Rahmi M. Koç Müzesi, Sultan Abdülaziz dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında hizmet veren devlet yatlarının hikayesini “İki Asırlık Gelenek: Devlet Yatlarımız” sergisi ile ziyaretçilerine sunuyor. Koleksiyoner Erdem Cever’in aslına uygun olarak resmettirdiği yağlı boya tablolar, ihtişamları ile dillere destan 24 yatın her biri kendine özgü hikayesini anlatıyor. Türk gemileriyle ilgili yağlı tablo sayısının yok denecek kadar az olduğunu söyleyen Cever, “Her gemi yüzen bir şehirdir” diyerek herkesi bu tabloları görmeye davet ediyor

Rahmi M. Koç Müzesi, sivil denizcilik tarihine bu kez “İki Asırlık Gelenek: Devlet Yatlarımız” sergisiyle ışık tutuyor. Koleksiyoner Erdem Cever tarafından hazırlanan sergide, 19’uncu yüzyılın ortasından itibaren Avrupa hanedanlarında moda ve prestij konusu olan yatların Osmanlı’daki etkilerinin izi sürülüyor.

3 Şubat 2023’e kadar görülebilecek sergide, denize ve gemilere tutkusu ile bilinen Abdülaziz’in hükümdarlığı döneminde İngiltere’ye sipariş verilen Talia, İstanbul, İsmail, Fuad ve İzzettin’in yanı sıra Osmanlı’nın aldığı son büyük yat Ertuğrul’un da aralarında bulunduğu 24 yatın aslına uygun tabloları ilk kez sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.

Rahmi M. Koç Müzesi’ndeki ilk sergisi “Zaman Yolcusu Vapurlar” ile hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet yıllarında yük ve yolcu taşıyan 150 buharlı geminin aslına uygun tablolarını sanatseverler ile buluşturan Cever, yeni serginin de görsel bir arşiv niteliğinde olduğunu söylüyor.

Son devlet yatı Savarona

Cever, “Osmanlı’da Abdülaziz’den önceki dönemlerde hükümdarın kendi hizmetinde yatı yoktu. Gerektiğinde hükümdara tahsis edilen gemiler vardı, bunlar bazen savaş gemileri bazen de Tersane-i Amire’ye ait gemilerdi. İlk yat özelliklerini taşıyan gemi ise Mısır Hidivi’nin 1862 yılında Abdülaziz’e hediye ettiği, zamanının büyük ve gösterişli yatlarından Sultaniye idi. Bundan sonra denize ve gemilere tutkunluğu ile bilinen Abdülaziz İngiltere’ye peşi sıra birbirinin benzeri beş yat siparişi verdi: Talia, İstanbul, İsmail, Fuad ve İzzettin. Bunlardan rengi beyaz olan İstanbul, Harem’e tahsis edilmişti. Osmanlı’nın aldığı son büyük yat Ertuğrul’du ve ufak Söğütlü’yle birlikte Cumhuriyet döneminde de devlet yatı olarak hizmet vermişti. Atatürk’e alınan ve hâlâ faal olan Savarona ile artık denizlerimizde iki asra yakın süren bu hoş devir sona ermek üzere” diyor.

“Her gemi yüzen bir şehirdir”

Sergideki 24 geminin de ayrı bir hikâye taşıdığını vurgulayan Cever, çok sağlam yapılan ve uzun yıllar yaşayan gemiler için “Her gemi yüzen bir şehirdir” benzetmesini yapıyor. Deniz Müzesi’nde sergilenen ve 17’nci yüzyılda Avcı Mehmet’in İstanbul’da kullandığı Kadırga isimli geminin karbon testlerinde 1460 yılından parçalara rastlandığını belirten Cever, “Kadırga muhtemelen 15’inci yüzyılda yani fetihten önce bir Bizans teknesiydi. 1300, 1400’lü yıllardan kalmış olma ihtimali yüksek. Kadırga’nın arkasında padişahın oturduğu bölüm dahi karbon testlerine göre 1495 tarihli” diyor.

700 gemi kitabı topladı

Cever’in gemilere merakı çocukluğuna dayanıyor. İlk gençlik yıllarında güvertesine çıktığı, içlerini gezdiği gemilere ait broşür ve kartpostalları biriktiren Cever, ilerleyen yıllarda yurt dışına yaptığı gezilerde gemi kitapları toplamaya başlıyor. Dünyanın hemen her yerinden sadece gemiler hakkında bilgi ve görsel bulunan 700 kitap toplayan Cever, aslına uygun çizdirdiği tabloların da gemi meraklılarının yanı sıra gençler tarafından ilgi görmesini, resme olan merakın daha artmasını umuyor.

Türkiye’de Türk gemileriyle ilgili yağlıboya tablo sayısının iki elin parmaklarını geçmediğini söyleyen Cever, “İlk olarak Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet yıllarında yolcu taşıyan 150 buharlı Türk gemisini çizdirdim. Böylece Türkiye’nin sivil denizcilik tarihinin görsel bir arşivini oluşturdum. “İki Asırlık Gelenek: Devlet Yatlarımız” sergisinde de 22 devlet yatının ve iki tane de anonim olarak geçen özel iki yatın aslına uygun tablosunu beğeniye sunduk. Yatlar çok güzel teknelerdir. 1860’lardan günümüzde devlet hizmetinde kullanılan irili ufaklı pek çok yat var. Tabii Abdülaziz dönemi yatçılık tarihimizde çok önemli bir yer teşkil ediyor. Özellikle 1865 sonrası en iyi tersanelerde özenle inşa edilmiş yatları bu sergide görmek mümkün” diyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın