ENVER ERKAN, TERA YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ >> Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, üst üste üçüncü toplantısında da faiz oranlarını sabit tuttu. Para politikası komitesi, 1 haftalık repo faizini bütün beklentilere paralel bir şekilde %14 seviyesinde değiştirmedi. Son zamanlarda Merkez bankasının, perspektif değişimi nedeniyle faiz oranlarını belirlerken enflasyonu dikkate alan bir konumlanma içerisinde olmadığıma dikkat çekmekteydik. Enflasyon ve döviz kuru sarmalı riskleri doğrultusunda birçok gösterge Ortodoks politika gerekliliğini ortaya koyarken, biz Merkez bankasından olan beklentilerimizi göstergelere göre değil, Banka’nın ve ekonomi yönetiminin sinyallerine göre oluşturduk. Buna göre, ekonomik büyüme hedeflerinin sağlanması yolundaki ilerleme isteği Merkez bankasının faizleri bir hayli düşük tutmasına neden olmaktadır.

Türkiye TÜFE, politika faizi ve enflasyon hedeflemesi karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg

Merkez Bankası’nın karar ve politika metninden öne çıkanlar;

·        Bir haftalık repo oranı %14’te değişmedi. Bloomberg anketindeki 21 ekonomistin tamamı %14 bekliyordu.

·        Yurtiçi ekonomik aktivite, bazı bölgesel farklılıklar ortaya çıksa da, güçlü dış talebin yardımıyla güçlü kalmaya devam ediyor.

·        Enerji fiyatları kaynaklı cari denge üzerindeki riskler yakından takip edilmektedir.

·        Sürdürülebilir cari işlemler dengesi fiyat istikrarı için önemlidir. Şubat ayı PPK açıklamasında, yıllık cari işlemler dengesinin fazlaya dönüşeceği öngörüsü yer almıştı.

·        Uzun vadeli yatırım kredilerini içeren kredi büyümesi ve erişilen fonların reel ekonomik aktivite için hedefli kullanımı finansal istikrar açısından önemlidir.

·        Son dönemde enflasyondaki artış, artan bölgesel çatışmalar sonucu artan enerji maliyetleri, ekonomik temellerle desteklenmeyen fiyat oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarım emtialarındaki artış gibi arz yönlü faktörlerden kaynaklanmıştır.

·        Kurul, sürdürülebilir fiyat ve finansal istikrar için alınan ve kararlılıkla sürdürülen tedbirlerin yanı sıra baz etkisiyle enflasyondaki düşüş ve süregelen bölgesel çatışmanın çözümlenmesiyle dezenflasyon sürecinin başlamasını beklemektedir.

·        Merkez bankasının tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liraizasyonu teşvik etmek amacıyla politika çerçevesinin kapsamlı gözden geçirilmesi devam etmektedir.

Merkez Bankası’nın açıklamasında cari fazla olgusuna yönelik verilen referansların geri çekilmiş olması önemli bir ayrıntı. Rusya krizinden kaynaklı olarak enerji fiyatlarındaki artışın ithalat faturası üzerindeki etkilerine bu sene içinde yoğun şekilde maruz kalacağız. Sonuçta, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali muhtemelen daha zayıf bir para birimi, daha yüksek enerji maliyetleri ve daha yüksek gıda fiyatları ile sonuçlanacak. Hesaplarımız, petroldeki her 10 dolarlık hareketin cari açıkta 4,5 milyar dolarlık etkiye neden olduğunu göstermekle beraber, ortalama 80 dolar petrol fiyatı varsayımı ile ortalama 110 dolar petrol varsayımı arasında bu fark yaklaşık olarak 13-15 milyar dolar gibi bir tutara tekabül eder. Buna doğalgaz ve girdi maliyetlerindeki etkiyi de eklediğimiz zaman, net ihracatın azalan katkısı ve turizmden gelecek yaklaşık 3,5-4 milyar dolarlık bir kayıpla yılı 50 milyar dolar gibi bir cari açık seviyesinde bitirebiliriz. Cari denge hedefinin bir geçerliliği kalmadığını düşünecek olursak, fiyat istikrarına dair riskleri de hesap etmenin gerekeceğini düşünüyoruz.

Türkiye’nin ekonomik göstergeleri, başta enflasyon olmak üzere, faiz artırımını gerekli kılmaktadır. TCMB’nin çok erken ve olgunlaşmamış bir dönemde yaptığı seri faiz indirimleri, benzer dönemde liranın hızlı değer kaybında ve enflasyonun ateşlenmesinde de etkili oldu. %54,4 seviyesine gelen enflasyon ve %14 olan politika faizini düşünecek olursak, elde edilen ve gelişmekte olan piyasalar arasında en düşük negatif reel faiz konsepti sürdürülebilir değildir. Ancak, biz Merkez bankasının bu gibi göstergeleri ana belirleyici olarak ele almadığını düşünmekte, hükümetin ekonomi hedeflerine yönelik bir perspektif belirlediğini ve bu yolda ilerlediğini görüyoruz. Dolayısıyla, 2023 seçimlerinden bir önceki yıl olan 2022’de bir faiz artırımı beklentisi içerisinde, şu koşullarda, değiliz.

Enflasyon beklentilerindeki bozulma ise her geçen ay daha fazla bir yansıma gösteriyor. Enflasyon patikasında görülen belirgin bozulma, Rusya krizinden sonra yıl içindeki seyrin %60’ların üzerinde oluşmasına neden olabilir. Piyasa Katılımcıları Anketi’nde, profesyonellerin tahminleri TCMB’nin yakın aylarda faizleri değiştirmemesi, ancak daha ileri vadelerde faizlerin daha yüksek olabileceği yönündeydi. Sıkılaşan finansal koşullar, yüksek enflasyon ve sürekli artan döviz kuru gibi etkilerle piyasanın zorlayıcı şartlarını ağırlıklandıracağını öngörebiliriz. Ukrayna-Rusya savaşı ve müteakip döviz kuru oynaklığı buna örnektir. Dönemsel döviz kuru oynaklığında da KKM unsuru ve bunun mali yükü devreye girmektedir. Bugün itibariyle 14,77 olan döviz kuru KKM üzerinde yüklenilen yaklaşık olarak 28 milyar TL (yaklaşık 2 milyar dolar) gibi bir rakam ortaya koymaktadır. Biz ilerleyen dönemde de liraizasyon stratejisi kapsamında KKM ürünün fiyat istikrarı açısından destekleneceğini ve dövizden çevrimleri artırmak için ek kolaylaştırıcı esaslar da gelebileceğini düşünüyoruz.

Merkez Bankası’nın bir sonraki toplantısı 14 Nisan tarihinde gerçekleşecek. Faiz konusunda herhangi bir beklentimiz yakın dönemde yoktur. Enflasyonda ise, yılın son bölümüne kadar mevcut rotadaki yüksek seyrin devam etmesini, savaş koşullarına bağlı olarak yukarı riskler bulunduğunu düşünürüz. Sene sonu enflasyon beklentimiz %46,2 seviyesindedir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın