Avrupa Komisyonunun 2022 Genişleme Stratejisi kapsamında aday ülkeler hakkındaki düzenli raporları yayımlandı. İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye için Komisyonun 1998 yılından beri raporlar hazırladığını belirterek, sürecin tam üyelik hedefine doğru ilerlemesinin önemine değindi. Başkan Zeytinoğlu, COVID-19 sonrası ve Ukrayna’daki savaşın yol açtığı gerilim ve krizlerle dolu uluslararası ortamda Türkiye-AB ilişkilerinin ortak ilgi ve çıkarlar doğrultusunda geliştirilmesini önemsediğini belirtti.
Başkan Zeytinoğlu şunları söyledi:
“Küresel güvenlik ve ekonomi koşullarında ciddi kırılganlık ve tehditlerin yaşandığı bir dönemden geçmekteyiz. Bir yandan Avrupa kıtasında tekrar ne zaman sona ereceği kestirilemeyen bir savaşın yaşanması ve savaşın tetiklediği krizler, öte yandan COVID-19 sonrası zayıflayan küresel kurumlar ve aksayan küresel tedarik zincirleri… Bu koşullarda barış ve güvenliğin sağlanması ve küresel ticaretin hızlı işleyişini sağlanması büyük önem taşıyor. Ayrıca küresel iklim krizi ve yeşil dönüşümün de tüm politikalarda dikkate alınması gerekiyor. Bu seneki genişleme stratejisinde Avrupa Komisyonunun Bosna Hersek’e adaylık statüsü verilmesini önermesi genişleme sürecinin yeniden canlanması açısından ümit verici bir gelişme. AB’nin kıtanın geleceğinde etkili olabilmesi için genişleme sürecinin inandırıcı bir yön izlemesi çok önemli. Avrupa’yı da derinden etkileyen, artan tehdit ve sorunlar küresel ve bölgesel iş birliğinin önemini kritik hale getirdiği gibi Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin de daha yakınlaşması ve güçlendirilmesi gereğini her zamankinden de acil bir öncelik olarak gündeme getiriyor. Avrupa’da güvenliğin sağlanması, enerji krizinin aşılması, Yeşil Mutabakatın başarılmasında Türkiye’nin rolü AB için çok önemli. Aynı şekilde Türkiye’nin de AB’ye yönelik adımlarını güçlendirmesi ve reformları canlandırması ilişkilerin geliştirilmesi ve Türkiye’nin AB karar alma sürecinde hakettiği yeri alması için gerekiyor”.
Başkan Zeytinoğlu Türkiye için hazırlanan raporu şöyle değerlendirdi:
“Bu seneki raporun daha öncekilerle benzer bir yaklaşımı yansıttığını görüyoruz. Türkiye’ye özellikle siyasi kriterleri yerine getirmek konusunda eleştiri getirilirken, makroekonomi ve ekonomik yönetişim ile ilgili soru işaretlerine de yer veriliyor. Bu eleştirileri ciddiyetle inceleyerek, uygun görülen adımların atılması reform sürecinin canlandırılması açısından önem taşıyor. Raporda, Türkiye’nin kritik bir ortak olduğunu dikkat çekilirken, Rusya ve Ukrayna arasında özellikle tahıl anlaşmasındaki arabulucu konumu ve göç ve mülteci konusunda oynadığı rol vurgulanıyor. Bunun yanında, Türkiye’nin AB dış ve güvenlik politikası ile uyumunun sınırlı olduğu, özellikle Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmaması konusu da işleniyor. AB Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler ve Kıbrıs meselesinde ise taraflı tutumunu devam ettirerek, Doğu Akdeniz’de güvenilk ve istikrarın stratejik olarak Avrupa’nın yararına olmasına söylemesine rağmen bunun gereğini yerine getirecek bir yaklaşım sergilemediğini görüyoruz. Türkiye’nin katılım sürecinin Kıbrıs meselesine ilişkin olarak 2006 yılında kısmen askıya alındığını ve gümrük birliği ile ilgili sekiz faslın açılmaması ve hiçbir faslın kapatılmaması kararının alındığını biliyoruz. Eğer Türkiye’nin katılım süreci çeşitli yollarla kesintiye uğratılmamış olsaydı bugün farklı bir Türkiye-AB ilişkisi görebilirdik. Fasılların açılması Türkiye’ye bir ödül değil, bilakis AB müktesebatının Türkiye gibi bir ülkede uygulanması ile AB’nin yönetişim alanını genişletmesini sağlayacak. Ancak hiçbir şey için geç değil. Türkiye yüzünü Avrupa’ya dönmüş bir ülke. Ekonomik ve ticari ilişkilerimiz yanında siyasal ve sosyal sistem olarak da Avrupa tercihimiz devam ediyor. Bu doğrultuda Türkiye’nin reform sürecinde cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesi açısından büyük önem taşıyor. İlişkilerin tam üyelik hedefini saklı tutarak, gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize serbestliği sürecinin canlandırılması gibi girişimlerle yeniden hızlandırılması ve yakınlaştırılması büyük önem taşıyor. AB’nin Rusya’nın oluşturduğu tehdide karşı da Türkiye ile işbirliği ve koordinasyonu geliştirmesi gerekiyor. Enerji, iklim, ticaret, enerji gibi alanlarda ilişkilerin gelişmesi ortak değerler üzerindeki buluşmayı da kolaylaştıracak”.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.