Türkiye’de ekonomik güven endeksi Nisan ayında 94,7 iken Mayıs ayında yükselerek 96,7 seviyesine geldi. Ekonomik güven endeksindeki artış; tüketici, hizmet ve perakende ticaret sektörü güven endekslerindeki yükselişten sağlandı. Mayıs döneminde tüketici güven endeksi 67,6 değerine yükselirken, hizmet sektörü güven endeksi 121,7, perakende ticaret sektörü güven endeksi 121,4 değerini aldı. Reel kesim güven endeksi azalarak 107 değerini alırken, inşaat sektörü güven endeksi azalarak 81,6 değerine geriledi.

Ekonomik güven endeksi… Kaynak: Bloomberg, TÜİK

Ekonomik güven endeksi 2021 yılının önemli kısmını 100 eşik değerinin üzerinde geçirirken, aşı gelişmeleri ve açılmalarla yaşanan ekonomik ilerleme, artan sektörel faaliyet gibi etkenler 2020 yılına ait keskin Covid-19 etkilerinin geride bırakılması sürecini oluşturmuştur. Bu kapsamda sektörel güven endeksleri, reel kesim verileri ve öncü göstergelerin birçoğu salgın öncesi seviyelere gelerek toparlanma etkilerini yansıtmıştır. Türkiye’deki enflasyon belirsizliği, döviz kuru oynaklığı, artan ve rekor seviyelerde gezinen CDS primi ekonomi üzerinde de olumsuz etkileri yansıtır ve ilerletir şekilde ilerlemektedir.

Tüketici güven endeksi, genel 100 baz değerinin hayli altındaki seyrini hem manşet hem de alt endekslerin çoğu bazında sürdürürken Mayıs ayında çok cüzi bir artış olduğu görülmektedir. Tüketici güveninin düşük seyretmesinde özellikle oluşan enflasyonist ortam ve fiyat istikrarsızlığı nezdinde artan belirsizlikler ve hane halklarının satın alma gücünün buna bağlı olarak aşınması temel nedenleri oluşturmaktadır. Enflasyon karşısında gelir etkisinin zayıflaması ve TL’nin sürekli değer kaybeden durumunun buna ilave etkilerde bulunması, kişilerin satın alma ve tüketim yapma tercihlerinde de sürdürülebilir bir denge oluşmamasına neden olmaktadır. Artan fiyat baskıları bir süre sonra iç talep şoklarına neden olan etkileri getirebilecektir.

Hizmet sektöründe, salgın kaynaklı kapanmalar 2020-21 döneminde önemli daralmaya sebep olduktan sonra, açılma döneminde restoran, bar, cafe, otel gibi hizmet sektörü işletmelerinin de faaliyete geçerek ciro elde etmeye başlamasıyla hızlı geri dönüş etkisini gözlemledik. Pandeminin artık etkisini yitiren salgın itibariyle eskisi kadar çekince unsuru olmaması ve tedbirlerin de buna bağlı olarak gevşetilerek tam kapasite çalışılması buradaki hareketliliği desteklemektedir. Jeopolitik sıkıntıların turizm açısından risk oluşturabilir ve alt sektörlere de etki edebilir, ancak mevcut dinamiklerde çeşitlendirilmiş turizm kaynakları ve TL’nin yabancılar açısından ucuz kalması itibariyle minimal derecede kalabilir ve yaz aylarında sektör faaliyeti olumlu düzlemini ilerletebilir.

Perakende sektöründe de, defansif olan gıda harcamalarının pandemi dönemindeki etkisine ek olarak, tercihe bağlı harcamalarda da salgın etkisinin hafiflediği dönemler olumlu etkide bulunmuştur. Son dönemde, yaşanan TL fiyat gelişmeleri ise iç talep ve dış talep ekseninde farklı yansımalara konu olacaktır. İsteğe bağlı harcamalar açısından iç talep unsurları, tercihlerin temel tüketimde ağırlıklanması nedeniyle olumsuzluk yaratacakken, gıda ve gıda/perakendede de talep esnekliği olmaması itibariyle pozitif eğilim sürecektir. İhracata bağlı sektörlerde ise pozitif eğilim TL’nin değer kaybı çerçevesinde ön planda olabilir, ancak fiyattan bağımsız olarak dış ekonomik yavaşlama ve jeopolitik riskler burada aşağı yönlü talep riskli oluşturmaktadır.

Finansal koşullardan en yoğun etkilenen sektör olarak, inşaat sektörü üzerinde faizlerde ve buna bağlı olarak finansal koşullardaki durumun belirleyici olacağını düşünürüz. Konut kredilerindeki hareket, 2Ç20 ve 3Ç20 dönemlerinde hızlı olmuştur. Merkez Bankası’nın faiz politikasının kredi maliyetlerine etkisini ve yapı malzemeleri artı talep ve yükselen piyasa kaynaklı sektör fiyat hareketlerini izlemek durumundayız.

Reel sektör güven endeksi, ekonomik faaliyetteki güçlü seyir ile beraber Covid-19 pandemisi öncesi seviyelerindedir. Nisan 2020’de dip yapan endeks, Ağustos 2020’de aştığı 100 eşik değerinin üzerinde seyretmektedir. dünyadaki tedarik sıkıntıları, Ukrayna savaşının etkileri gibi faktörler çerçevesinde üretim ve ihracat tarafında etkilenme söz konusu olmaktadır. Ekonomik açılma, buna bağlı olarak iç ve dış talepte hareketlenmeyle artan üretim eğilimleri, aşılama gibi faktörleri olumlu görmekle beraber; genel ekonomik aktivitede baskılayıcı olarak artan üretim maliyetleri, yatırım eğilimleri açısından yüksek piyasa faiz oranları gibi faktörleri de olumsuz olarak değerlendiriyoruz. 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın