Uzmanlara göre Merkez Bankası’nın TL mevduatları artırmayı planladığı Kur Korumalı Mevduat (KKM) kararı, bankaların vadeli mevduatı büyütme rekabetine girerek vadeli mevduat faizlerini yükseltmesine neden olabilir.

Düzenlemelere göre, sadeleşme süreci kapsamında yabancı para mevduattan KKM’ye dönüşüm hedefi uygulamasına ve TL payına göre ilave/indirimli menkul kıymet tesis uygulamasına son verildi.

TL mevduatlar artarken, kur korumalı hesaplardan TL mevduata geçiş sağlanarak KKM’nin azaltılması gözetiliyor. Böylece TL vadeli mevduat hesapları desteklenerek makro finansal istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlanması amaçlanıyor.

Bu kapsamda, Merkez Bankası’nca kur koruma desteği sağlanan hesaplardan TL hesaplara geçiş ve belli oranda kur korumalı hesapların yenilenmesinin hedeflenmesine, kur koruması bulunmayan TL payı seviyesinde artış hedefine geçildi.

Uzmanlar, düzenlemelerin hedefinin KKM hesaplarının azaltılması olduğunu belirtiyor.

Bankaların menkul kıymet tesisi uygulamasında değişiklik yapan TCMB kararında, vadesi gelen kur korumalı mevduat hesaplarını standart TL mevduata dönüştürme hedefi getirildi. Bu konudaki kriterleri tutturamayan bankaların ek menkul kıymet tesisine mecbur olacağı açıklandı.

Sözcü’de yer alan habere göre Ekonomist Murat Kubilay, dün gece alınan bu kararı yorumladı. Kubilay sosyal medya platformu Twitter’dan paylaştığı açıklamasında kararın ne anlama geldiğini ve ekonominin KKM’den nasıl kurtulabileceğini yazdı.

Kubilay, kararla birlikte toplamda 20 milyar dolarlık KKM’nin standart TL mevduata çevrilmesinin hedeflendiğini belirtti. Ancak Kubilay, KKM faizini düşürüp TL mevduat faizini artırırken güven eksikliğinden yeterince geçiş sağlanamadığı takdirde KKM’lerin başka yatırımlara kayma riskini doğurduğunu söyledi.

Bankaların hedefleri tutturamadığı takdirde devlet tahvili alması gerektiğini belirten Kubilay, bu durumda pek çok bankanın zarar yazma riskinin de olduğunu belirtti.

Kubilay, “KKM’nin kaldırılması için döviz kuru istikrarı ve enflasyonun kontrol altında alınması şart” yorumunda bulundu.

NE ANLAMA GELİYOR?

Kubilay’ın konu ile ilgili değerlendirmelerinde öne çıkan bölümler şöyle oldu:

“Alınan asıl önemli karar KKM’yi ‘sözde’ sona erdirme amaçlı. Diğer kararsa brüt döviz rezervlerine etki edecek, önemi az olan bir zorunlu karşılıklar üzerine.

TCMB ve BDDK tarafından yapılan çok sayıda kısıtlama ve hatta fiili cezaya rağmen TL cinsi mevduat artırılamadı. Tersine dövize endeksli KKM ile dolarizasyon güçlendi ve o esnada TCMB rezervleri tükendi. Yani karar aldım demekle olmuyor; teknik altyapı ve güven kritik. En iyi örneklerinden biri kiralara konulan yüzde 25 sınırının birçok yerde uygulanamaması.

Dünkü karara dönelim. Tahmini 30 milyar dolar tutarındaki TL’den KKM’ye girişin yarısı ve 100 milyar dolar civarındaki döviz dönüşümlü KKM’nin yüzde 5’inde TL’ye geçiş hedefi verilmiş.

KKM’nin BDDK tarafından yayınlanan verileri tahakkuk usulü değil nakit usulü olduğu için; vade ve para birimlerine dair ek bilgi paylaşılmadığı için doğruluk oranı yüksek ama hala tahmin düzeyindeki verilerle ilerlemek zorundayız. Kısacası toplamda 20 milyar dolarlık KKM’nin standart TL mevduata çevrilmesi hedefleniyor. Hem de bu sadece ilk aşama.

Peki, bu mümkün mü? Öncelikle sürecin nasıl işleyeceğini aktaralım. Bankada TL’den dönüşüm KKM hesabınız var. Seçim öncesi dönemde spot kur ve resmi kur arasında fark açılınca, anaparanızı dövize karşı korumak için girip ardından büyük bir kayıp yaşama riskiyle ter dökmüş bir yatırımcısınız.

Keşke dövize geçseydim diye içinizden çok kez söylenmişsiniz. Zaten bu KKM’ye de KKM’nin faiz tavanı kaldırılınca, yüksek faiz alabildiğinizde ancak ikna olabilmişsiniz. Özetle, gönülsüzce girmiş, 3-6 aylık kısa vadede dolar cinsi anapara kaybı riski yaşamış (o dönem vadesi gelenlerden fiilen kaybedenler oldu) bir müşterisiniz. Öyleyse neden standart TL mevduata geçmek isteyesiniz?

Tabii ki aynı koşullar altında geçmezsiniz. Fakat siz geçmezseniz bu durumda bankalar getirisi yüzde 18-20 aralığına sıkışmış 5-10 yıl vadeli devlet tahvili almak zorunda kalacak ve uzun vadede zarar yazacaklar. Nasıl bir ara yol bulunabilir?

İlk yöntem bankacınızın tecrübesi ve uzun yıllara dayanan iş paydaşlığınızdan ötürü nezaketle ikna olmanız ve birkaç küçük hediye ile avunmanız. Bunun etki gücü az olacaktır. Tüm bunlarla 15 milyar dolarlık ilk hedef tutmaz.

Peki, o zaman bankalar ne yapacak? Ya cezaya düşüp devlet tahvili almayı kabullenecekler ya da mevduat faizlerini artıracaklar. Elbette her iki durumda banka karlılıklarını olumsuz etkileyecek; fakat bu olumsuzluklar arasındaki tercih uzun vadeli Faiz oranları ve enflasyon beklentilerine göre şekillenecek.

‘BANKALAR YÜKSEK FAİZ ÖNERECEK’

Yani bankaları bunları ölçüp biçecek ve bir de önemli müşterileriyle olan yıllara dayanan güven ilişkilerini gözden geçirecekler. Neticesinde müşterilerin önüne bir teklif gelecek. TCMB’nin yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 58 ve bu kurumun yaptığı piyasa katılımcıları anketindeki beklenti yüzde 60. İşte bu ortamda size yüzde 30-40 arası bir mevduat faizi önerilecek, yanında da birtakım ufak tefek şekerler. Özetle, niyet etmek kolay, karar almak da kolay ama hedefe ulaştıracak icraatı yapmak zor.

Peki, KKM’den nasıl çıkılabilir? Girişi artıran KKM için sunulan faizlerin serbestleştirilmesiydi. Bir ara yüzde 30’a kadar çıkan KKM faizleri konuşuldu. TL mevduatla KKM arasındaki faiz farkı bu kadar azken, kimse standart TL mevduat istemez. Bu nedenle KKM mevduatını düşürmeden TL cinsi KKM’yi kapatamazsınız.

MEVDUATA DÖNMEME İHTİMALİ

Yalnız burada da bir sorun var. TCMB’nin koyduğu hedef KKM’nin bozulması değil TL mevduata dönüştürülmesi. Yani KKM faizini düşürüp TL mevduat faizini artırırken; güven eksikliğinden yeterince geçiş sağlayamazsanız; bu sefer KKM’ler doğrudan dövize dönüşebilir. Bir kısmı konut ve hisse senedi gibi riskli yatırımlara kayabilir. En kötüsü ise yastık altına ve yurt dışına sermaye çıkışına dönüşebilir. Bu esnada TL mevduatta vergi avantajı olduğunu, döviz mevduatta büyük çoğunluğun kazanç sağlayamadığını; yani halihazırdaki koşullarda dahi güçlü dolarizasyon olduğunu unutmayalım.

Yeni bir enflasyon dalgasıyla karşılaşmamız, yükselen dolar kuruna rağmen dış açıkların yeterince daralmaması; bu ikisinin neticesinde döviz açığının sürmesi ve en nihayetinde döviz kurunda yeni atak beklentilerinin olacağını da unutmayalım.

BANKALAR TAHVİL ALMAK ZORUNDA KALABİLİR

Dönüşüm hedefleri tutturulamazsa bankalar devlet tahvili almak zorunda kalacaklar. Yani yapay biçimde düşük faizle uzun vadeli tahvil alıp merkezi yönetimi finanse edecekler. Hikâyenin asıl sonucu da muhtemelen bu olacak. Temmuz ayındaki düzenlemeler neticesinde bankaların tahvil tutma zorunlulukları gevşetilmişti, şimdi tekrar arttırılmış oldu. Ne de olsa önümüzde yerel seçimler var; taahhütlerin gerçekleşmesi için ucuz finansman isteniyor.

‘KKM KURDA İSTİKRAR VE DÜŞÜK ENFLASYONLA SONLANIR’

Sonuca gelelim. KKM’nin kaldırılması için döviz kuru istikrarı ve enflasyonun kontrol altında alınması şart. Bunlar olmadan rezervler de düzelmez, KKM de kalkmaz. Yerel seçimlerden önce bunları çözmek için bir adım atmayacaklar, sonrasından dahi emin değiliz. Bu kararla en fazla yan yöntemler kullanılarak TL’den KKM’ye girişlerin bir kısmı dönüşür, bunun haricinde bankalar devlet tahvili tutma cezası altında kalıp kamu finansmanı sağlanır.

Yüksek faiz vermeden bunu çözmenin yöntemi yok, hele de bu güvensizlik ortamında hiç yok. Sözde iyi niyetli ama esasında cahilce bir söylemi olan; “e o zaman ekonomi durur” iddiasına da yanıt verelim. Verimsiz bir reel sektörü ayakta tutmanın vatansever ve toplumcu yolu; düşük faiz ve ardından patlatılan enflasyonla tüm yükü bizim sırtımıza taşımak değildir. Yani yüksek faiz ekonomiyi öldürür diyen birini duyarsanız; ona hemen ülkeyi o yüksek faize muhtaç hale getiren beceriksiz ve art niyetli siyasetçileri hatırlatınız. Lüks otomobil ve konutları satın alan reel sektör patronlarıyla; her markete gittiğinizde artan fiyatları asla unutmayınız.”

“Vadeli mevduat faizleri yükselebilir”

Ekonomist Haluk Bürümcekçi, düzenlemelerin ilk hedefinin, hızlı büyüme kaydederek sektörün toplam mevduatının yüzde 26’sı oranına ulaşan KKM hesaplarının azaltılması gibi göründüğünü söyledi.

Son durumda toplam KKM büyüklüğünün 3 trilyon 357 milyar TL düzeyinde olduğunu belirten Bürümcekçi, şunları kaydetti:

“Bu tutarın yaklaşık 20’sinin TL’den dönen, geriye kalan yüzde 80’lik kısmın ise Döviz Dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat’tan (DDKKM) oluştuğu varsayılırsa bu alt gruplar için belirlenen yüzde 95 ve yüzde 5 dönüşüm hedefleri, yıl sonuna kadar toplam KKM büyüklüğünün en az yüzde 15 civarında azaltılmasının amaçlandığını ima ediyor. Bu ise bankaların düşük faizli ve uzun vadeli yüklü tahvil alımına yönelmeyi tercih etmeyeceği varsayımıyla vadeli mevduatı büyütme rekabetine girerek vadeli mevduat faizlerini yükseltmesini getirebilirken, TL’nin seyri açısından destekleyici görünen bu unsur, bankaların henüz belli olmayan yeni tavan nedeniyle kredi faizlerine bu maliyet artışını yansıtamamaları halinde faiz marjlarını olumsuz etkileyebilir.”

“TL mevduata geçişin önünü açmak zorundaydı”

Deniz Yatırım Strateji ve Araştırma Bölüm Müdürü Orkun Gödek de “KKM’den çıkış ve klasik TL mevduat ürününe geçişin yolu bir şekilde açılmak zorundaydı. TCMB de gördüğümüz kadarıyla bu süreci başlattı.” dedi. 

Uzun süredir yürürlükte olan regülasyonların kısa sürede değiştirilmesinin kolay olmadığını vurgulayan Gödek, piyasada denge faiz oranı oluşana dek Türk hisse senetlerinde mevduat faizlerindeki yükseliş senaryosu kaynaklı oynaklığın bir miktar artabileceğini söyledi.

Gödek, bu geçiş sürecinin korkulan ölçekte yüksek olmasını beklemediklerini aktararak, “Orta vade için Türk hisse senetlerine yönelik pozitif görüşümüzde değişiklik yok. Fiyatlama algısındaki negatif patikadan ciddi anlamda uzaklaştığımız ve farklı başlıkların konuşulduğu bir ortama geçiş yaptığımızı düşünmeye devam ediyoruz. Söz konusu denge faiz oranını, Türk bankacılık sektörünün yönetmekte zorluk çekeceği kanaatinde değiliz.” dedi.

“Paydaşlar ikna edilmeli”

Enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve paydaşların ikna edilmesinin çok daha önemli olduğunu vurgulayan Gödek, hafta içerisinde gerçekleşecek olan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından alınacak sinyallerin yol gösterici olabileceğini söyledi.

Gödek, politika faizinden bağımsız olarak, genel finansal koşulların ciddi anlamda sıkılaştığını değerlendirdiklerini ifade etti.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın