Mahfi Eğilmez, bloğunda yer verdiği ‘Türkiye’ye yönelik yabancı sermaye yatırımları’ başlıklı yazısında, Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye yatırım rakamlarını irdeledi.
Eğilmez, DYS’nin 2006 yılından itibaren düşüş eğilimine girdiğini aktardığı yazısında, bunun en önemli gerekçesinin ise AB’den kopuş olduğunu aktardı. En fazla DYS alan ülkelerle Türkiye karşılaştırması yapan Mahfi Eğilmez, yazısında şunları söyledi:
“Bir ülkeye yönelik yabancı sermaye yatırımlarını ikiye ayırarak incelemek gerekir: (1) Doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYS); bir ülke sınırları dışındaki yatırımcıların ilgili ülkeye fabrika gibi üretim tesisleri kurarak, şube açarak, taşınmaz edinerek veya var olan bir şirketi tamamen ya da kısmen satın alarak yaptıkları yatırımlardır. (2) Dolaylı yabancı sermaye yatırımları ise hisse senedi alımı, tahvil alımı gibi yollarla gerçekleştirilen portföy yatırımlarını kapsamaktadır.
Doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye yatırımları arasındaki üç temel fark vardır: (1) Doğrudan yatırımlar kalıcıdır (uzun vadeli) buna karşılık dolaylı yatırımlar geçicidir (kısa vadeli.) O nedenle dolaylı yabancı sermaye yatırımlarına sıcak para da denir. (2) Doğrudan yatırımlar, yatırımcısına yönetim yetkisi vermesine karşılık dolaylı yatırımlar yatırımcısına yönetime karışma yetkisi vermez. (3) Doğrudan yatırımlar, kârlılığı artırmak için verimliliği artırmaya dolayısıyla yeni teknoloji getirmeye veya üretim biçiminde değişikliğe gitmeye dönük değişiklikler yapabilirler. Oysa dolaylı yatırımların yönetim yetkisi olmaması nedeniyle böyle değişikliklere gitme hakkı bulunmamaktadır.
Bütün bu nedenlerle özellikle gelişmekte olan ülkeler DYS çekmeye uğraşırlar. Gelişmiş ülkeler de geliştirmek istedikleri sektörlere, benzer biçimde doğrudan yabancı sermaye çekmeye çabalarlar. Gelişmekte olan ülkelerin yüksek miktarlı DYS yatırımı çekebilmesinin bazı koşulları vardır: (1) Diğer ülkelere göre daha çekici bir ekonomik ortamın bulunması önemli bir koşuldur. Ücretlerin diğer ülkelere göre düşüklüğü ya da verimliliğin yüksekliği, nüfus ve buna bağlı iç talep yüksekliği, potansiyel olarak büyüme eğilimi göstermesi bu alanda ilk ağızda sıralanacak koşullardır. (2) Siyasal, sosyal ve ekonomik istikrarın bulunması gereklidir. İstikrarsız bir ülke, risklerin büyük olduğu bir ülke demektir. Ki yabancı sermayeyi en çok ürkütecek konu budur. Böyle bir durumda faizler artacağı, borsada hisseler önce düşüp sonra toparlanacağı için yabancı sermaye, DYS formundan sıcak para olarak adlandırılan dolaylı yatırım formuna geçer.
Aşağıdaki tabloda yer alan GSYH verileri IMF’nin WEO, October 2023 veri setinden, DYS miktarları da Dünya Bankası’nın DYS veri setinden alınmıştır.
Tablonun üst kısmında 2022 yılında dünyada en fazla DYS yatırımı çeken ülkeler, alt kısmında da Türkiye ile aynı kategoride (gelişmekte olan ülkeler – yükselen piyasa ekonomileri) bulunan ülkeler yer alıyor.
ABD ve Çin, dünyada en yüksek DYS yatırımı çeken ülkeler olarak öne çıksa da Hong – Kong ve Singapur GSYH’sine göre en yüksek DYS yatırımı çeken iki ülke olarak öne çıkıyor.
Gelişme yolundaki ülkeler arasında en yüksek DYS yatırımı çeken iki ülke Brezilya ve Hindistan. GSYH’sine oranla en fazla DYS yatırımı çekenler arasında Polonya ve Brezilya en üst sırada yer alıyor.
Türkiye, 2022 yılında 13 milyar dolar tutarında DYS yatırımı çekmiş. Bu, dünyadaki toplam DYS yatırımlarının binde 8’ine, kendi GSYH’sinin de yüzde 1,4’üne denk geliyor. Avrupa Birliği ile müzakereye başlandığı ilk yıl olan 2006 yılında Türkiye’nin GSYH’si 677 milyar dolar iken çektiği DYS miktarı 21,2 milyar dolardı (GSYH’sinin yüzde 3,1’i.) Avrupa Birliği idealinden kopuşun faturası ağır olmuş.
Aşağıdaki tablo Türkiye’deki DYS yatırımlarını gösteriyor (DYS verileri Ticaret Bakanlığı Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri setinden alınmıştır. Gayrimenkul başlığı altındaki sermaye girişinin DYS Yatırımları toplam kaleminin bir parçası olduğuna dikkat edilmelidir.)
Türkiye, 1923’den 2005 sonuna kadar geçen 82 yılda 15,4 milyar dolar doğrudan yatırım çekebilmişken AB ile tam üyelik müzakerelerine başladıktan sonraki 3 yılda (2006 – 2008) 61,6 milyar dolar çekmiştir. Tablo bize Türkiye’de DYS’nin 2006, 2007 ve 2008 yıllarında yani AB ile tam üyelik müzakerelerinin en üst düzeyde olduğu yıllarda 20 milyar dolar dolaylarına çıktığını, bu durumun bir kez da 2019 yılında tekrarlandığını bunun dışında düşük kaldığını gösteriyor. Bu tablodaki verilerden yararlanarak 2005 sonrasını bir grafiğe dönüştürelim:
Grafik özellikle son yıllarda DYS’nin ağırlıklı olarak gayrimenkul yatırımı biçimine bürünmüş olduğunu sergiliyor. Mavi kırıklı çizgi toplam doğrudan yabancı sermaye girişini, kırmızı kırıklı çizgi ise yabancıların gayrimenkul almak için getirdikleri sermayeyi gösteriyor. Görüleceği gibi DYS yatırımları düşerken gayrimenkul için getirilen sermaye miktarı artmaktadır. Bu da bize Türkiye’nin uyguladığı ekonomik program ve sosyal yapıyla doğrudan yabancı sermaye çekebilmesinin ancak gayrimenkul satışıyla mümkün olabildiğini gösteriyor.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.