum olmamalıyız.
Yaklaşık 100 ülkede reklam veriyoruz, bu paraları pandemide turizme destek olarak kullanabilirdik ama onun yerine kredi verdik. Ben de bu krediden yararlandım. Şu anda Dubai ve Mısır turizmde büyük adım attılar. Reklam vermekle bu işler olmuyor.
Ayrıyeten Türk kültürü de Türk milletinin hayat tarzını ifade eder. Tarihi süreç içinde farklı medeniyetlerle buluşan Türk kültürü tarihin en zengin kültürlerinden biri haline gelmiştir. Türk kültürü Türklerin devlet kurduğu coğrafyanın etkisiyle bozkır kültürü olarak adlandırılmaktadır. Türkiye kültüründe ise etkileşim kaynakları değişir, dörtlü bir sentez görülür. Bunlar özgün Orta Asya kültürü, İslam kültürü, yani Arap-İran kültürü Anadolu yerli kültürleri ve Avrupa kültürüdür. M.Ö. 8, 7 ve 6 binden itibaren Çayönü ve Çatalhöyük ile dünyada öncü durumda olan Anadolu Hattiler, Hititler, Helenler, Urartular, Frigler, Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlı ve en son Cumhuriyet gibi önemli kültürlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Hepsinden bize kalan çeşitli sanat eserleri, gelenekler, hayat tarzları varken böyle bir kültür birikimini neredeyse yok sayarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamaktansa ayrı ayrı ele alınıp Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı olarak iki ayrı bakanlığa bölünmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman hem turizm hem de kültür camiası hak ettiği özeni ve değeri alır.
Türkiye’deki otellere gelince Avrupa’da kaldığım otellere kıyasla Türkiye bir numara. Temizlik, servis ve hizmet konusunda Avrupa’dan çok iyiyiz. Avrupa’da kaldığım bazı otellerde oda servisi bile yok. En son gittiğim yer olan Londra’daki Holiday Inn Hotel çok kötüydü. Fakat o kadar turist geliyor ki onlar bunları önemsemiyorlar bile. Genellikle yabancı çalıştırıyorlar. Bizde yabancı çalıştıracak kim var? Bell boy ve güvenlik çoğu otelde yok. Buradan ne kadar kaliteli turist geldiğini anlayabiliriz. Bizde güvenlik hemen hemen her otelde var, çünkü güvenli bir ülke değiliz.
Avrupa’daki gözlemlerimde bir turizmci olarak gördüğüm kadarıyla Türklere bir güven sorunu var. Hatta Türkiye güvenli bir ülke mi diye soranı bile gördüm. Bu bahsettiğim konular Türkiye turizmine ve imajına büyük darbe vuruyor.
Önümüzdeki Harmony By Tüzel sayısında Londra WTM Turizm Fuarını anlatacağım. Oradaki farklılıkları siz de göreceksiniz. Yalnız ülkemizde düzenlenen ve daha önce katıldığım EMITT İstanbul’la Londra’da katıldığım fuarı kıyasladığımda ne kadar büyük organizasyon eksikliğimiz olduğunu gördüm. Reklamlara harcadığımız kadar organizasyona da para harcayıp bu konuda gelişmemiz gerekiyor. Sadece turizmde değil birçok alanda organizasyon eksikliğimiz var. Berlin’de katıldığım ITB Berlin Turizm Fuarı da çok çok iyiydi.
Allah bize üç tarafı denizlerle çevrili bir Türkiye, Atatürk’ün zorluklarla kurduğu bir cumhuriyet vermiş. Bugün nefes alıp bu topraklar üzerinde turizm yapıyorsak, yüz yıl önce ülkemizi işgal etmeye gelen yabancılar şu an turist olarak geliyorsa bunlar Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde. Ben bunları yazabiliyorsam bu da Atatürk’ün sayesinde. Bu yüzden tüm yurttaşlar olarak bu vatanı koruyup Cumhuriyetimize ve turizmimize sahip çıkmalıyız. Bu ülke hepimizin.
TURİZMDE İLERLEMEMİZ ve SÖZ SAHİBİ BİR ÜLKE OLMAMIZ İÇİN YAPILACAKLAR
TZL Suites Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tüzel toplantıda, turizmde ilerlemek ve söz sahibi bir ülke olmak için yapılacakları da sıraladı. Tüzel’in tespit ettiği ve altını çizdiği temel uyarıları şu şekilde:
- Otellerde deprem sertifikası zorunluluğu getirilmelidir.
- En kısa sürede , kentsel dönüşüme acil olarak dönmeliyiz
- Güvenli bir ülke haline gelmemiz için terörü bitirmeliyiz
- Fuarlarımız Avrupa standartlarında değil, WTM London ve ITB Berlini örnek almalıyız
- Altyapımızı düzeltmeliyiz, Bodrum’da özelikle havaalanı girişinden Bodrum merkeze kadar karanlık ışıl ışıl olmalı, örnek dubai
- Yenilenebilinir enerji tüm otellerde olmalı, karbon ayak izi salınımı doğru adlandırılmalı, doğru ve etik uygulanmalıdır.
- Hollanda Turizm Bakanlığı’nı örnek almalıyız ayriyeten Turizm Bakanlığını kontrol eden bir ekipleri var.
- Türkiye de enflasyonu durdurmalıyız, otellere yansıması çok büyük
- Turizmin ekonomideki rolü çok büyük. İhracatın 3 te 1 döviz girdisi turizmden gelmekte
- Turist sayımız söylendiğinin aksine çok düşük (average daily rate)
- Mülteciler dahi turist olarak sayılmakta sonrasında ‘ da nufusa geçirilerek ülkenin turizm kaderini belirlemede olumsuz rol oynamaktalar.
- “Go Türkiye” reklam kampanyası cümlesi derhal değiştirilmelidir. Yabancı turist için çekici değil iticidir.
- Türkiye’ye fakir turist geliyor, zengin buraya gelmiyor, yabancı ülkeleri tercih ediyor. Zengin turisti getirticek ve alışveriş yaptıracak stratejiler ve argümanlar geliştirmeliyiz.
- Ortadoğulu turiste mahkum olduk, bana gelen Ortadoğulu ve 3. ve 5. dünya ülkeleri
- Alt yapımız düzelmediği sürece turist sayımızda azalma olacak insan faktörü burada çok önemli
- Taksiler özellikle İstanbul için, başlı başına bir sorun
- İstanbul trafiği için, otoparkları çoğaltmamız gerekir
- Son yıllarda teröre bir de mülteci sorunu eklendi ve güven sorunu çok büyük. Özellikle de Avrupalı için güvenli bir ülke değiliz .
- İstanbul daha da büyüyor küçültmeye gitmemiz lazım ve İstanbul nüfusunu azaltmalıyız. İstanbul nüfusu nicelık değil, nitelik ön planda olmalıdır.
- Asgari ücretin yükselmesiyle istihdam veren turizm ,Turizm Bakanlığının destegini almalı, kişi başına 500-750 TL ile bu iş çözülmez.
- Turizm ve kültür bakanlık düzeyinden birbirinden ayrılmalı.
- Depremden zarar gören kültürel mirasların yeniden yapılanması çok önemli bu konuyu Harmony by Tüzel dergimde de yazdım. Bu konuyu çok önemsiyorum.
- Dünyanın hiç bir ülkesi 4 mevsime sahip değil, Allah bize bu nimetleri vermiş biz kullanmasını bilmiyoruz. Hatta uygulanan kötü politikalar yüzünden (çarpık kentleşme ve doğa tahribatı gibi) mevsimleri yok etmekteyiz. Kar yağacak mevsimde kar yağmadığı için kayak yapılamıyor, deniz mevsiminde iklim değişikliği yüzünden deniz ve güneşten eskisi gibi faydalanamıyoruz.
- Arap ve Avrupalı ilişkisi – Arapların olduğu yerlere Avrupalı gelmiyor, bu sebeple ülkemizde Araplara mahkum kaldık. Strateji bir an önce değiştirilmelidir.
- Elini kolunu sallayıp giren bir ülke olduk bazı ülkelere vize koymamız şart 10 milyon mülteci niye ülkemizde?
- Terörün kökünü kazımadığımız sürece turizm geriye düşecek örnek taksimde patlayan bomba, deprem
- Yurt dışında yabancı televizyonlarındayız devamlı ülkemizi yönelik saldırılar var.
- Ortadoğunun en kuvvetli ülkesiyiz, fakat benim ülkemin insanı kendi ülkesinde bir Ortadoğulu kadar rahat dolaşamıyor, tatil yapamıyor ve para harcayamıyor.
- Otellerde personel sorunu çok önemli; sektör yöneticileri, asgari ücretin yükselmesiyle eğitimli ve tecrübeli alaylıları ücret yüzünden tercih edemiyor, asgari ücretle çalışanları tercih ediyorlar bu durum kaliteyi düşürüyor.
- Donanımlı gençlerimiz, çalışma koşulları çalışma sürelerinin fazla olması ücret yetersizliği ve özellikle ege ve akdeniz bölgesinde sektörün sezonluk çalıştırma politikasından dolayı turizm sektöründe çalışmak istemiyorlar. Türkiye’nin refahı ve geleceği gençlerimizin elinde şekillenecek dijital çağın bu çocuklarımıza gereken önemi ve desteği vermeliyiz yarınlar onlarla şekillenecek.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.