Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 50 eyaletiyle bazı alanlarda dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyordu. Ancak pandeminin ardından gelen ekonomik kriz ve maymun çiçeği vakaları, ABD’de özellikle sağlık sistemindeki sorunları gün ışığına çıkarıp yeniden sorgulanmasına yol açtı.
Türk Çin Kültür Derneği bünyesindeki Ajans Lotus’a konuşan Dr. Henry Sinclair, alanında uzman olan kişilerin beyanları, basında yer alan bazı haberler ve kamuoyuna açıklanan raporları inceleyerek, ABD’de sağlık sisteminin neden sorgulandığını ve maymun çiçeği virüsünün dünyaya yayılmasında oynadığı rolü araştırdığını söylüyor. ABD’nin sağlık konusundaki yetersizliğini; Covid-19 ve sonrasında yayılan maymun çiçeği virüsüyle mücadeleye baktığımızda net olarak görebiliyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), geçen yıl 75 ülkede 16 binden fazla maymun çiçeği vakası bildirilip kamu sağlığı acil durumu ilan etti. DSÖ, adıyla ilişkilendirilen damgalamayı azaltmak için de virüsü “mpox” olarak tanımladı. Covid-19 salgınının üzerinden iki yıldan fazla süre geçerken, yeni salgına seyirci kalan ve virüsle yaşamaya karar veren ABD’de vaka sayıları arttı. Mayıs ayında ilk yerel vakanın doğrulanmasının ardından Mpox ABD’de yaklaşık 30.000 kişiye bulaştı. DSÖ uzmanları, yeni koronavirüs olarak niteledikleri maymun çiçeğinin yayılmamasını önlemek için etkili kontrol yapılmasını önerdi.
‘Maymun çiçeği’ ABD Nijerya’daki laboratuvarlarında üretildi iddiası
Virüs dünyaya yayılırken, ABD’nin “maymun çiçeği” virüsünü Nijerya’da kurduğu laboratuvarlarda üretildiği iddia edildi. 2022’deki maymun çiçeği ilk olarak 6 Mayıs’ta Birleşik Krallık’ta, ilk vaka kümesinin bulunduğu Nijerya ile seyahat bağlantısı olan bir kişide bulundu. Maymun çiçeği, 1970 yılında Orta ve Batı Afrika’da ilk kez keşfedildiğinden bu yana başka hiçbir yerde bu kadar yaygın bir şekilde yayılmamıştı. ABD’deyken ilk vaka Nijerya’nın Lagos kentinden Dallas’a seyahat eden bir adamda tespit edildi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre de geçen yıl ortaya çıkan son vakalar Batı Afrika’daki maymun çiçeği sınıfından geliyordu. 2018-2021 yılları arasında Nijerya’dan diğer ülkelere seyahat eden kişiler arasında altı vaka tespit edildi.
ABD tarafından kurulan ve yoğun faaliyet gösteren 4 laboratuvar bulunuyor. Bunlardan başka laboratuvarı olup olmadığı şimdilik bilinmiyor. Bilinen bu 4 laboratuvarın 2’si Abuja’da, 1’i Zaria’da, 1’i Lagos’ta. Rusya Radyasyonu Kimyasal ve Biyolojik Koruma Gücü Şefi Igor Kirillov, ABD’nin Nijerya’da en az dört biyolojik laboratuvar işlettiğini ve Avrupa’daki maymun çiçeği salgınını Abuja, Zaria ve Lagos’taki ABD tarafından finanse edildiği iddia etti.
Kirillov, “Avrupa ve ABD medyasına göre 2021 yılı Münih Güvenlik Konferansı materyallerinde yani Kovid-19 pandemisinin arka planında ‘maymun çiçeği’ virüsünün neden olduğu salgına karşı koymak için bir senaryo üzerinde çalışılıyordu. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Nijerya’daki ABD laboratuvarlarını incelemesi istiyoruz” diyor.
Rus uzman şu bilgileri veriyor: “ABD’nin Nijerya’da kurduğu laboratuvarlarda biyolojik silah ürettiği, ‘maymun çiçeği’nin de burada üretildiği şüphesi üzerinde durulmalıdır. Kiev’de de Biyolojik Silahlar Sözleşmesi kapsamında kamuya duyurulmuş 5 laboratuvar bulunuyor bunların aşı, tedavi, terapi ve hastalıkları teşhis gibi sivil amaçlarla kullanıldığı ileri sürülüyor. Oysa burada veba, şarbon, bruselloz, difteri, salmonelloz, dizanteri patojenleri izine rastlandı. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü, Abuja, Zaria ve Lagos’taki ABD tarafından finanse edilen ve kullanılan laboratuvarların faaliyetlerini araştırmalıdır. Sonuçları da dünya kamuoyuna açıklanmalıdır.”
Aslında ABD’nin Nijerya ve Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarları, dünya genelinde kurduğu biyolojik laboratuvarlar ağının küçücük bir parçası. ABD tarafından yayımlanan verilere göre dünya çapında 30 ülkede 336 biyolojik laboratuvar ABD’nin kontrolü altında bulunuyor. Bu laboratuvarlar, sözde Kooperatif Biyolojik Katılım Programı’na (CBEP) dahil edilerek Pentagon’un direkt mali kontrolüyle kuruldu ve genel olarak Bağımsız Devletler Topluluğu, Ortadoğu, Güneydoğu Asya ve Afrika’da bulunuyor.
Aşılar yetmedi
Maymun çiçeği virüsü salgıyla mücadelede etkisiz kalan ABD Başkanı Joe Biden’ın aklına sadece halk sağlığı acil durumunu ilan etmek geldi. Halk sağlığı uzmanları ise, acil durum ilanının hastaların daha fazla damgalanmasına yol açabileceği endişesini dile getirdiler. ABD’de hangi önleme ve kontrol önlemlerinin alındığına ilişkin ortada net bir bilgi bulunmazken, Biden ABD’de maymun çiçeği virüsü için karantinalara ihtiyaç olmadığını bile söyledi.
ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı, ABD merkezli firma Grand River Aseptic Manufacturing (GRAM) ile JYNNEOS isimli çiçek ve maymun çiçeği aşısı için 11 milyon dolarlık anlaşmaya vardı. Sağlık bakanlığı yetkilileri söz konusu anlaşma kapsamında GRAM’ın aşı için gerekli malzemeleri üretip, gerekli personeli eğiteceğini duyurdu.
Fakat ülke genelinde maymun çiçeği için aşı ve tedaviler yetersiz kaldı. Bunun üzerine ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, beş milyondan fazla doz aşı daha sipariş ettiğini açıkladı. Beyaz Saray, maymun çiçeği virüsü ile ulusal mücadeleyi koordine etmek ve denetlemek için bir ekip de atadı.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden (CDC) alınan verilere göre, geçen yıl vaka sayısı 6.600’ü aştı. Derken maymun çiçeği acil durumu yılın sonunda sona erdi. Bu arada NBC Bay Area’nın haberine göre, San Francisco’da yaşayan Mitcho Thompson adlı kişi geçen haziran ayında hem Covid-19 hem de maymun çiçeği hastalığına yakalandı. ABD’de yaklaşık on yıl sonra ilk kez çocuk felci vakası da teyit edildi.
Ders alınmıyor
Tüm bu gelişmeler bize ABD’nin geçmiş krizlerden yeterince ders çıkarmayıp, salgınlara anında yanıt verebilme kapasitesinin zayıf olduğunu gösteriyor. Geçmişten ders çıkarılmadığı gibi, ortaya çıkan kriz de doğru yönetilemedi. Örneğin Covid-19 ortaya çıktığında o dönem başkan olan Trump konuyu ciddiye almayıp, Demokratların durumu abarttığını söyledi. Salgın yaygınlaşınca da bu kez Çin’i suçlamaya başladı.
Halk sağlığı uzmanı ve doktorlar ise dünyayı salgınlara karşı hazırlıklı olmaya ve birlikte çalışmaya çağırıyor. Bu uzmanlardan biri olan Hacettepe Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi aynı zamanda Acıbadem Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. H. Erdal Akalın, dünyanın belli global sorunlar etrafında birleşip, bunlara ortak çözümler bulup, birbirinden öğrenmeye çalışması gerektiğinin altını çizdikten sonra “Başta ABD olmak üzere, pek çok gelişmiş ülkede sağlık hizmetlerinin tekrar gözden geçirilip, reform çalışmaları yapılmalıdır” diyor.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden (TASAM) İlknur Şimşek ABD’nin salgın sonrasındaki durumunu şöyle özetliyor: “ABD Başkanı Trump, pandemi döneminde sürekli suçlayacak birilerini bulmaya heveslendi. Salgın atlatıldıktan sonra ABD, kendisi ile aynı düşünen ülkeleri bir araya getirmek istedi. Küresel anlamda egemen olan ise ABD’nin etkisizliğidir.”
ABD senatörlerinden Tom Cotton’un Çinli öğrencilerin ABD’de bilim okumalarına izin verilmemesini önerdiğini hatırlatan Şimşek şöyle devam ediyor: “Cotton, Çinli öğrencilerin ABD’de teknoloji ve bilim eğitimi almasının yasaklanması gerektiğini, ABD’ye gelen ve özellikle bilimsel veya teknolojik alanlarda lisansüstü eğitim alan Çinli öğrencilerin ABD için tehlike arz ettiğini düşünüyor.”
Halbuki başkalarını suçlayan, anlamsız yasaklarla ortaya çıkan ABD yönetiminin salgın hastalıklara hazır olmadığı, 2019’da açıklanan Amerikan ulusal istihbarat strateji belgesine yansımıştı. Bu belgede ABD’de bulaşıcı hastalık salgını riskinin devam ettiğine dikkat çekilmişti. Ebola krizi sırasında Beyaz Saray’da çalışan bir yetkili olan Christopher Kirchhoff’un krizden çıkarılan derslerle ilgili hazırladığı bir raporda yeni bulaşıcı virüslerin çok daha fazla zarar verebileceğinden bahsetmişti. Kirchhoff, o dönemde Kongre’nin ABD’de bölgesel salgın hastalık merkezleri kurmak üzere 5,4 milyar dolar ayırdığını ancak sonrasında bu yatırımların devam ettirilmediğini söylüyor. Kirchhoff, Amerika’nın koronavirüsle mücadelede erken test yapmakta tamamen başarısız olduğuna ve Beyaz Saray’ın liderlik eksikliğine vurgu yapmıştı.
Maymun çiçeği virüsü salgını ve Bill Gates iddiaları
Öte yandan koronavirüs pandemisi boyunca komplo teorilerinin merkezinde olan Bill Gates, bu kez de maymun çiçeği virüsü salgınından sorumlu tutuldu. ABD’de birçok anonim hesap Gates’i suçladıkları bir etiket açarak çeşitli teoriler öne sürdü
Maymun çiçeği virüsü salgınında Gates’i suçlayanlar arasında bir politikacı da vardı. ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Marjorie Taylor Greene, Facebook’ta yaptığı canlı yayında, Gates’in daha fazla para kazanmak ve dünyayı kontrol etmek için bu sefer de maymun çiçeği virüsünü kullanacağını söyledi.
Benzer iddialardan sonra #BillGatesBioTerrorist etiketi Twitter’da trendler listesine girdi. “Just Call Me Mike” adlı bir hesap, Gates’in Covid-19 ve maymun çiçeğiyle ilgili olarak insanlar üzerinde deneyler yaptığını öne sürdü.
Sağlık sistemi kime hizmet ediyor?
Komplo teorilerini bir kenara bırakacak olursak, Amerikan sağlık sistemini anlamak için ABD’nin sosyal bir devlet olmadığı, özel sektörün hemen her alanda en güçlü oyuncu olduğunu unutmamamız gerekiyor. Hastaneler, ilaç firmaları, sigorta şirketleri, test laboratuvarları, bakımevleri ve sağlık sisteminin birçok diğer unsuru özel sektörün elinde ve hemen hepsi kâr amacı güden kurumlardır.
ABD’de sağlık reformu uzun zamandır tartışılıyor. Başkan Obama’nın sağlık reformu konusundaki çabaları da sistemdeki aksaklıkları değiştiremedi. Bu çabalar sigorta poliçelerine daha fazla federal devlet sübvansiyonu sağlanması dışında pek işe yaramadı. Biden’a karşı adaylıktan çekilen Sanders’ın en önemli söylemi sağlık reformu olmuştu. Sanders kaybedince özel sağlık firmalarının borsadaki hisse senedi değerleri tavan yapmıştı. Cumhuriyetçiler sağlık reformu çabalarını “sosyalizm” olarak niteleyerek Amerika’nın hiçbir zaman sosyalist bir ülke olmayacağı ve bireylerin istedikleri sigorta poliçelerini satın alma hakkına sahip olmaları gerektiğini savunuyorlar.
Anketler ne diyor
Önce salgın ardından gelen ekonomik kriz, ABD’’de sağlık sistemin tartışılmasını hızlandırdı. Bu yüzden bazı uzmanlar ABD’nin sağlık sistemini iyileştirmesi gerektiğini söylüyor. Bunlardan biri olan Hacettepe Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Erdal Akalın, iyileştirilmesi gereken noktalar olduğunu belirterek bunları şöyle sıralıyor: Güvenli, etkili, hasta-odaklı, verimli, zamanında ve eşit.
Buna karşın araştırmalardan çıkan sonuçlar, ABD’de sağlık alanında ciddi eşitsizlikler olduğunu kanıtlıyor. ABD’de 2 bin 375 ABD’li yetişkin üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmadan çıkan sonuçlar bu eşitsizlikleri anlamamızı kolaylaştırıyor. 41 yılın en yüksek enflasyon oranıyla sarsılan ülkede tartışma konusu olan konulardan biri de dünyanın en pahalı; sağlık sistemi. ABD’de halkın sağlık harcama borçları 200 milyar dolara yaklaştı. 100 milyon kişi sağlık harcamalarını ya ödeyemiyor ya da güçlük çekiyor.
100 milyon kişinin sağlık hizmetleri ve diş tedavisi ile ilgili borcu var. Ülkede sosyal devlet anlayışı zayıf ve tek tip sağlık sistemi de yok. Ayrıca mevcut sağlık sistemi herkesi kapsamıyor. Yapılan araştırmalar son beş yılda ABD’li yetişkinlerin yarıdan fazlasının sağlık hizmetleri sebebiyle borca girdiğini gösteriyor. O yetişkinlerden dörtte birinin borcu ise 5 bin doları aşıyor. ABD medyasında yer alan haberlere göre, borcu olanların beşte birinin borçlarını ödemesi de mümkün görünmüyor.
KFF adlı kâr amacı gütmeyen kuruluşun çalışmasından çıkan sonuç da eşitsizlikleri teyit ediyor. Bu çalışmaya göre, ABD’li yetişkinlerin yarısı beklenmedik bir 500 dolarlık sağlık hizmeti faturasını ödeyebilecek durumda değil. Tüketici Mali Koruma Bürosu’na göre, geçen yıl itibarıyla tahsilatlarda kaydedilen borçların yüzde 58’i tıbbi fatura içindi. Bu da iletişim araçları harcamalarının tam 4 katı anlamına geliyor. Kriz en çok en yoksullara ve sigortasızlara çarptı. Tıbbi borç, kanser ve diğer kronik hastalıkları olanlara ek zorluklar getiriyor.
Sağlık harcamaları
ABD koronavirüs salgınında 1 milyondan fazla insanını kaybetti. Salgında hayatını kaybedenler ayrıntılı incelendiğinde özellikle siyahilerin hispaniklerin ve yoksulların ön planda olduğu görülüyor. Anketlere göre ülke çapında, siyah yetişkinlerin bakım için borçlu olma olasılığı beyazlara göre yüzde 50 daha fazla. Latin Amerika kökenli Hispanikler de ise bu oran beyazlara göre yüzde 35. Başkent Washington’daki eşitsizlik oranı giderek büyüyor.
Azınlık mahallelerinde tıbbi borç yükü, diğer mahallelerdekinden neredeyse dört kat fazla. Sorun sadece sağlık sigortası olmayanları etkilemedi. Yılda 90 bin dolardan fazla kazanan sigortalı Amerikalıların bütçesi de zarar gördü. Nüfusun yarısı son 5 yıl içinde sağlık hizmeti harcamalarına maruz kaldı bu da 195 milyar dolarlık dev borç oluşturdu.
ABD’de sağlık hizmetlerine erişemeyenlerin oranı 7’de bir. Olarak belirleniyor. Aynı ankette deneklere maliyetler nedeniyle alamadıkları tedavi soruları da yöneltildi. 3’te 2’si kendisinin ya da aile üyesinin ihtiyaç duyduğu bakımı ertelediğini belirtti.
Amerikan sağlık sisteminin para merkezli olduğunu ABD’de yaşayan ve “diesel1907″ takma adını kullanan Sözlük yazarı bize durumu şöyle özetliyor: “ABD’de sağlık sigortanız yoksa bir ambulansın sizi alıp bir sokak ötedeki hastaneye götürmesinin bedeli 2 bin dolardır. Acil serviste size basit bir pansuman yapılmasının ücreti 800 dolar, basit bir doktor muayenesinde ise karşınıza 400 dolarlık bir fatura çıkarabilirler. Sağlık sigortası çok az kişiyi kapsıyor ve ABD’deki sigorta masraflarının yüzde 60’ını da çalışılan şirketler karşılıyor. “
Sağlık durumu kötü olan Biden, gaf üstüne gaf yapıyor
Öte yandan uyku apnesi olan ve CPAP cihazı kullanan ABD Başkanı Joe Biden, ülkesinde bu cihazla yaşayan 4 buçuk milyon insandan biri. Uyku apnesi, solunumun gece durup-başlaması anlamına gelen, tedavi edilmezse unutkanlık, halsizlik gibi belirtilere neden olabilen yaygın bir rahatsızlıktır.
Beyaz Saray’ın açıklamasına göre Biden’ın sağlık sorunları arasında uyku apnesi, reflü, sık öksürük görünüyor. Uyku apnesi teşhisi konan 81 yaşındaki ABD Başkanı, sağlık sorunları nedeniyle üst üste gaflar yapıyor.
Independent Türkçe Biden’ın başkanlık dönemindeki unutulmaz 15 gafını derledi. Biz bu gaflardan sadece birkaç tanesini hatırlatacağız. Biden bir konuşmasında Ukrayna ile Irak’ı birbirine karıştırdı. Gazetecilerin karşısına elinde tuttuğu “Zorlu Putin soru cevapları” başlıklı not kağıdıyla çıktı. 23 Şubat 2023’te Varşova’dan ayrılıp ülkesine dönerken Air Force One uçağı merdivenlerinde düştü. Memleketi Delaware’de bisiklet sürerken de yere düşmüştü.
2021′ yılında Güney Carolina Eyalet Üniversitesi’nde konuşma yapmak için kürsüye çıktığında yanındaki Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e “Başkan” diye hitap etti. Geçen yıl temmuz ayında ABD Yüksek Mahkemesi’nin kürtaj hakkı kararını iptal etmesiyle ilgili yaptığı açıklamada, kendisi için yazılan “Cümlenin sonu, cümleyi tekrar oku” şeklindeki notları da olduğu gibi aynen okudu.
2022’de bir araba kazasında hayatını kaybeden Indiana Kongre Üyesi Jackie Walorski ile a ilgili katıldığı konferansta “Jackie burada mısın? Jackie nerede? Sanırım burada olacaktı…” diye seslendi. Biden, katıldığı televizyon programın reklam arasına girdiğini sanarak canlı yayında ayağa kalkıp gitti.
Gaflar listesi uzayıp gidebilir. Zaten ülkenin yüzde 68’i de 81 yaşındaki başkanlarının zihinsel ve fiziksel sağlığının ya ciddi ya da orta düzeyde endişe verici olduğuna inanıyor. Bazı uzmanlar da bu noktadan hareketle başkanı sağlıklı olmayan ABD’den sağlık konusunda doğru adım atmasını beklemeyi çok gerçekçi görmüyorlar.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.