Sabancı Üniversitesi’nin bu yıl üçüncü kez düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi başladı
Sabancı Üniversitesi’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin 2023 programı başladı. “Afetlere Karşı Teknolojinin Gücü” başlığıyla gerçekleşen bu yılın ilk seminerinde Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Erchan Aptoula, Berrin Yanıkoğlu ve İbrahim Tekin, teknolojiye dayalı yaklaşımlarla afetin etkilerinin azaltılabileceğine ve iletişim alt yapısının kesintisiz çalışabileceğine dikkat çekti.
Sabancı Üniversitesi’nin kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak üzere bu yıl üçüncüsünü düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin 2023 programı başladı. Webinar Serisi’nin ilk semineri 27 Nisan Perşembe günü “Afetlere Karşı Teknolojinin Gücü” konusunda gerçekleşti.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyeleri Erchan Aptoula, Berrin Yanıkoğlu ve İbrahim Tekin’in katılımıyla gerçekleşen seminerde, uzaktan algılamadan yapay zekaya, bilgisayarla görülen iletişim teknolojilerine kadar afetlere karşı kullanılabilecek güncel teknik olanaklar üzerinde duruldu.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Yanıkoğlu, çevrim içi bağlandığı seminerin açılışında yaptığı konuşmada, “Tüm ülkeyi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremin ardından Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyeleri olarak biz kendi alanlarımızda neler yapabiliriz? diye konuşmaya başladık. Bu seminerlerin konusu da aslında biraz böyle ortaya çıktı” dedi.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tekin, yaklaşık 20 yıldır elektromanyetik, anten, mikrodalga gibi konular üzerinde ders verdiğini ve bu konularda araştırmaları olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben birebir afet konusunda araştırma yapmıyorum ama sonuçta en büyük kullandığımız günümüzün en büyük teknolojisi, iletişim teknolojisi. Elekromanyetik dalgalar iletişim teknolojisinin temelinde olan teoridir. Frekans yükseldikçe ve çoğumuzun bir noktadan bir noktaya bilgi iletişimi için kullanmamız gereken milimetrik dalga, mikro dalga mobil telefonların kullanıldığı frekanslara ulaşıyoruz. Çok düşük frekansta bir pili kullanarak bir yerden bir yere bilgiyi iletemezsiniz. Türkiye’de herhalde 85 milyonun 60 -70 milyonun cep telefonu vardır. Bu da geri planda olan şebekelerin çok iyi olmasını gerektiriyor.”
VAR OLAN BAZ İSTASYONLARININ RÖNTGENİNİ ÇEKMELİYİZ
Depremde cep telefonu şebekesinin kullanılamadığını hatırlatan Prof. Dr. İbrahim Tekin, “Bunun nedenlerini iyi anlamak ve aynı sorunları yaşamamak için önlem almalıyız. Yani var olan şebekelerin bir röntgenini çekmeliyiz” diyerek, şu bilgileri verdi:
“Türkiye’de yaklaşık 200 bin, dünyada 20 milyon baz istasyonu var. Bunun yüzde 1’i Türkiye’de, 50 bini İstanbul’da. Deprem bölgesindeki 9 bin baz istasyonunun üçte biri yıkılmış. Çoğunlukla bu baz istasyonlarını binaların üzerine koyuyorlar. Baz istasyonlarının çok daha sağlam yerlerde olması ve elektriğinin kesilmemesi gerekir. Enerjisinin en azından bir süre kesilmemesini sağlayacak şekilde yapılması lazım. Şebekede enerji olsa bile afetlerde yangın çıkmasın diye şebekenin enerjisini kapatıyorsunuz. O zaman da baz istasyonu çalışmıyor. Baz istasyonları ya sağlam binaların üstüne ya da baz istasyonlarına has direklere kurulmalı. Örneğin İstanbul’da baz istasyonları aydınlatma direklerinin üstüne rahatlıkla kurulabilir. İletişim alt yapısını diğer alt yapılardan bağımsız hale getirmeniz lazım. Her şey birbirine bağlı olduğu zaman bir şey koptuğunda hiçbir şey çalışamaz hale geliyor.”
UZAKTAN ALGILAMA TEKNOLOJİLERİYLE AFETİN ETKİLERİ AZALTILABİLİR
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erchan Aptoula ise bilgisayar mühendisi olarak 10 yıldan fazladır uydu görüntülerinin çözümlenmesi üzerine çalıştığını belirterek, uzaktan algılama teknolojilerinin afet yönetiminde nasıl katkı sağlayabileceğini şöyle anlattı:
“Uzaktan algılama teknolojileri, uzaydan tarlalardaki hastalıkların tespit edilmesini mümkün kılabiliyor. Elbette en önemli uygulamalardan biri de afet yönetimi. Uzaktan algılama afet yönetiminde neler yapabiliyor? Afetten hemen sonra müdahale aşaması ilk adım. Bu afet nelere sebep oldu? Hasar nerede? Hangi seviyede? Biraz daha uzun vadede ise iyileşme aşaması; bu da artık yeniden yapılanmaya doğru geçilen aşamayı ifade ediyor. Afet öncesinde ise yakın vadede tabii ki hazırlık; örneğin erken uyarı sistemi. Yağmur yağıyor, yağmur miktarına ve zeminin durumuna bağlı olarak acaba bir sel gerçekleşecek mi? Gerçekleşecek ise tabii ki bir erken uyarının verilmesi gerekiyor. Veya daha uzun vadede hafifletmeye yönelik hazırlıklar; örneğin, risk haritalarının hesaplanması. Evet İstanbul’da da bir depremin gerçekleşmesini bekliyoruz. Ne zaman olacağını bilmiyoruz. Hafifletmek için risk haritalarını çıkarabiliriz. Elbette ki doğal afetlerin tam olarak engellenmesi mümkün değil. Fakat teknolojiye dayalı yaklaşımlarla afet yönetim teknikleriyle bu etkilerin hafifletilmesi gayet mümkün.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.