Genç oyuncu, 21. yüzyılda hala kadına şiddetin konuşuluyor olmasını kınadığını belirtiyor…

Yayınlanan ilk teaserıyla ilgi odağı olan, izleyenleri derinden etkileyecek senaryosuyla dikkat çekecek “Serçenin Gözyaşı”, genç ve yetenekli oyuncu kadrosuyla da beğeni toplayacak. Yağızkan Dikmen de 1970’li yılları yansıtan bu dönem filminde başarılı oyunculuğuyla göz dolduracak genç oyunculardan biri…

Yağızkan Dikmen‘in oyunculuk öyküsü herkesinkinden biraz farklı… Oyunculuğa kendi deyimiyle “aile baskısıyla” başlıyor!

“Ailem yıllarca oyuncu olmamı istedi, ben hep karşı çıktım, oyuncu olmak hiç aklımda yoktu” diyen genç oyuncu, 10 Mart’ta vizyona girecek “Serçenin Gözyaşı” filminde köyün belki de en “naif” insanı “Hakan” karakteriyle sinemaseverlerin karşısına çıkacak.

“Güzel Günler Göreceğiz”, “Batlır” gibi sinema filmlerinden tanıdığımız Yağızkan Dikmen‘i, son olarak “Kuruluş Osman” dizisinde ünlü oyuncu Burak Özçivit’le amca-yeğen rolünde izledik. Tiyatro sanatçısı Müşfik Kenter’in, “Önce insan olun sonra her şey olursunuz zaten” sözünü kulağına küpe yapan Dikmen, “En büyük idealim bu. Başarılı bir sanatçı olup güzel anılmak” diyor. Dikmen’le “Serçenin Gözyaşı”nı, oyunculuk kariyerini, hedeflerini ve kadına şiddetle mücadelede sanatçıların rolünü konuştuk.

ŞANS KAPIYI ÇALINCA!

-Sizi tanıyabilir miyiz? Oyunculuk öykünüz nasıl başladı?

-2 Kasım 1992 doğumluyum. Oyunculuk kariyerim biraz alışılmışın dışında aslında. Aile baskısıyla başladı. Oyunculuk aklımda hiç yoktu. Ailem yıllarca oyuncu olmamı istedi. Ben hep karşı çıktım. Hentbol o dönem çok oynadım. Sporcu olabilirdim belki. Biraz maymun iştahlıydım diyebiliriz. Hentbol oynadım bıraktım, basketbol oynadım bıraktım. Hiperaktivite problemim de vardı. Öğretmenlerimin yönlendirmesi hep bir drama yapmak üzerineydi. Ailem de o yüzden tiyatrocu olmamı çok istedi. Adıgüzel Sanatlar Lisesi, daha sonra Haliç Üniversitesi Konservatuvar’a girdim. Rahmetli Müşfik Kenter‘in öğrencisiydim. Üniversite birinci sınıfta sinema filmiyle başladı oyunculuk kariyerim. Hasan Tolga Pulat‘ın “Güzel Günler Göreceğiz” filmi, Altın Portakal’da 5 ödül almıştı. Köyden gelip ablasının kan davasına doldurulan “Yılmaz” karakterini canlandırdım. 

-Oyunculuğu sevdiniz mi?

-Lise dönemlerimde hala tereddütlerim vardı. Üniversite sınavlarından sonra artık benim için bunun doğru olduğuna ben de inandım. Birazcık şans, birazcık inanmışlık da var işin içinde. Çok fazla oyunculuk mezunu arkadaşım iş bulmakta problem yaşıyor. Bu konuda hem şanslıyım hem de elime gelen şansı iyi kullandığımı düşünüyorum. “Güzel Günler Göreceğiz”den sonra iki  dizi teklifi geldi. “Ağır Roman” ve “Karagül.” “Ağır Roman”ı, İstanbul’da kalacağım ve okuluma da devam edebileceğim için tercih ettim. Ardından Engin Altan Düzyatan, Ahmet Mümtaz Taylan ve Nurgül Yeşilçay‘la “Cinayet” dizisi ile devam ettim. “Asla Vazgeçmem” ile 59 bölüm tecrübem oldum. Mehmetçik Kut’ül Amare”nin benim için şöyle bir artısı vardı. At binme, kılıç kuşanma bunların hepsinin 6 ay  eğitimini aldım ve haftanın 6 günü çalıştım. TRT destekli “Batlır” sinema filmi geldi ardından. Yurtdışında ödül aldı, Amerika’da, Fransa’da, Avustralya’da. Son olarak da “Kuruluş Osman”da oynadım. Burak Özçivit‘le amca-yeğen oynadık. “Bayhoca” karakteriydi rolüm. Ailede kuzenim yönetmen senarist Mert Dikmen. Abim Yiğit Dikmen de oyuncu. 5 dizisi var başrolünde oynadığı. Şu anda Kanal D’nin “3 Kızkardeş” dizisinde oynuyor.  

“HİÇ DÜŞÜNMEDEN KABUL ETTİM”

-Kadına şiddeti yüzümüze tokat gibi çarpan “Serçenin Gözyaşı” senaryosunu okuduğunuzda neler hissettiniz?

-Kadına şiddetin bu yüzyılda hala nasıl devam ettiğini anlayamıyorum. Sadece fiziki değil manevi olarak da kadınların üstünde çok büyük bir yük var. Ki bence bu fiziksel şiddetin daha bile üstünde. Bir kadın fiziksel şiddet görmemiş olabilir ama o baskıyı üstünde her zaman hissediyor. O korkuyla yaşamak çok üzücü bir şey. İstanbul gibi bir metropolde bile insanlar bunun korkusunu yaşıyorsa bu erkeklerin, kadınların, bütün dünyanın ayıbıdır. Senaryoyu ilk okuduğumda kadına şiddet ve bunu insanlara aktarma fırsatı geldiği için hiç düşünmedim rol ne olacak diye. 

“HAKAN DA PSİKOLOJİK ŞİDDETTEN KORKUYOR”

-Hakan karakterinden biraz konuşalım. Hakan nasıl biri?

-Çok naif hatta bulunduğu köydeki belki de en naif çocuklardan birisi. Köyün en güzel kızı Nilüfer’le sevgili ama bence kendi içinde şunu da yaşıyor. Herkesin gözü Nilüfer’de. Nilüfer de onu seviyor ama onu taşıyabilecek mi? Bunun korkusunu içinde hissediyor, kendinde o gücü bulabilen bir çocuk değil aslında. Bence gitmesinin de nedeni burada. Belki güçlü, sert bir karakter olsa her şeye göğüs gerip Nilüfer’le evlenebilir. 17 yaşındaki bir çocuk tüm köye, ailesine karşı gelip kızı tutup kolundan kurtaramaz. Çözümü kaçmakta buluyor yanlış ama. Aslında kadınların yaşadığı psikolojik şiddet gibi Hakan da bundan korkuyor. Ben 30 yaşındayım. Akşam sokağa çıktığım zaman evime dönerken ben bile tedirgin oluyorum. Yolda biri önümü mü kesecek diye. Ben bile tedirgin oluyorken kız arkadaşımın, kuzeninim, annemin neler düşündüğünü aklımdan bile geçiremiyorum. 

-Şiddetin önüne nasıl geçilebilir?

-Eğitim. Önce aile içinde eğitim. Zaten okullardaki eğitimle beraber insanlar kendini geliştirmeye başladıkça, kitap okudukça, empati kurmaya başladıkça kendini geliştiriyor. Kendini geliştirmeyi bilen bir birey de zaten çocuk yetiştirmesini bilir. Baktığımızda maalesef çocuk geliştiren insanlar daha kendini geliştirememişler.

“EN BÜYÜK SİLAH SOSYAL MEDYA” 

-Kadına şiddet haberlerini basında, TV’de gördükçe bir sanatçı olarak ne yapıyorsunuz?

-Günümüzdeki en büyük silah sosyal medya, elimizde tuttuğumuz cep telefonları. Savaş da başlatıyor savaş da durduruyor. Nereye kadar faydalı oluyor derseniz bu işin sonunu getirecek bir şey değil ama en azından toplumu biraz daha bilinçlendiren bir şey. 

-Yeterli buluyor musunuz kadına şiddet konusunda sanatçıların yaptıklarını? Sizce sessiz mi kalıyorlar?

-Daha çok ses çıkması gerekiyor. Korku da olabilir. Bir yandan anlıyorum gelecek kaygısı, belki bir iş kaygısı. Bir yandan da insanlar kendi düşüncelerini özgürce dile getiremeyip kapalı kapıların ardında konuştuklarında sorunlar çözülmüyor. Eğitim ve cesaret eksikliğinden. Kendi çocukluğumu hatırlıyorum sanatçılar daha çok ses çıkarıyorlardı. Bizlerin büyükleri, daha star isimler daha fazla ses çıkarmalı. Bizler bunu yaptığımız zaman şöyle bakılıyor çoğunlukla:”Ya bu da bir şekilde kendini var etmeye çalışıyor.” Ben Instagram’ı Twitter’ı açtığım zaman mutlu olmak istiyorum. Maalesef olamıyorum. Ancak kedi, köpek videosu görebildiğim zaman biraz tebessüm ediyorum. Bir alt habere geçiyorsunuz biri birini katletmiş, birine tecavüz edilmiş vs. Şiddet haberleri… Sanatçı toplumun aynasıdır. 

“GÜZEL ANILMAK EN BÜYÜK HEDEFİM”

– Nereye varmak istiyor Yağızkan Dikmen? En büyük hayali nedir?

-Yastığa başımı koyduğum her gece gördüğüm rüyalar aynı. Ödül aldığım zaman törende yapacağım konuşmayı görürdüm. Ödül almak güzel bir şey ama devamında o ödüle layık olmak ayrı bir şey. En büyük hedefim şu. Ödül kazandığım zaman insanlar şunu söylesin istiyorum. “Ya bu adam çok iyi oynuyor ben bu adamın dizisini, filmini seyredeyim” desin istiyorum. Yani güzel anılmak benim için her şeyden önemli. İnsanlar ben bir yerde yokken benim hakkımda güzel konuşsunlar isterim. Benim için insan en önemli şey. Rahmetli Müşfik Hoca, “Önce insan olun sonra her şey olursunuz zaten” derdi. Önce insan olmak lazım. En büyük idealim o. Başarılı bir sanatçı olup güzel anılmak. 

-Hakan’ı canlandırırken en çok etkilendiğiniz, duygu yoğunluğu yaşadığınız sahne neydi?

-Aslında son sahnem. Hakan, keşkeleri yaşayacak, kendine kızacak belki. 

“BÜTÜN KARAKTERLER BİZE DOKUNUR” 

-Rollerinize nasıl hazırlanırsınız?

-Bir karakteri aldığım zaman o karakterin kişilik özellikleri ile kendi özelliklerimi bir araya koyup ortak özelliklerimi bulmaya çalışıyorum. Yani daha önce “Ağır Roman” dizisinde uyuşturucu bağımlısını da oynadım, başka bir yapımda köyden kan davası için gelen çocuğu da. Bütün karakterlerin aslında bizlere dokunduğu ortak noktalar var. O da üzülüyor, sinirleniyor, aşık oluyor. Senaryoya bakıp ortak noktalarımı buluyorum. Evet karakter böyle yaptı, ben nasıl yapardım diye düşünürüm. Ben bunu yapardım ama bu karakter bunları bunları yaşamış. Önce kendi yaklaşımımı sergileyip sonra onu karakterle harmanlıyorum aslında. 

“BURAK ÖZÇİVİT SETTE ÇOK YARDIMCI OLDU”

-Size etkilendiğiniz hocalık yapan kişi unutumadığım dediğiniz sanatçı kimdir? Rol model aldığınız?

-Rahmetli Ümit Yesin“Asla Vazgeçmem”de baba-oğulu oynadık. Tecrübelerinden çok faydalandım. Çağrı Şensoy ve Salih Bademci. Bana çok yol gösteriyorlar. Burak Özçivit de bana sette çok yardımcı oldu. Bizim işimizin temeli gözlemlemek. 

-Film ya da dizi çalışmalarınız olmadığı dönemlerde neler yapıyorsunuz?

Abim Yiğit Dikmen’le işlettiğimiz Bağdat Caddesi’nde bir kafemiz vardı. Bir yıl kadar çalıştım. Devredildi. Spor yapmayı seviyorum.

“SERÇENİN GÖZYAŞI” 10 MART’TA SİNEMALARDA…

Yapımcılığını Reborn TV/Çağla Başak Çobanoğlu, yönetmenliğini Aysun Akyüz Mehdiabbas’ın üstlendiği “Serçenin Gözyaşı”nın hikayesini, Gazeteci Ali Eyüboğlu kaleme aldı. 10 Mart’ta vizyona girecek filmin gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan senaryosunu ise ‘Altın Kalem’ ödüllü yazar Şengül Boybaş yazdı. Müzik dünyasının usta ismi Mazlum Çimen’in müziklerine imza attığı filmin psikolojik danışmanlığını ise Uzman Psikolog Yelda Başaran yapıyor.

Gerçek yaşam hikayesinden uyarlanan “Serçenin Gözyaşı”, 1970’li yıllarda Anadolu’da geçen, kadına şiddet, dedikodu ve önyargıların parçaladığı hayatlardan kesitleri anlatıyor. Çekimleri Çanakkale ve İstanbul’da gerçekleştirilen filmde, Ezgi Şenler, Uğur Güneş, Yeşim Salkım, Tamer Karadağlı, Soydan Soydaş, Arzu Cabar, Sedef Şahin, Evren Erler, Kubilay Penbeklioğlu, Bilge Şen Ündüz, Özlem Gürses, Yağızkan Dikmen, Ahmet Sarsılmaz, Özgür Çağlayan İncesu, Burcu Yüce, Nilay Çömlekçi, Gülsüm Sayar, İbrahim Çavdar, Gökberk Bayındır, Fatih Altınışık, Yağmur Ceren Bulman, Burcu Baki, Sefa Demir, Mehmet Güler, Ergin Deveci, Sefa Şenel, Erberk Sezer, Erol Sertel, Şükrü Çetin, Muharrem Fındıcak, İsa-Musa Kadan ve Neslihan Rayman rol alıyor.

“Serçenin Gözyaşı” 10 Mart’ta Sinemalarda!..


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın