ChatGPT’nin yasadışı ‘online kütüphanelerden’ alınan yaklaşık 300 bin kitabı içeren veriler üzerinde eğitildiği iddia ediliyor. Konuyu VOA’dan Masood Farivar’ın haberi ele aldı.

İnsanların yazdığına benzer yazılar yazan ve çarpıcı görüntüler yaratan yeni yapay zeka araçları dünyayı kasıp kavurdu.

Ancak bu hayranlık uyandıran teknolojiler, ürettikleri içerikleri yoktan var etmiyor.

Bazı yapay zeka araçları, telif hakkıyla korunan içeriklerden gelen veriler ile eğitiliyor.

Şimdilerde yapay zeka destekli ChatGPT sohbet robotunu ve diğer üretken yapay zeka araçlarını öğretmek için kullanılan içeriklerin haklarına sahip yazarlar, sanatçılar ve yaratıcı işlerde çalışan diğer kişiler bu durumu telif hakkı ihlali olarak görerek sonlandırmak istiyor.

ABD mahkemeleri, internette yayınlanan içeriğin çoğunun kime ait olduğunu belirleyen ve 1976 yılında çıkarılan Telif Hakkı Kanunu’nu kullanarak milyarlarca dolarlık davalara bakmak zorunda kalacak.

ABD’deki telif hakkı kanunu, içerik üreticilerin haklarını korumak ile yaratıcılığı ve yeniliği teşvik etmek arasında bir denge kurmayı amaçlıyor.

Kanun, içerik üreticilere orijinal çalışmalarını çoğaltma ve bu çalışmaların içinden yeni içerik üretme konusunda özel haklar tanıyor.

Öte yandan kanunda bir istisna da var. “Adil kullanım” olarak bilinen bir düzenleme, telif hakkıyla korunan materyalin, telif hakkı sahibinin izni olmadan eleştiri, yorum, haber, eğitim ve araştırma gibi içeriklerde kullanılmasına izin veriyor.

On the one hand, “we want to allow people who have currently invested time, money, creativity to reap the rewards of what they have done,” said Seán O’Connor, a professor of law at George Mason University. “On the other hand, we don’t want to give them such strong rights that we inhibit the next generation of innovation.”

George Mason Üniversitesi’nde hukuk profesörü Sean O’Connor telif hakkı kanunu için, “Zamana, paraya ve yaratıcılığa yatırım yapan insanların, yaptıklarının karşılığını almalarına izin vermek istiyoruz. Öte yandan, onlara yeni nesil inovasyonu engelleyecek kadar güçlü haklar vermek istemiyoruz” dedi.

Yapay zeka, adil kullanımın önüne mi geçiyor?

Üretken yapay zeka araçlarının geliştirilmesi, “adil kullanım”ın sınırlarını test ederken, içerik üreticilerini teknoloji şirketleriyle karşı karşıya getiriyor. Bu anlaşmazlığın sonucu inovasyon ve genel olarak toplum için geniş kapsamlı sonuçlar vadediyor.

ChatGPT’nin çığır açan lansmanından bu yana geçen 10 ayda yapay zeka şirketleri, üretken yapay zeka araçlarını eğitmek için kullanılan içerikle ilgili hızla artan sayıda davayla karşı karşıya kaldı.

Tazminat talep eden davacılar, mahkemelerin iddia edilen telif hakkı ihlaline son vermesini istiyor.

Ocak ayında, üç görsel sanatçı, Stability AI ve San Francisco’daki diğer iki şirkete karşı toplu dava açtı.

Sanatçılar, Stability’nin popüler görüntü oluşturucusu Stable Diffusion’ı telif hakkı sahiplerinin izin olmadan eğitmek için internetten 5 milyardan fazla görüntüyü “kazıdığını” iddia etti.

Dava metinlerine göre Stable Diffusion, “çalışmaları eğitim verisi olarak kullanılan milyonlarca sanatçının telif hakkıyla korunan eserlerini yeniden düzenleyen” bir “21. yüzyıl kolaj aracı.”

Şubat ayında, stok fotoğraf şirketi Getty Images, Stability AI’ın kendi koleksiyonundan 12 milyondan fazla fotoğrafı izin veya tazminat olmaksızın kopyaladığını söyleyerek hem ABD’de hem de İngiltere’de şirkete karşı ayrı bir dava açtı.

Haziran’da ABD’den iki yazar, ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI’ya, şirketin eğitim verilerinin telif hakkıyla korunan kitaplar sunan yasadışı “online kütüphane” sağlayan websitelerinden alınan yaklaşık 300 bin kitabı içerdiğini iddia ederek dava açtı.

Davada, “Büyük bir dil modelinin sonuç olarak ürettiği içerik, tamamen eğitim veri kümesindeki materyale bağlı” deniliyor.

Geçen ay Amerikalı komedyen ve yazar Sarah Silverman ve diğer iki yazar, sohbet robotlarının yasadışı elde edilen kitaplar ile eğitildiğini söyleyerek OpenAI ve Facebook’un ana şirketi Meta’ya aynı iddialarla dava açmıştı.

OpenAI’ya karşı açılan davada yazarlar, kitaplarının ChatGPT tarafından “çok doğru özetlendiğini” söylüyor.

Yazarlar, şirketin yasadışı bir şekilde kitaplarını “kopyaladığını” ve daha sonra bunları sohbet robotunu eğitmek için kullandığını öne sürüyor.

Yapay zeka şirketleri ise iddiaları reddederek mahkemelerden davaların reddini talep ediyor.

Stability AI, araştırma laboratuvarı Midjourney ve çevrimiçi sanat galerisi DeviantArt, Nisan ayındaki bir dava dosyasında, dava açan görsel sanatçıların “telif hakkıyla korunan eserlerinden herhangi birine büyük ölçüde benzer olanı bir yana, hak ihlalinde bulunduğu iddia edilen tek bir görsel içeriği dahi tespit edemediklerini” yazdı.

OpenAI ise telif hakkıyla korunan materyallerin kullanımını “adil kullanım” olarak savundu ve eserleri internetteki halka açık veri kümelerinden çektiğini söyledi.

Davalar yavaş yavaş yargıya taşınıyor. Hakimlerin nasıl karar vereceğini söylemek için henüz çok erken.

Geçen ay, San Francisco’da bir federal yargıç, üç sanatçının Stability AI’ye karşı açtığı davadaki iddiaların çoğunu geri çevirme eğiliminde olduğunu ancak doğrudan ihlal iddiasının devam edebileceğini belirtti.

George Washington Üniversitesi’nde hukuk profesörü ve Fikri Mülkiyet Programı eş direktörü Robert Brauneis, “Burada asıl soru adil kullanım ile ilgili” dedi.

Brauneis, “Mahkemelerden bazılarının farklı şekillerde ortaya çıkıp bazı davalarda ‘Evet, bu adil kullanım’ derken diğerlerinin ‘Hayır, bu adil kullanım değil’ demesi beni şaşırtmaz” dedi.

Brauneis, mahkemelerin bölünmesi halinde sorunun eninde sonunda Anayasa Mahkemesi’ne gidebileceğini söyledi.

Telif hakkı talepleri nasıl değerlendiriliyor?

Yeni çalışmalar yaratmak için retaken yapay zeka araçlarını eğitmek iki hukuki soruyu gündeme getiriyor: Veri kullanıma açık mı? Peki yarattığı yeni iş “türetilen bir içerik” mi yoksa “dönüştürülmüş bir içerik” mi?

O’Connor, bu sorulara cevabın net olmadığını söyledi.

Sean O’Connor, “Bir yandan, üretken yapay zeka modellerini destekleyenler, bu modellerin insanlardan pek de farklı davranmadıklarını söylüyor. Kitap okuduğumuzda, film izlediğimizde, müzik dinlediğimizde ve eğer yetenekliysek, o zaman bunları kendimizi model olarak eğitmek için kullanıyoruz” dedi.

O’Connor, “Karşı argüman ise yapay zeka modellemesi, insanların nasıl yaratıcı olabileceklerini öğrendiklerinde yaptıklarından kategorik olarak farklı” diye ekledi.

Yapay zeka şirketleri veri kullanımının adil olduğunu iddia etse de O’Connor, yine de verilerin kullanımına izin verildiğini kanıtlamaları gerektiğini söyledi.

O’Connor, “Bence bu çok yakın bir yarış ve yapay zeka şirketleri bunda kaybedebilir” dedi.

Öte yandan, yapay zeka modelleri muhtemelen “bir yazarın tarzına benzeyen” ancak aynı olmayan içerik üretirse yasal sorumluluk almayabilir.

O’Connor, “Böyle bir durumda telif hakkı iddiası muhtemelen başarıya ulaşmaz” dedi.

O’Connor, yapay zekanın ürettiği içerik için “Sadece farklı bir çalışma olarak görülecek” ifadesini kullandı.

Ancak Brauneis, içerik yaratıcılarının güçlü bir iddiası olduğunu söyledi. Brauneis’e göre, yapay zeka tarafından oluşturulan içerik, muhtemelen orijinal çalışmayla rekabet edecek.

Brauneis, “Özel bir kuşla ilgili bir makaleye eşlik edecek bir illüstrasyon isteyen bir dergi editörü olduğunuzu hayal edin ” diyor.

Brauneis’e göre iki şeyden birini yapabilirsiniz: Ya bir sanatçıyı işe alırsınız ya da Stable Diffusion gibi üretken bir yapay zeka aracından bunu sizin için yaratmasını istersiniz.

İkinci seçenekte birkaç denemeden sonra muhtemelen kullanabileceğiniz bir görüntü elde edeceksiniz.

Brauneis, “Adil kullanımda sorulması gereken en önemli sorulardan biri şu: ‘Bu onun alternatifi mi, yoksa kopyalanan sanat eseriyle rekabet mi ediyor?'” dedi.

Brauneis, “İkinci soruda cevap evet olabilir ve eğer öyleyse, bu gerçekten de adil kullanıma aykırıdır” diye ekledi.

Yapay zeka ve telif hakkı davaları, teknoloji şirketlerinin telif hakkıyla korunan materyalleri kullanmaları nedeniyle açılan ilk davalar değil.

2005 yılında Yazarlar Birliği, Google’ın dijital kitap projesi nedeniyle Google’a ve üç üniversite kütüphanesine karşı “büyük telif hakkı ihlali” iddiasıyla toplu dava açmıştı.

2014 yılında bir temyiz mahkemesi, daha sonra Google Books olarak yeniden adlandırılan projenin adil kullanım kapsamında korunduğuna karar verdi.

2007 yılında Viacom, kullanıcıların TV programlarının bölümleri gibi Viacom’a ait telif hakkıyla korunan materyalleri yüklemelerine ve görüntülemelerine izin verdikleri için hem Google’a hem de YouTube’a dava açtı.

Dava daha sonra mahkeme dışında çözüldü.

Brauneis’e göre mevcut “yapay zeka modelleri yaratılan kuralsız dönem”, YouTube’un ilk günlerini hatırlatıyor.

Brauneis, YouTube için “Sadece izleyici kazanmak istiyorlardı ve bunu yapmak için yasal risk almaya hazırdılar” dedi.

Brauneis, “YouTube artık bu şekilde çalışmıyor. YouTube’un, platforma yüklenmesine izin verilmeyen telif hakkıyla korunan içerikleri tespit etmek ve ardından kaldırmak için her türlü önlemi var” diye ekledi.

Yapay zeka şirketleri de benzer bir düzenlemeler yapabilir.

Bu şirketler, teknolojilerini test etmek için telif hakkıyla korunan materyalleri kullanmayı haklı bulmuş olabilirler.

Ancak Brauneis, yapay zeka şirketleri için artık modelleri çalıştığına göre “oturup içeriğin nasıl lisanslanacağını düşünmeye istekli olabilirler” dedi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın