ABD ekonomisinde uzun yıllardır görülmemiş bir enflasyonla karşı karşıya kalınmasının ardından ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell, bir yıl önce yaptığı konuşmasında, enflasyonla mücadele için faiz oranlarını sert bir biçimde arttırma mesajı vermişti. Powell, bunun büyümeyi ve istihdam piyasasını etkileyecek bir acı reçete olabileceğini ifade etmişti.
Powell’ın geçen yaz Wyoming’de düzenlenen yıllık merkez bankacıları konferansında yaptığı konuşmadan bu yana FED, gösterge faiz oranını son 22 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,4’e yükseltti. Bunu, kredi faizlerinin önemli ölçüde yükselmesi izledi ve Amerikalılar’ın ev ya da araba almasını veya işletmelerin büyümelerini finanse etmesini zorlaştırdı.
Powell bir yandan da bu süreçte ekonomide yumuşak bir geçiş yapılmaya çalışılacağını söyledi. ABD ekonomisinde şu ana kadar, genel olarak fazla bir sancı ortaya çıkmadı. Ekonomi güçlenerek yoluna devam etti.
İşe alımlar sağlıklı seyretti ve faizlerdeki artışın yaygın işten çıkarmalara ve resesyona neden olacağını öngören ekonomistler bu noktada yanıldı. İşsizlik oranı yarım yüzyılın en düşük seviyesine yaklaştı. Tüketici harcamaları sağlıklı bir oranda artmaya devam ediyor.
Ekonominin dayanıklılığı ve yeni sorular
Ancak enflasyonla mücadelede henüz sona gelinmiş değil. Powell ve diğer merkez bankaları yöneticileri bu hafta Wyoming’deki Jackson Hole’de yeniden biraraya geliyorlar.
Gelinen noktada ekonominin dayanıklılığı ABD Merkez Bankası’nı yeni bir dizi soruyla karşı karşıya bıraktı. Politika faiz oranı, büyümeyi yavaşlatmak ve enflasyonu soğutmak için yeterince yüksek mi? Büyümeyi yavaşlatmak ve enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranını beklenenden daha uzun süre yüksek tutmak gerekecek mi?
Bir düşünce kuruluşu olan George Mason Üniversitesi Mercatus Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan ve uzun süredir FED’in politikaları üzerine çalışan David Beckworth, “Ekonomi iyi gidiyor gibi görünüyor, enflasyon düşüyor. İleride daha yüksek büyüme ve daha yüksek faiz oranlarıyla karşılaşmamız giderek daha olası görünüyor” değerlendirmesini yapıyor.
Gelinen noktada ekonomistler ABD’nin resesyona gireceğine dair daha önce yaptıkları tahminlerden vazgeçiyor ya da aksi görüşü dillendirmeye başlıyorlar.
FED’in sert bir resesyona yol açmadan enflasyonu yüzde 2 hedefine indirmeyi başaracağı zorlu bir “yumuşak iniş” gerçekleştireceğine dair iyimserlik artmış durumda.
Ulusal İşletme Ekonomileri Birliği’nin (NABE) son anketine göre de her 10 ekonomistten yaklaşık yedisi, ekonomide FED’in yumuşak inişi başaracağından daha fazla emin olduklarını dile getiriyorlar.
Powell’ın Jackson Hole konuşması merakla bekleniyor
ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın bu yılki Jackson Hole konferansında Cuma günü yapacağı açılış konuşması merakla bekleniyor. Powell’ın konuşması FED’in borçlanma faizlerini uzun süre yüksek tutmaya niyetli olduğuna dair herhangi bir ipucu içeriyor mu bu konu özellikle dikkatle izlenecek.
Bu yılın başlarında ABD Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar faiz indirimine başlayacağını öngören Wall Street yatırımcıları da artık 2024 yılına kadar herhangi bir faiz indirimi öngörmüyor.
Öte yandan mali piyasalarda sadece yumuşak iniş için değil büyümenin hızlanması için de iyimserlik artıyor. Geçen hafta FED’in Atlanta şubesi, içinde bulunduğumuz dönemde yani Temmuz-Eylül ayları içerisinde ekonominin yıllık yüzde 5,8 gibi yüksek bir oranda büyüyeceği tahmininde bulundu.
Bu geçen yılın aynı dönemine göre iki kat bir artışa işaret ediyor. Uzmanlara göre de bu tahmin muhtemelen çok yüksek; ancak yine de ekonominin geçen çeyrekteki yüzde 2,4’lük orandan daha hızlı büyüyeceğini gösteriyor.
Büyüme yönündeki bu tür beklentiler, özellikle uzun vadeli ev kredisi (mortgage) oranlarını büyük ölçüde etkileyen 10 yıllık Hazine bonosu olmak üzere tahvil getirilerinin artmasına yardımcı oluyor. Temmuz ortasında yüzde 3,75 civarında olan 10 yıllık tahvil getirisi, son 15 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 4,3’e kadar yükseldi.
Faizleri yüksek tutmak ekonomiyi nasıl etkiler?
Gelinen noktada 30 yıllık konut kredisi için ortalama sabit faiz oranı son 22 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 7’yi aştı. Taşıt kredileri ve kredi kartı faizleri de yükseldi. Bu durumun da ekonominin can damarı olan borçlanma ve tüketici harcamalarını zayıflatması muhtemel olarak görülüyor.
Bazı ekonomistler bu yüksek uzun vadeli faiz oranlarının, FED’in daha fazla faiz artırımına gitme ihtiyacını ortadan kaldırabileceğini, bunun büyümeyi yavaşlatarak enflasyon baskılarının azalmasına yardımcı olacağını söylüyor.
Nitekim birçok ekonomist, ABD Merkez Bankası’nın Temmuz ayında yaptığı faiz artışının son faiz artışı olduğunu düşünüyor.
FED artık daha fazla faiz artışı yapmasa bile, enflasyonu kontrol altına almaya çalışmak için gösterge faiz oranını gelecekte de yüksek tutmak zorunda kalabilir. Bu da yeni bir tehdidi beraberinde getirecektir.
Faiz oranlarını süresiz olarak yüksek seviyelerde tutmak, ekonomide bir gerilemeyi tetikleyecek kadar zayıflatma riski taşıyabilir.
Ayrıca tıpkı Silicon Valley bankası ve iki büyük kredi kuruluşunun yaşadığı gibi sorunlar ortaya çıkabilir ve daha fazla finans kurumu batma riskiyle karşı karşıya da kalabilir.
Uzmanlar bu noktada özellikle bankalar ve finans kuruluşları açısından risklerin tam olarak ortadan kalkmadığını dile getiriyorlar.
The jump in Treasury yields has likely been driven, in part, by the government’s ramped-up sale of bonds to finance gaping budget deficits. At the same time, the Fed is no longer buying bonds as it did during and after the pandemic recession to drive down borrowing rates. Many central banks overseas have also stopped or reduced their bond purchases. Banks and some investors are wary, too, given the potential for rates to rise further and reduce the value of their existing bonds.
Tahvil alımları artık durdu
Uzmanlara göre hazine tahvillerinin getirilerindeki artış, büyük olasılıkla kısmen hükümetin bütçe açıklarını finanse etmek için tahvil satışlarını artırmasından kaynaklanıyor.
Aynı zamanda FED, borçlanma oranlarını düşürmek için COVID pandemisi dönemindeki ekonomik durgunluk sırasında ve sonrasında yaptığı gibi artık tahvil almıyor. Yurtdışındaki birçok merkez bankası da tahvil alımlarını durdurdu ya da azalttı.
Bankalar ve bazı yatırımcılar da faizlerin daha da yükselme ve mevcut tahvillerinin değerini düşürme potansiyeli nedeniyle temkinli davranıyor.
Uzmanlar bu noktada tahvillerin cazip olabilmesi için tahvil faizlerinin daha da yükselebileceğini öne sürüyorlar. Ayrıca FED’in 11 kez faiz artışına gitmesinin dahi, henüz ekonomi üzerindeki etkilerini tam olarak göstermediğini düşünenler de var.
TD Securities’in Makro Ekonomi Baş Stratejisti Oscar Munoz, FED’in ilk faiz artışlarının sadece ayağını gaz pedalından çekme olduğu, gösterge faizin 2023’ün başından itibaren ancak büyümeyi yavaşlatacak kadar yükseldiği değerlendirmesini yapıyor. Munoz bu yüzden de faiz artışlarının tam etkisinin hissedilmesinin bir yıl kadar daha sürebileceğini düşünüyor.
Öte yandan faiz artışlarının etkilerinin henüz tam olarak görülmemesinin bir nedeni olarak da 2020 yılında başlayan COVID-19 salgınıyla birlikte verilen yardım paralarının, halk tarafından biriktirilmesi ve şu ana kadar bu kaynakların kullanılması olarak açıklanıyor.
Ancak bu tasarruflar giderek azalıyor. FED’in San Francisco merkezi geçen hafta salgın döneminden kalma hanehalkı tasarruflarının 2,1 trilyon dolardan sadece 190 milyar dolara gerilediğini ve muhtemelen önümüzdeki aya kadar tamamen tükeneceği tahminini paylaştı.
Öte yandan yıllık enflasyon Haziran 2022’deki yüzde 9,1’lik zirve seviyesinden yüzde 3,2’ye gerilemiş olsa da benzin ve market fiyatları iki yıl öncesine kıyasla hala yüksek. Ayrıca kira, dışarıda yemek ve diğer hizmetler gibi kalemlerde artışlar sürüyor.
Uzmanlar, halkın birikimlerinin tükenmesiyle birlikte artan fiyatlar karşısında insanların daha zor duruma düşebileceğinden endişe ediyor.
Ancak diğer yandan enflasyonla mücadele kapsamında yüksek faizin hakim olduğu yeni bir piyasanın durumunun ortaya çıkmasının da muhtemel olduğuna işaret ediyorlar.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.