Hibrit çalışma modeli devam edecek: 2022’de İngiltere’de çalışanların %52’sinin uzaktan çalışması bekleniyor. Aslında 2020’de hayatımıza giren pandeminin etkisiyle 2020 yılından beri kurumlar için çalışma modeli anlamında yeni bir zorluk da beraberinde geldi Birden fazla ve pek çok farklı lokasyonda bulunan çalışanların oluşturduğu yeni iş modeli nedeniyle kritik ve gizli veriler artık şirket içinde depolanamıyor. Farklı lokasyonlarda bulunan verilere erişilmesi ve korunması için kurumların yerel, harici ve bulut yedeklemeleri ile arşiv çözümlerini devreye sokmaları gerekiyor. Arşiv verileri (“soğuk” depolama olarak da bilinir), örneğin bir arıza veya siber saldırı durumunda, ihtiyaç duyulana kadar bilgileri arşivleyen, daha düşük maliyetli, nadiren erişim sağlanan katmanlarda depolanır. Dünya, genomik veya video çekimi gibi kullanım durumları ile her zamankinden daha fazla arşiv verisi oluşturup sakladıkça, mutlaka korunması gereken ancak milisaniyeler içinde erişilmesi gerekmeyen veriler için soğuk depolama tercih edilmeye devam edecek. Arşiv verileri, sıkça rastlanan fidye yazılımı saldırıları sorununa bir cevap da sunuyor ve bahsi geçen yazılım tarafından çalınan veya bozulan bilgilerin yedeklerine erişme imkanı sağlaması ile kötü niyetli yazılımların etkili olmalarını önlüyor. 

Dünya çapında meydana gelen sel, kasırga ve diğer aşırı hava olayları için de arşiv verisi geçerli. Aktif olarak ihtiyaç duyulmayan bu veriler daha düşük maliyetle daha soğuk depolama havuzlarında saklanabilir. Çoğu soğuk depolama, ya teyp ya da sabit disk sürücülerinde (HDD’ler) bulunur. Teyp depolama, HDD’lerden daha ucuz olmakla birlikte, veriye erişme süresi daha uzun yani gecikme süresi daha fazladır bu da onu acil erişim gerektirmeyen soğuk depolama için bir seçenek haline getirir. HDD’ler, hem toplam sahip olma maliyetini hem de aktif arşiv çözümlerinin erişilebilirliğini iyileştirmek için yeni nesil disk teknolojilerine ve platformlarına dönüşüyor. 

Yeşil veri merkezlerindeki artış

2021’i tamamladığımızda COP26, kurumların sürdürülebilirlik hedeflerine bağlı kalmaları ve karbon nötrlüğüne ulaşmaları için artan fırsatların altını çizdi. Veri merkezleri bir ülkenin elektriğinin en büyük tüketicisi olabilir ki bu da artan karbondioksit çıkışına katkıda bulunmak demektir: Örneğin, veri merkezlerinin 2030 yılına kadar İrlanda’nın elektrik gücünün %70’ini tüketeceği tahmin edilmektedir. 2022’de kendi veri merkezlerini daha sürdürülebilir hale getirmeye çalışan kurumlarda bir artış göreceğiz. Enerji azaltma hedefleriyle kurumlar, yeni veri merkezleri oluşturmak yerine mevcut merkezleri en verimli şekilde kullanmaya zaman ve para ayıracak. Daha az sayıda yüksek kapasiteli disk, çoklu düşük kapasiteli disklerden daha fazla enerji verimli olduğundan, yüksek kapasiteli disklere geçiş isteği artacak. Kurumlar ayrıca hava soğutmalı veya yenilenebilir enerjiyle çalışan veri merkezlerine ve operasyonlara giderek daha fazla öncelik verecek: 2021 yılının ortalarından itibaren Western Digital’in Kuzey Kaliforniya’daki tesisleri %100 yenilenebilir enerjiyle çalışıyor.

Veri egemenliği konusunda yeni endişeler 

Pandeminin daha da tetiklediği dijital dönüşümün hayatın her alanında ve her iş kolunda hızlanması, veri egemenliğini kurumların birinci gündem maddesi haline getirdi. McKinsey’e göre pandemi, eğitim kurumlarından sağlık hizmetlerine kadar hem özel sektör hem de kamu kurumları için dijital teknolojilerin benimsenmesini birkaç yıl hızlandırdı. Dijital teknolojiler tarafından ortaya koyulan verilerin bölgesel kontrolünü elinde tutmak, kurumlar için 2022’de kritik bir öncelik olacak. 

Dijital dönüşüm tamamlandıkça, BT liderleri için verilerin uyumlu bir şekilde arşivlenmesi ve korunması artan bir sorumluluk olacak. 2022’de, veri koruma alanında ortaya çıkan  ihtiyaçları karşılamak için depolama devrimi yaşayan kurumlar göreceğiz. Örneğin tıbbi veriler oldukça kritik ve genellikle hacmi büyük yani önümüzdeki yıl sağlık kurumları güvenilir depolama mimarilerine yatırım yapmak zorunda kalacak ya da veri koruma standartlarına uyumu riske atacak. 

Oyunun geleceği bulutta

2021’de, oyunun cihazlardan buluta hızla geçtiğini gördük. TV ve film streaming hizmetleri de oyun için yeni beklentiler doğurdu. Netflix, 2021’in sonlarında tüm mobil cihazlarda Netflix Games‘i pazara sunarak bulut oyun pazarına girdi. Veri merkezi, hem online oyunu mümkün kılmada hem de canlı oyun deneyimini depolamada önemli bir rol oynuyor. Bulut oyuna geçiş hızlanacak gibi görünüyor ve Xbox ve Netflix gibi şirketler, bu yeni oyun ortamında kârlı kalabilmek için veri merkezlerini sanallaştırmak durumunda kalacak. Oyun alanında 2022’de, karşılıksız tokenlerin (NFT’ler) yükselişini görmeye başlayacağız. Electronic Arts (EA) NFT’lerin oyun sektörünün geleceğinin bir parçası olduğunu açıkça belirtti. Bu token’lar, ürünlerin orijinal olduğunu kanıtlayan ve oyuncuların silahlardan hile kodlarına ve paketlere kadar kişiselleştirilmiş indirilebilir içeriği ticarileştirmelerine olanak tanıyan blok zincirlerde (blockchain) depolanan benzersiz veri birimleri. NFT’ler, dijital mülkiyette sahipliğin doğrulanmasına ve değiştirilmesine izin veren dağıtık bir depolama mimarisine dayanır. Kurumlar ve bireyler NFT’lerin potansiyelini keşfettikçe, depolama gereksinimlerinin de eşit oranda dikkate alınması gerekecek.

Otonom araçlar: 10 yıllık bir hedef

Kısmen otonom diyebileceğimiz araçların ilk ortaya çıkışı, bu araçların yakın zamanda kitlesel olarak piyasaya çıkacağına dair tahminleri artırdı. Ancak gerçek şu ki, bir sürücünün Otomotiv Mühendisleri Birliği (SAE) tarafından Level 5 olarak bilinen sürüş deneyimini tamamen devredebildiği bir otonom sürüşün pratikte kullanıma sunulması, beklenin aksine önümüzdeki 10 ila 15 yıl içinde daha yavaş bir zaman çizelgesi içinde gerçekleşecek.

2022’de, teknoloji ve otomotiv alanındaki karar verici organlar arasında önemli işbirlikleri ve konsorsiyumların yeniden ortaya çıktığını ve 5G dahil olmak üzere önemli altyapının hazırlık ve inşasının devam ettiğini göreceğiz. İnternete bağlı araçların tamamen optimize edilmiş bir şekilde çalışması için kapsamlı bir 5G’nin kullanıma sunulması gerekiyor. Bu teknoloji, verileri araçtan en yakın veri merkezine ve ayrıca yakındaki araçlara ve harici altyapıya yeterince hızlı bir şekilde aktarmak için gereken yüksek hızı ve en düşük gecikme süresini sağlar. Günümüzün otonom araçları dağıtık bir depolama mimarisi kullanırken, yarının araçları standart olarak kümelenmiş depolamaya dayanacak. Bu kümeler veya bölgeler, daha kolay test edilebilirlik ve bakım için kritik verileri barındıran merkezi bir “beyin” ile iletişim kuracak. Bağlı, otonom arabalar küçük veri merkezleri gibi hareket edecek. Aracın kameralar, radar ve Lidar gibi dahili IoT sensör cihazları da genel trafik durumunun tam bir resmini elde etmeye katkıda bulunur. Bu bölge tabanlı depolama, dağıtık çözümler yerine merkezi bilgi işlem ve depolama çözümlerine dayanacak. Ek olarak, daha az kablolama ve çok sayıda ECU ve küçük depolama aygıtına sahip olan bu mimari, aracın ağırlığını ve dolayısıyla ilgili maliyetleri de düşürür. Yeni mimariler de sürdürülebilirlik kaygılarıyla desteklenecek: Otomobilin ağırlığının azalması, CO2 emisyonlarının azalması anlamına geliyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın