ENVER ERKAN, TERA YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ >> Çin-Rus ittifakı? Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Çin-Rus yakınlaşması başladı. Çin ve Rusya ittifakı henüz NATO benzeri bir ittifak değil ancak bu iki ülke, uluslararası kurumlarda ve hatta İran gibi kendisine yakın bulduğu ülkeler karşısında bile müzakerelerde birbirini koruyan bir ittifak. Çin ve Rusya, Tayvan, Tibet, HK gibi konularda diplomatik olarak birbirlerini destekliyorlar. Ukrayna meselesinde ortaya çıkan ve yaptırımlarla perçinlenen ticari ve siyasi yapı dengeleri, Çin ile Rusya stratejik ortaklığını bir kez daha gündeme getirdi.
Siyasi ve ekonomik agresyon… ABD, Rusya’nın siyasi olarak, Çin’in ise ekonomik olarak güçlenmesini istemiyor. Dolayısıyla, iki ülke de aslında ABD’nin rakibidir. Bir yanda Soğuk Savaş döneminden kalma ABD liderliğinde giderek kırılganlaşan bir “Batı” ittifakı var. Bu durum karşısında, Soğuk Savaş döneminde “sosyalist blok” olarak tanımlanan yapıdan çok farklı, Batı ittifakı dışındaki ülkelere de uzanabilen ancak bazen öyle olduğu varsayılan yeni bir Çin-Rus ittifakı şekilleniyor. Trump zamanındaki ticaret savaşı olgusu, 2021’de Biden’ın Avrupa siyasi dengesi çerçevesinde Ukrayna düğmesine tekrar basmasıyla Rusya ile siyasi savaş olgusuna dönüştü. Bu noktada, Rusya’nın agresyonu bir noktada Batı müttefikliğinin karşısında ekonomik olarak yıpratıcı bir cephe açarken, Çin hem ticari anlamda, hem de kendi etki alanındaki siyasi agresyon anlamında güçlenme imkanı buluyor. Rusya düşmediği ve Putin rejimi etkin kaldığı sürece de buna imkan bulacaktır.
Ekonomik güç… Rus mallarının boykot edilmesi ve finansal sisteminin paralize olması Çin’e Rusya’nın sattığı metaları alma ve hem ticari kanalı aktif tutup hem de Batı kampına karşı güçlenme imkanı yaratması açısından önemli. Rusya’nın sattığı gıda, enerji ve hammadde bazı metaların Çin tarafından alternatif parasal sistemler ve bono alımlarıyla alınması ekonomik ve siyasi anlamda iki boyutlu bir destek olarak görülebilir. Çin’in de yayılma tasavvurları var ve Güney Çin Denizi’nden Çinhindi, oradan da Avustralya’ya kadar uzanan bölgede Pasifik’in farklı güç odaklarınca kaynaması durumu söz konusu. Özellikle Rusya için Ukrayna ne ise, Çin için de Tayvan o ve bir noktada harekete geçilecektir.
Kamplaşma… Tayvan Boğazı ve Çin Denizi’ndeki gelişmeler, ilerleyen dönem veya yıllarda Rusya ile olan ittifakın bir başka yansıması şeklinde bu sefer Çin’in agresyon içinde olduğu bir hale bürünebilir. ABD donanması, Çin denizinde halen bir varlık gösteriyor ve Tayvan’ın korunması, Çin’in güneye yayılması ve bu minvalde de ekonomik olarak karşısına Japonya, Hindistan, Kore’nin, siyasi olarak da Japonya ve Avustralya’nın çıkarılması şeklinde de tezahür edebiliyor. ABD, İngiltere ve Avustralya’nın oluşturduğu AUKUS da elbette Çin’e karşı bir güvenlik paktı. ABD, aynı şeyi NATO kanalıyla Rusya’ya karşı Avrupa’yı kendine daha sağlam bağlayarak yapmıştı ve yumuşak diplomasi yanlısı Almanya ve Fransa’ya rağmen, Rus tehdidinin getirdiği meşru müdafaa tezini oluşturmuştu. Şimdi de enerji yaptırımlarıyla Avrupa’ya Rus gazı dışında tedarik sunarak ekonomik dominasyonu da sağlıyor.
Sonuç? Çin ve Rusya, statükoyu sorgulayan ve sorguladıkları için ABD merkezli sistem tarafından hareketleri sınırlandırılmaya çalışılan iki büyük güç olarak birbirlerine yaklaşıyorlar. Çin için, hem faaliyetlerini genişletmek için Rus cephesinin açık kalması, hem de siyasi anlamda bu cephede yıpranan bir ABD daha uygun. Bunun sürdürülebilmesi için de Putin rejiminin devamı, yani Rusya’nın düşmemesi gerekiyor. Çin yönetiminde Amerikan karşıtlığı elbette yeni bir fenomen değil. Dünya savaşları öncesi kamplaşma durumlarının benzerine yakın olgular var ve dünyanın her tarafındaki askeri, siyasi hareketlilikler de bunu teyit ediyor. Kuzey ve Doğu Avrupa’dan tutun, Balkanlara, Uzak Asya’ya, Kore’ye, Hindistan-Pakistan ve okyanuslara kadar.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.