KPMG, gelecekte yaşam bilimleri şirketlerini şekillendirecek önemli konuları ve kritik zorunlulukları bir araya getirdiği “Yaşam Bilimlerinin Geleceği” raporunu yayımladı. Raporda tıp ve ilaç dünyasının geleceğine yön verecek dört temel itici güce ve bu geleceğe hazırlanmak için atılması gereken dört stratejik adıma yer veriliyor.   
 
Pandemiye verilen yanıt birçok açıdan yaşam bilimleri endüstrisinin de önemini gözler önüne serdi. Etkili COVID-19 aşılarının ve tedavilerinin tespit edilme, test edilme, geliştirilme, onaylanma ve küresel ölçekte uygulanma hızı; kamu ve endüstri arasında bağlantı kurulduğunda nelerin başarılabileceğini gösterdi. Ancak KPMG’nin sektör için yeni bir model olan bağlantılı yaşam bilimleri şirketlerini şekillendirecek önemli konuları ve kritik zorunlulukları bir araya getirdiği “Yaşam Bilimlerinin Geleceği” raporunda bu alanda faaliyet gösteren şirketlere ve özellikle ilaç şirketlerine yönelik kamuoyu algısının büyük ölçüde pandemi öncesi seviyelere geri döndüğüne dikkat çekiliyor. Rapora göre geri ödeme yapan özel ve devlet kurumları, hastalar ve tedarikçiler bu kuruluşlardan ortaya çıkan klinik ihtiyaçları karşılamaları için daha hızlı bir şekilde inovasyon yapmalarını, ilaç fiyatlandırması konusunda şeffaf olmalarını ve salt kâr odaklı davranmamalarını bekliyor.

 
Konuyla ilgili değerlendirme yapan KPMG Türkiye Sağlık ve İlaç Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Başak Diclehan, “Günümüzde yaşam bilimleri şirketlerinin beklentileri karşılaması mevcut ekonomik ve jeopolitik dalgalanmalar nedeniyle daha da karmaşık bir hal alıyor. Bazı şirketler fırtınayı atlatmayı bekliyor. Bazıları ise paydaş beklentilerini karşılayabilmek, tehditleri öngörüp bunlara karşı koyabilmek ve pazarda öne geçmek için veriye dayalı bilgilerden yararlanabilmek amacıyla işletme modellerini yeniden gözden geçiriyor. Bu araştırmamızda, şu anda sektörü etkileyen dört temel değişim sinyalini inceliyoruz. Ayrıca kuruluşların mevcut ortamdaki fırsatları yakalamalarına yardımcı olacak dört stratejik zorunluluğu da açıklıyoruz. Çalışmamızın yaşam bilimi şirketlerinin yeni fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmalarına ve geleceklerini şekillendirmelerine yardımcı olmasını temenni ediyoruz.” dedi.
 
Rapora göre hassas tıp, dijital sağlık, yapay zekâ/makine öğrenimi ve sektörü etkileyen önemli risklerden tedarik zinciri kesintisi, siber saldırılar, sahtecilik gibi risklerin devam etmesi; yaşam bilimleri sektörünün geleceğini değiştiren temel itici güçler olarak gösteriliyor ve bu nedenle şirketlere bu konuları anlamaları ve acilen ele almaları tavsiyesinde bulunuluyor.
 
Hassas tıp oyunun kurallarını değiştiriyor
Yaşam bilimleri endüstrisi, bireylerin benzersiz genetik profillerine göre uyarlanmış tedavileri içeren ve bazı durumlarda hastanın kendi hücrelerinden bir tedavi tasarlayan hassas tıp alanında büyük atılımlar gerçekleştiriyor. Raporda yer alan verilere göre 2022 yılında 83,43 milyar dolar olan küresel hassas tıp pazarı büyüklüğü 2023 yılında yüzde 13,9 büyüme ile 95 milyar dolara ulaştı ve 2027 yılında bu büyümenin 157,26 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.[1]
 
Dijital sağlık endüstriyi şekillendiriyor
Sağlık medyası yaklaşık on yıldır dijital sağlıktan bahsederken yaşam bilimleri şirketleri de artık nefes kesici bir hızla yeni inovasyonlar yapıyor. Tüketiciler de bu sağlık teknolojilerin mümkün kıldığı daha iyi bağlantılı sağlık hizmetleri bekliyor. Artan bant genişliği, akıllı telefonların yaygınlaşması ve yüksek düzeyde dijital iletişim, dijital sağlık hizmetlerinde patlamaya hazır bir büyümeyi tetiklemek için bir araya geliyor. Raporda 2022 yılında 742,7 milyar dolar büyüklükte olan dijital sağlık pazarının 2029 yılında 4,5 trilyon dolarlık bir büyüklüğe[2] ulaşacağına dikkat çekiliyor.
 
Yapay zekâ ve makine öğrenimi her yerde
Yapay zekâ (AI) ve makine öğrenimi (ML) yeni teknolojiler olmaktan çıkıp çoğu sektörde gündeminin en üst sıralarına yerleşti. Yapay zekânın küresel ekonomi üzerindeki beklenen etkisinin 2030 yılına kadar 15 trilyon doları bulacağı bilgisine[3] yer verilen raporda tıbbi teknoloji şirketlerinin de cihazların ve teşhis yöntemlerinin geliştirilmesinde makine öğreniminden yararlanarak döngü sürelerini hızlandırdıkları, maliyetleri düşürdükleri ve kaliteyi artırdıkları aktarılıyor. Ayrıca, ilaç araştırma sürecinde yapay zekâ kullanımı, ilaç şirketlerinin keşif ve inovasyon süreçlerini geliştirmelerine, dünya çapında potansiyel klinik deney katılımcılarıyla bağlantı kurmalarına, tedavileri pazara daha hızlı sunmalarına ve yeni ilaçların yatırım getirisini (ROI) gerçekleştirme süresini kısaltmalarına olanak tanıyor.


 
Tedarik zinciri kesintisi, siber saldırılar ve sahtecilik devam ediyor
Pandemi; yaşam bilimleri sektöründe kanser ilaçları, steril enjekte edilebilir ürünler, ağrı kesiciler ve hatta reçetesiz satılan soğuk algınlığı ve grip ilaçları da dâhil olmak üzere kritik ilaçların eksikliğine neden olan tedarik zincirinin kesintisine karşı savunmasızlığını da gün yüzüne çıkardı. Yaşam bilimleri tedarik zincirleri aynı zamanda hem suç teşkil eden siber tehditlere hem de sahte ürünlere karşı da savunmasız. Siber dünyada, yaşam bilimleri şirketlerinin yanı sıra sağlık kuruluşları tarafından tutulan hasta verileri siber saldırılara karşı özellikle çok daha hassas. Rapora göre karanlık webde bir tıbbi kaydın karaborsa fiyatı yaklaşık 250 dolar, bir güvenlik açığının yaşam bilimleri kuruluşu üzerindeki ortalama mali etkisi ise 7,13 milyon dolar.[4]
 
Atılması gereken dört stratejik adım
KPMG’nin raporunda yaşam bilimi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin, geleceği değiştirecek bu sinyaller doğrultusunda atmaları gereken dört stratejik adım ise şu şekilde sıralanıyor:

  • Teknoloji destekli, müşteri odaklı deneyimler tasarlayın: Sektör, üç temel paydaşı olan ücret geri ödemesi yapanlar, tedarikçiler ve hastaların ihtiyaçlarını karşılamak için bağlantılı etkileşimler sunmalı. Mükemmel bir kullanıcı deneyimi sunmak, her bir paydaşın kendine özgü ihtiyaçlarını dinlemeyi ve uygun ürün, hizmet ve bilgileri erişilebilir ve sürdürülebilir bir şekilde sunmayı gerektiriyor.
  • Ürünleri daha hızlı pazara sunmak için yapay zekâ odaklı iş birlikleri yapın: Günümüzün hızlı ilerleyen ilaç geliştirme ortamında, rekabet avantajı arayan yaşam bilimleri şirketlerinin ilaç geliştirmeden pazara girişe kadar tüm süreçlerde rakiplerinden daha kararlı ve çevik olmaları gerekiyor. Bu nedenle yaşam bilimleri şirketleri yapay zekâ şirketiyle iş birlikleri de yapıyor.
  • Tedarik zincirini yeniden tasarlayın: Daha bağlantılı, kişiselleştirilmiş bir müşteri deneyimi sağlamaktan yeni terapötikleri ve hassas tıbbı desteklemeye ve kesinti riskini azaltmanın yollarını bulmaya kadar, tedarik zincirini yeniden tasarlamanın yaşam bilimleri gündeminin en üst sıralarına taşınmasının birçok nedeni var.
  • Siber Riskleri Yönetin: Gelişmekte olan teknolojilerle ilişkili riskleri anlayın. Bulut, endüstriyel nesnelerin interneti (IIoT), yapay zekâ ve makine öğrenimi gibi dijital ve gelişmekte olan teknolojiler üretim verimliliğinde belirgin iyileşmeler yaratabilirken özellikle fikri mülkiyet ve ticari sırlar söz konusu olduğunda yeni siber güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor. Birçok yaşam bilimleri tedarikçisi, güçlü siber güvenlik programlarına yatırım yapma kabiliyeti sınırlı olan küçük işletmeler olduğundan, ilaç üreticileri yeni tedarikçilerle ortaklık kurmadan önce kapsamlı bir durum tespiti süreci yürüttüklerinden emin olmalıdır.

sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın