Hakan Kul, Dassault Systèmes Türkiye Ülke Müdürü

Dünya gelişmeye devam ederken, üretim de bir dönüm noktasında. Yalnızca pazar taleplerine yanıt verme günleri çoktan geride kaldı. Bugün, jeopolitik gerilimlerin ve artan müşteri taleplerinin süregelen etkileri, her yerde iş ekosistemleri üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı oluşturuyor. Bu yüzden üreticiler, ürünlerin üretim ve kullanımlarını şekillendirmede liderliği ele almalı. Bununla birlikte, akıllı fabrikanın yükselişi, dijital üretim ve yeni üretim teknolojileri ile malzemelerinin ortaya çıkışı, üretim endüstrilerine günümüzün zorluklarını karşılarken operasyonlarını gözden geçirmeleri için çeşitli fırsatlar sunuyor. Dassault Systèmes kısa bir süre önce dünyanın 2030 stratejisini şekillendiren 15 endüstriyel trendi özetleyen bir manifesto yayınladı. Bu trendler arasında reaktif yaklaşımlardan proaktif yaklaşımlara geçiş, inovasyon ve sürdürülebilirliğin benimsenmesi, dijitalleşme ve yapay zekânın benimsenmesi, operasyonların kolaylaştırılması, yeni iş modellerinin benimsenmesi, verimli bir tedarik zinciri için işbirliği yapılması, adaptasyon yeteneğinin geliştirilmesi ve hızla değişen bir dünyada başarılı olunması yer alıyor.

Bu trendlerin temelinde, üreticilerin sadece hızla değişen dünyaya uyum sağlama değil, aynı zamanda önümüzdeki on yıl boyunca inovasyon ve büyümeyi teşvik etme ihtiyacı yatıyor. Döngüselliği bir gerçeklik haline getirmekten, ekosistem tabanlı iş modellerini benimsemeye kadar, üreticiler güncel ve rekabetçi kalmak için yenilikçi adımlar atmaya devam etmeli. 

Manifestoda vurgulanan temel eğilimlerden biri de sürdürülebilir üretime geçiş. Tüketiciler hem çevre dostu hem de sosyal sorumluluk sahibi ürünler talep ediyor. Bu da üreticilerin, tasarımdan imhaya kadar bir ürünün tüm yaşam döngüsünü göz önünde bulundurarak üretime daha bütünsel bir yaklaşım getirmeleri gerektiği anlamına geliyor. Üreticiler döngüselliği benimseyerek yeniden kullanılmak, onarılmak ve geri dönüştürülmek üzere tasarlanmış ürünler yaratabiliyor. Böylece daha az atık üreterek çevre üzerindeki etkilerini en aza indirebiliyorlar.

Dijitalleşme, endüstrinin çehresini değiştirebilir. Sanal prototipleme ve simülasyondan yapay zekâ ve Nesnelerin İnternetine (IoT) kadar dijital teknolojiler, ürünlerin tasarım, üretim ve bakım yöntemlerini dönüştürüyor. Üreticiler bu teknolojileri benimseyerek operasyonlarını kolaylaştırabilir, maliyetleri azaltabilir ve ürün kalitesi ile güvenilirliğini artırabilir.

Ancak dijitalleşme, üreticilerin yeni iş modellerine uyum sağlamaya hazır olmaları gerektiği anlamına da geliyor. Örneğin ekosistem tabanlı modeller, üreticilerin daha entegre ve verimli bir tedarik zinciri oluşturmak için tedarikçiler, müşteriler ve diğer ortaklarla işbirliği yapmasını mecbur kılıyor. Bu durum ise işe yeni bir düşünce tarzı ile yaklaşmayı ve değişime hevesli olmayı gerektiriyor.

Üretim sektörü, üreticilerin değişime öncülük etmesi, ürün yaratımını şekillendirmesi ve belirsizlikle başa çıkması gereken bir dönüm noktasında. İşletmeler çevik ve uyarlanabilir kalarak hızla değişen bir dünyada başarılı olabilir. Böylece, işletmeler faaliyetlerini geleceğe hazırlayabilir ve yeni bir inovasyon ile büyüme çağını başlatabilir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın