Vizyon 100 Platformu’nun düzenlediği “Pandemi Sonrası Şirketler İçin Yeni Tehditler” başlıklı toplantıda konuşan Eti İcra Kurulu Başkanı Hakan Polatoğlu, dijital dönüşüm süreçlerinin bütünsel bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi, Çevresel, Sosyal ve Yönetişim alanlarında atılan adımların şirketlerin performansı üzerine etkileri ve tedarik zincirlerinin sürdürülebilirlik temelinde oluşturulmasının önemine değindi.
Türkiye’nin özel sektör bazında GSYH’sinin %60’ını üreten şirket yöneticilerinin katılımıyla Vizyon 100 Platformu tarafından düzenlenen “Pandemi Sonrası Şirketler İçin Yeni Tehditler” konulu toplantı 23 Şubat Çarşamba günü İstanbul’da yapıldı. Yaklaşık 100 şirketten üst düzey yöneticinin katıldığı toplantıda dijitalleşmeden sürdürülebilirliğe, döngüsel ekonomiden bulut teknolojisine ve siber güvenliğe, tedarik zincirlerinden kurum kültürlerindeki değişime kadar geniş bir yelpazede pandemi sonrası dönem için şirketlerin gündemindeki konular ele alındı. Toplantıda konuşan Eti İcra Kurulu Başkanı Hakan Polatoğlu büyük yatırımlar yapılan dijital dönüşüm süreçlerinin başarıya ulaşması için benimsenmesi gereken yaklaşımın üzerinde dururken, Çevresel, Sosyal ve Yönetişim alanlarında atılan adımların şirketlerin performansı üzerine etkileri ve tedarik zincirlerinin sürdürülebilirlik temelinde oluşturulmasının önemini vurguladı.
Dijital dönüşüm bütünsel bir yaklaşımla gerçekleştirilmeli
Eti İcra Kurulu Başkanı Hakan Polatoğlu toplantıda şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dijitalleşme etkisi altında insanların gerçek hayatlarına ilaveten sanal boyutta da varlık göstermeleri sonucunda hibrit bir yaşam tarzına doğru evrildiklerini görüyoruz. Böylelikle, gerçek ve sanalın bileşkesinde yeni değerler, davranışlar ve tutumların gelişmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Öte yandan, dijital dünyanın araç ve hizmetlerini kullanan insanların üstün özelliklerle donatıldığını söyleyebiliriz. Örneğin, istediği detayda bilgiye hızla erişme, kendini eğitme, adres bulma, zaman tahmini yapma, anlık gündemi takip etme, hava tahminlerini öğrenme vb. sayısız yeteneklerin kazanıldığını görüyoruz. Bu yeni tip insan artık aynı görev ve sorumluluğu daha kısa bir sürede ve daha az efor harcayarak yapabilmektedir. Esnek ve uzaktan çalışabildiği için özel hayatı ve iş hayatı içi içedir. Sanallaşmanın etkisiyle zaman ve mekan kavramları farklılaşmıştır. Gelişmiş yetenekleri nedeniyle artık herhangi bir işe olan katkısının yüksek düzeyde olmasını ve çeşitlendirilmesini beklemektedir. Dolayısıyla, bir yandan teknolojik gelişimi kurumlarımıza adapte ederken, dijitalleşmenin imkanlarını edinirken, aynı zamanda tüm iş süreçlerini yeni tip insana uyumlu hale getirmeli ve yeni insan kaynakları yönetim yaklaşımlarını geliştirmek zorundayız. Bu bütünsel değişimi başarıyla gerçekleştirebilmek, önümüzdeki dönemde iş dünyasının zor ödevlerinden birisidir.”
Tedarik zincirinin dayanıklılığı için sürdürebilirlik gerekli
“Tarımsal ve hayvansal girdilere dayalı olan gıda sanayii için, çevre ve doğaya yönelik taşınması gereken sosyal sorumluluğun ötesinde, yarından sonrasında ihtiyaç duyulacak girdilerin istenen miktar, maliyet ve kalitede tedarik edilebilmesi de vazgeçilmezdir. Dolayısıyla, sürdürebilirlik önemli bir hedef başlığı olmalıdır.
Bilindiği gibi, dünya genelinde, artan iklim değişikliklerine bağlı olarak kuraklık, kıtlık, ve doğal afetler yaşanmaktadır. Aynı zamanda, gelir adaletsizliğine bağlı olarak geniş kitlelerin gıdaya erişimde yetersizlik ve eşitsizlik artmaktadır. Bu sorunların giderilmesi için lokal girişimler gerekli ama yetersizdir, global bir strateji altında belirlenen ana hedeflere doğru topyekün yönelinmesi zorunludur.
Avrupa kıtası ve sanayisi için ortaya konan Yeşil Mutabakat kapsamında 2050 yılına kadar karbon nötr haline gelinmesi hedeflenmiştir. Biz, Eti olarak daha da kapsayıcı başka bir büyük mutabakat oluşmadığı sürece, bu Avrupa mutabakatını kendimize çerçeve hedef olarak almış durumdayız. Tüm üretim ve lojistik süreçlerimizin sıfır atık, minimum enerji ve temiz su kullanımı, ve karbon nötr olması için bir sürdürebilirlik master planı altında sayısız projeler yürütmekteyiz. 140 bin dekardan fazla bir alanda yürüttüğümüz sözleşmeli tarım faaliyetleri kapsamında doğru tarım uygulamalarını her yöredeki çiftilerimizle birlikte uygulayarak ülkemiz genelinde yaygınlaşmasına yol açıyoruz. Ayrıca, WWF-Türkiye ile birlikte 14 yıldır değişik konu başlıkları altında tarımsal üretime yönelik ortak projeler yürütmekteyiz.
Özetle, biz şirket olarak kendi üzerimize düşen ödevleri yapmanın yanısıra, paydaşlarımızı da içine alan geniş ekosistemimizde olumlu yönde değişimin sağlanması adına yürüttüğümüz birçok proje ile liderlik yapmaktayız.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.