ENVER ERKAN, TERA YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ >> Haftanın en kritik açıklaması olarak yarın ABD Ocak ayı enflasyonu ön plana çıkacak. Ocak ayı için manşette %0,4, çekirdekte %0,5 olarak konsensüs tahminlerle TÜFE’nin yıllık bazda manşette %7,3 ve çekirdekte %5,9 seviyesine yükselmesi bekleniyor. Bu da enflasyonun son 40 yılın en yüksek seviyesine çıkması demek. Aylık bazda bazı kalemlerde kısmi gevşemeler görülse de, genel olarak Ocak ayının enflasyonunu besleyen etmenleri petrol ve arz darboğazı olarak ön plana çıkıyor. Bu nedenle, başta petrol ve buna bağlı artan maliyetler kaynaklı olarak enflasyonun yükselişini devam ettirmesini bekleriz.

Piyasanın FOMC üzerinden faiz artırımı spekülasyonlarını sıklaştırmasından sonra, enflasyon tahminleri tarafına döndüğümüzde beklentilerdeki yüksek eğilimin sürdüğü görülmekte. Politika yapıcılar, sürekli artan fiyat baskılarına ilişkin diğer işaretler arasında enflasyon beklentilerini sabitleme konusunda giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Arz sıkıntısının 2022 yılında da devam etmesi ve jeopolitik gerilimler arasında yükselen enerji fiyatları ile birlikte, enflasyonun yakın vadede daha da artması muhtemel. Aslında bu noktada karşımıza şöyle bir olgu çıkıyor: Kısa vadede enflasyona karşı daha proaktif olacak bir Fed, daha geniş vadede işin içine ekonomik büyüme dinamiklerini de katarak ivmesini belirleyecek bir Fed. Bu nedenle, piyasa aslında biraz bu yılki beklentileri artırırken, belli oranda da bağışıklık mekanizması kazanma derdinde. Bazı görüşler faiz artışlarının 7’ye kadar çıkabileceği şeklinde, şu anda ise en azından 3 ile sınırlı kalmayacağını anlıyoruz. Tabii bu değerlendirme sadece faiz artırımı üzerinden.. Bilanço küçültme bu işin ekstrası ve asıl hareket oradan gelecek.

sg2022020944691

ABD TÜFE enflasyonu ve WTI petrol fiyatı karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg

Ekonomik büyüme dinamikleri şu açıdan önemli: Sıkılaştırma furyasına Mart ayından itibaren Fed önderlik edecek (BOE Aralık’ta faiz artırmaya başladı, şimdilik bu koşunun tavşan atleti) ve bu mevcut sıkılaştırma ekonominin moment kaybettiği bir dönemde gerçekleşiyor. Yılın ilk döneminde, direkt Covid etkisinden kaynaklı iş kollarında faaliyet yavaşlaması gördük. Yaygın kesintiler daha çok salgına dayanıksız direkt etkili sektörlerde yansıma buluyor. Ekonominin genelini yansıtacak bir hava, Omicron dalgası geçtikçe, vakalar azaldıkça ve pandemi kısıtlamaları azaltıldıkça faaliyet açısından daha iyiye gidileceğini gösteriyor. Ekonomik yavaşlama olguları daha çok pandemi harici faktörlerden ileri geliyor ve bu noktada arz darboğazı asıl sıkıntı olarak öne çıkıyor. Arz sıkıntısı, aynı zamanda enflasyon anlamına da geldiğinden Merkez bankalarını ekonomik gelişmeyi gözetmek ve fiyat istikrarını önceliklendirmek konusunda arkada bırakıyor. Yani sıkılaşma yapılırken, büyüme riskleri ne kadar alınabilir?

Ekonomik büyüme tahminleri, yıla zayıf bir başlangıç ​​ve yüksek fiyatlar tarafından reel gelirlerin aşınması etkisi sürdürülebilirlik yönünden Merkez bankalarını fiyat istikrarı olgusuna doğru genel eğilim içerisine geçirdi. Talep; daralan reel gelirler, devam eden arz kısıtlamaları ve pandemi ile ilgili mali teşviklerin geri çekilmesi dahil olmak üzere çeşitli ters rüzgarlar arasında biraz soğuyabilir. Para politikasının sıkılaştırılması noktasında bu aşamada Merkez bankalarının ne kadar ilerleyeceği önemli olacaktır. Bu da bizi şu noktaya götürür: Fed kısa vadeli beklentileri hızlı bir sıkılaşmayla kontrol altına alır, enflasyonun yayılım etkisini azaltır ve dışsal faktörlerin de düzelmesini bekler. Genişlemenin hızlı geri çekilmesi, likidite ve destek kompozisyonunun normale dönmesine kadar sürdürülür ve Fed bir yandan büyüme ve istihdama zarar verip vermediğini gözetir. Enflasyon ne kadar hedeften saparsa, Fed’in daha hızlı hareket etmesi beklenecektir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın