Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), her çeyrek dönemde olduğu gibi yeni küresel ‘Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayınladı. Rapor, savaşın katlanmakta olan maliyetlerine yönelik önemli saptamalar yaparak, küresel ekonominin bilhassa tüketim ve ithalat açısından önemli bir aktörü olan Avrupa kıtasında artan sorunların küresel büyümeyi olumsuz yönde etkilediğine işaret ediyor. Hiç şüphesiz, gerek Latin Amerika, gerekse de Doğu ve Güneydoğu Asya, göreceli olarak Rusya-Ukrayna savaşının ana ve artçı etkilerinden daha korunaklı durumda ve küresel pandeminin yaralarını da sarıyor. Bununla birlikte, Çin’in konut kredisi piyasasındaki ciddi çalkantılar ve ‘sıfır vaka’ politikasının getirdiği zorluklar, istisnai olarak Çin ekonomisi için bazı zorlukları öne çıkarıyor.
KÜRESEL BÜYÜME YÜZDE 3
Raporu itohaber.com’daki köşesinde “OECD: Savaşın Faturası katlanıyor” başlıklı yazısında değerlendiren OECD Türkiye Büyükelçisi Prof. Dr. Kerem Alkin, OECD’nin gündeme taşıdığı üç temel riske dikkat çekti. Alkin’in yorumu şöyle:
“Bir önceki haziran ayı raporunda, 2022 yılı küresel büyümesi için yüzde 4 – 4.5 bandında öngörülere işaret eden OECD, savaşın faturası katlandıkça, 2022 küresel büyüme öngörüsünü yüzde 3’e çekti. Küresel ekonomi-politiğe dair belirsizliklerin 2023 yılına da sarkacağı öngörüsü ile 2023 küresel büyüme tahminini de 0.75 puan azaltarak yüzde 2.25’e çekmiş durumda. Türkiye için 2022 büyüme tahminini yüzde 3.7’den yüzde 5.4’e yükselten OECD, Türkiye’nin 2022 yılını da G20 ülkeleri arasında ilk 3’te, OECD üyesi ülkeler arasında ise ilk 2’de bitireceğini öngörüyor.
Türkiye için yıl sonu enflasyon oranı tahmini ise yüzde 71. Bununla birlikte, kasım ve aralık ayından itibaren Türkiye’nin TÜFE ve ÜFE endekslerine dayalı fiyat artış oranlarında, enflasyon oranlarında matematiksel düzeltmeler başlayacak. Bu nedenle, OECD’nin yıl sonu tahmini yukarıda kalabilir.
3 TEMEL RİSK
OECD’nin üzerinde durduğu 3 temel riskten ilki enerji krizine yönelik. Avrupa’nın, Rusya-Ukrayna savaşından dolayı tırmanan enerji krizinden en az şekilde etkilenmesi için mutlaka talebi kısması gerekiyor. Eğer, hane halkı ve sanayinin doğalgaz talebi yönetilemez ise ciddi enerji arz sıkıntıları oluşacak. Hatta, demir-çelik ve gübre sektörlerinde Avrupa’da kontak kapatan fabrika sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü talep kısılamadığından, anormal artmış olan doğalgaz fiyatları nedeniyle pek çok firma zararda ve bu tablo böyle devam ederse, Avrupa’da enflasyon ve büyüme riski tırmanabilir. OECD için ikinci temel risk, gelişmekte olan ülke piyasaları. Önde gelen gelişmekte olan ekonomilerde ve ne yazık ki en az gelişmiş ekonomilerde borç yükü sürekli artış gösteriyor. Bu nedenle, ülkelerin borçlarını ödeyemeyecek hale düşmelerinden korkuluyor. Bunun yanı sıra, dünyanın en önemli gelişmekte olan ekonomisi olan Çin ekonomisinde konut piyasasında artan riskler korkutuyor.
HANE HALKI VE REEL SEKTÖRE DESTEK
OECD’nin işaret ettiği üçüncü küresel risk ise küresel tedarik zincirinden kaynaklanan riskler. Evet, küresel pandeminin etkisi azaldıkça, küresel tedarik zincirindeki problemler göreceli olarak azalıyor; ancak küresel pandemiye yönelik her an değişebilecek tablo ve savaşın getirdiği belirsizliklere bağlı olarak, küresel tedarik zincirindeki riskler yeniden derinleşebilir. OECD, çözüm olarak önde gelen ekonomilerin hane halkına ve reel sektöre mali destek vermesini, bu desteğin de bütçe dengelerini sarsmayacak düzeyde kalmasını öneriyor. Bunun için konuşulan oran, ülkenin GSYH’sinin yüzde 5’i kadar mali destek. Enerji ve gıda güvenliği adına, bilhassa gelişmiş ekonomilerin enerji ve gıda alanında tasarrufa ağırlık veren politikalar geliştirmeleri de öneriliyor. Enflasyonla mücadele konusunda sıkılaştırılmış para politikası önerisi ise genel manada bir ezber ve bu tedbirin kamu faiz yükünü ve bütçe açığını da büyüttüğünün, büyümeyi hayli olumsuz etkilediğinin herkes farkında.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.