Simon-Kucher & Partners’ın son küresel çalışmasına göre, enflasyon ve diğer engellere rağmen tüketicilerin dörtte üçü geçen yıla oranla sürdürülebilirliğin kendileri için aynı ya da daha fazla öneme sahip olduğunu belirtiyor. Çalışma, tüketicilerin yüzde 90’ının satın alma davranışlarında daha çevreci hale geldiklerini de ortaya koyuyor.
Sürdürülebilir ürün ve hizmetlere gösterilen talep artmaya devam ederken müşteri beklentisi ve regülasyonlar açısından sürdürülebilirlik olgunluğuna ulaşmış ülkelerde bu ürünler için ek ödeme yapma isteği azalıyor. Bu unsurlar gösteriyor ki sürdürülebilirliğin farklılaştırıcı bir faktör olmaktan çıkıp normun bir parçası haline gelmesi yönündeki tüketici beklentisi giderek artıyor.
Global danışmanlık şirketi Simon-Kucher & Partners tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Küresel Sürdürülebilirlik Çalışması, 19 ülkede yaklaşık 12 bin kişiyle hayata geçirildi. Araştırmaya göre sürdürülebilirlik, tüketicilerin satın alma kararlarında giderek daha önemli hale geliyor. Tüketicilerin yüzde 66’sı, sürdürülebilirliği en önemli beş satın alma faktöründen biri olarak belirtiyor. Geçtiğimiz yıl boyunca, dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin ve üreticilerin enflasyonist baskılar gibi bir dizi engelle mücadele etmesine rağmen sürdürülebilir ürünler; sektörler, yaş gruplarıve ülkeler arasında farklılık göstererek önem kazanmaya devam ediyor.
Sürdürülebilir ürünleri destekleyen iki temel faktör: Artan son tüketici talebi ve regülasyonlar
Ankete katılanların yüzde 89’u, satın alma davranışlarının ve tercihlerinin son 5 yılda çevre dostu ürünler satın almaya doğru kaydığını belirtiyor. Bu doğrultuda üreticileri sürdürülebilir ürünler konusunda yönlendiren ana unsur da tüketicilerin daha fazla sürdürülebilir ürün talep etmesi olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, değer zincirinin sonuna yakın bileşenlerinde yer alan sektörlerde müşteriyi çekmek için sürdürülebilir ürünlere yönelik talep daha net olarak görünüyor. Bu sebeple son kullanıcının direkt satın aldığı iç ve dış cephe boyaları, ambalaj ve paketleme, kişisel bakım ve ev bakımı, kişisel hijyen ve tekstil gibi sektörlerde sürdürülebilir ürünleri ya da geliştirme çalışmalarını daha fazla görmek mümkün.
Üreticilerin sürdürülebilirlik konusunda karşılaştığı bir diğer itici güç de regülasyon baskısı. Güçlü regülasyon baskısı nedeniyle sürdürülebilirlik açısından daha olgun pazarlarda, üreticiler mevcut sürdürülebilirlik seviyelerini geliştirmek için hızlı adımlar atıyor. Türkiye özelinde ise AB’ye ithal edilen bazı ürünlere karbon fiyatlaması getirecek Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın 2026 yılına kadar devreye alınması planı, Türk üreticilerin karbon maliyetlerini düşürerek daha sürdürülebilir ürünler üretmesini sağlayacak.
Sürdürülebilirlik için ödeme istekliliği sektörler arasında farklılık gösteriyor
Bugün tüketicilerin ortalama yüzde 32’si sürdürülebilir ürünler/hizmetler için daha fazla ödemeye istekli. Ankete katılanlar, tüketim ürünleri (yüzde 37) söz konusu olduğunda; sürdürülebilir ürün ve hizmetler için daha fazla ödemeye istekli olduklarını belirtti. Enerji ve kamu hizmetleri ise tüketicilerin sürdürülebilir ürün ve hizmetlere daha çok ödeme yapma konusunda en az istekli olduğu sektörler. Simon-Kucher Direktörü Öykü Elmas, “Türkiye pazarında tekstil, kişisel ve ev bakımı, hijyen ürünleri ve iç/dış cephe boyaları gibi sektörler; sürdürülebilirlik alanında sürekli gelişme kaydediyor ve bu alandaki şirketler, ürünlerinin fiyatlarını doğru pozisyon ve stratejilerle beraber yüzde 40 oranında daha yüksek fiyatlamalarla satabiliyor” dedi.
Tüketicilerin ve işletmelerin aşmaları gereken engeller de var
Son zamanda dünyayı etkisi altına alan enflasyon baskısı sürdürülebilir ürün ve hizmetlerin satın alınması üzerinde olumsuz bir etkiye sahip. Küresel katılımcıların yüzde 33’ü enflasyon sonucu artan fiyatlar nedeniyle sürdürülebilir ürün ve hizmetleri satın alma ihtimallerinin daha düşük olduğunu söylüyor. Hammadde tedariği ise sürdürülebilir ürün talebinin önündeki diğer bir engel. Sınırlı miktarda sürdürülebilir hammadde tedarikçisinin olması; üreticileri erişim ve maliyet yönetimi tarafında zor durumda bırakıyor.
Simon-Kucher İstanbul Ofisi Ortağı Cem Balıkçıoğlu, “Sürdürülebilir tüketime yönelik tutum ve davranışların son yıllarda artış eğiliminde olduğu açık. Sürdürülebilirlik bir moda değil ve önümüzdeki dönemde kalıcı bir tüketici davranışı olacak” diyor. Balıkçıoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tüketiciler, şirketlerden daha fazlasını beklemeye devam edecek ve enflasyonist baskılar gibi engellere rağmen uyum sağlayamayan ve yenilikçi olmayan şirketler, uzun vadede talep, kârlılık ve satış konusunda zorluklar yaşayacak.”
Bu doğrultuda Simon-Kucher & Partners, şirketlerin son tüketiciler ve müşteri beklentileri üzerinden sürdürülebilirlik alanında ticari değer yakalayabilmesi için 3 ana adımı öne çıkartıyor:
1-Müşteri davranışını ve regülasyonları analiz ederek öncelikli pazarları tanımlayın
Sınırlı kaynaklarla tüm pazar ya da uygulama alanlarında aynı anda sürdürebilir ürünler üretmek, gerçekçi olmadığı gibi ticari kazanım da sağlamayacaktır. Şirketler, farklı pazarların regülasyonlarını ve mevcut sürdürülebilirlik gelişimini, tüketici davranışlarıyla birlikte anlayarak; sürdürülebilir ürün geliştirme noktasında pazarlar arasında önceliklendirme yapmalı.
Hemen ardından her öncelikli pazar ve sektör için; en çok talep edilen sürdürebilirlik faktörleri, (atık su arıtımı, karbon ayak izinin azaltılması, üretim verimliliği vs. gibi) son tüketicinin beklentilerini anlayarak belirlenmeli. Talebin ve ödeme istekliliğinin olduğu öncelikli pazarlar, müşterinin beklediği ürün özellikleri ile buluşturularak ticari fayda ve doğru yeşil dönüşüm yakalanacaktır.
2-İş birliği yapmak için mevcut müşterilerinizideğerlendirin
Tüm müşterileriniz ile sürdürülebilir ürün geliştirmek ya da tüm müşterilerinize bu ürünleri satmak henüz mümkün olmayabilir. Sürdürülebilirlik konusunda doğru müşteriler ile çalışmak için, ilgili müşterilerinizin sürdürülebilirlik konusundaki yetkinliğinin ve hevesinin değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmeyi yaparken; müşterilerin sürdürülebilirliğe olan ilgisi, sürdürülebilirlik üzerine gerçekleştirilen/planlanan çalışmaları, sürdürülebilirlik iletişim stratejileri ve organizasyonlarındaki sürdürülebilirlik altyapısı ve odağı dikkate alınmalıdır. Bu değerlendirme, şirketlerin sürdürülebilirlik çabalarını bu konuya daha fazla odaklanan müşterilere yönlendirmelerine ve daha az kaynakla daha kısa sürede başarılı sonuçlara ulaşmalarına yardımcı olacaktır.
3-Kültürü ve organizasyonu dönüştürün
Sürdürülebilirlik, şirketlerin uzun vadede pazarda ayakta kalabilmesi için yapması gereken bir yolculuktur. Bu yolculuğun daha sağlıklı ilerlemesi adına; karar alma komiteleri oluşturulmalı, kurumsal düzeyde sürdürülebilirlik hedefleri verilmeli, takım sorumlulukları netleştirilmeli ve iç ve dış iletişim materyalleri oluşturulmalıdır. Sürdürülebilirlik performans takibinin daha etkin bir şekilde yapılması ve bu kültürün oluşturulmasını desteklemek adına da sürdürülebilirlik ekibi, organizasyon yapısı içine dahil edilmelidir.
Simon-Kucher & Partners Kıdemli Müdürü Alperen Kayacan’ın belirttiği gibi “Araştırmalar, sürdürülebilirlik konusuna odaklanan ve bünyesinde C-Level bir sürdürülebilirlik yöneticisinin olduğu şirketler, muadillerine göre 15% daha yüksek çarpanlar ile değerleniyorlar; çünkü yatırımcılar bu konunun şirket yönetimi ve vizyonu açısından oldukça önemli bir gösterge olduğu kanaatinde. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik konusunu uçtan uca işleyişlerine dahil eden şirketler hem tüketiciler hem de yatırımcılar gözünde kısa ve uzun vadede pozitif ayrışacak
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.