Pandemi nedeniyle 2020’yi zorlu geçiren 2021’e belirsizliklerle başlayan bankacılık sektörü, kriz deneyimi ve yetkin insan kaynağıyla yılı hasarsız atlatma sinyali veriyor. Dijitalleşmede 10 yılık adımları bir yılda atan bankacılık sektörü, büyümeye çok yakın duruyor

KPMG Türkiye’nin hazırladığı Sektörel Bakış serisinin Bankacılık raporu yayımlandı. Rapora göre 2019 ve 2020’de deneyim biriktiren bankacılık sektörü, 2021’e güçlü başladı. Sektör hızlı dijitalleşmenin de etkisiyle büyüme ve ekonomik toparlanmaya destek vermeye hazır görünüyor.

Raporu değerlendiren KPMG Türkiye Finansal Hizmetler ve Bankacılık Sektör Lideri Kerem Vardar, bankacılık sektörünün küresel piyasalardaki belirsizliklerin, risklerin yüksek olduğu bir dönemde hem reel sektörü hem de müşterilerini desteklediğini belirterek, “Bankalar geçen yıl birer finansal kurum olmanın yanında, salgın sürecinin yönetilmesine de destek sağlayan kilit kurumlar oldu. Kriz deneyimleri ve yetişmiş insan gücü sayesinde bu yılı da kayıpsız geçirmeleri bekleniyor” dedi. Vardar, şöyle devam etti:

“Aniden daralan küresel ticaret ve endüstriyel üretim hacimleri, hizmet sektörü başta olmak üzere birçok sektörde yaşanan küçülme, iflaslar, istihdamın azalması, bölgesel ve lojistik sorunlar sebebiyle artan kredi riskleri gibi unsurlar bankaları, iş modelleri ve stratejilerini hızla yenilemeye, yeni koşullara adapte olmaya ve yeni riskleri yönetmeye zorladı. 2020 yılına bu açılardan baktığımızda küresel bankacılık sektörü için tarihe geçen, dijitalleşme sürecinin de öngörülenden çok daha hızlı ilerlediği bir sene olduğunu söylemek mümkün. Bankacılık sektörü, teknolojiyi iş modellerine son derece hızlı bir şekilde adapte ederek hem etkinlik sağladı hem de müşterilerinin ihtiyaçlarına yanıt verdi. Pandemi mücadelesinin sürdüğü 2021, bankalar için güncellenen iş modellerinin daha da geliştirileceği, karlılık seviyelerinin eski normallere yaklaşacağı ve risk algısındaki toparlanma sayesinde büyüme trendinin yeniden oluşacağı bir yıl olarak görünüyor.”

Kerem Vardar sektörle ilgili şu konulara dikkat çekti:

  • Bankacılık sektörü, doğası gereği ekonomik faaliyetlerin canlanmasında kritik rol oynadığından; koşulların iyileşmesi ülke ekonomisindeki toparlanmanın temel taşlarından biri olarak belirginleşiyor. 
  • Bankalar, risk unsurlarının yeniden normalleşmesi ve makroekonomik göstergelerde iyileşmenin görülmesiyle, harici fonlama kaynaklarına daha rahat erişim sağlayacaklar. Bu durum da bilanço pozisyonunda etkisini hemen gösterecektir. 
  • 2021, sektör için dengelenme yılı olacak. Sektörü, kredi büyümesinin görece yavaşladığı, takipteki alacakların iyi yönetilmesi ve aktif kalitesinin iyi ölçülmesi gerektiği bir süreç bekliyor. Bu sırada, risk iştahının tekrar artmaya başlamasıyla, ekonomik aktivitenin, ertelenen talepleri de karşılayacak şekilde desteklenmesi kârlılığa da önemli katkıda bulunacaktır. 

Hızlı dijitalleşmenin getirileri

  • Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de klasik bankacılık, dijitalleşmenin getirileriyle önemli değişime uğradı. Dijitalleşmede 10 yılda beklenenler, bir yıla sığdırıldı. Bankalar, dijitalleşme yolculuğuna fintech’ler ve start-up’larla devam edeceklerinin farkında. 
  • Dijital dönüşümden kendi payına düşeni alan bankacılık sektörü uzun süredir öncü rol üstlendiği dijital kanallarda önemli atılımlar yapıyor. İş yapış modelleri gereği dijitalleşmeye son derece müsait olan bankalar, gerekli adımları çekinmeden atıyor. TBB verilerine göre, 2017 sonunda 35 milyon seviyesinde olan aktif dijital bankacılık müşteri sayısı, 2020 yıl sonunda 66 milyona ulaştı. 
  • Dijital bankacılığı sadece “geliştirilmiş internet bankacılığı” gibi görmemek gerekiyor. İnternet bankacılığı ile başlayan rekabet, mobil uygulamalara, oradan da blokzincir altyapısının gerek güvenlik gerekse de müşteri tarafındaki yansımalarında devam ediyor. 
  • Dijital müşteri kazanımı konusunda atılan adım bankalara süreçlerini uçtan uca elektronik ortama taşıma fırsatını veriyor. 
  • Bununla paralel olarak giderek karmaşıklaşan siber güvenlik gereksinimlerinin karşılanması, iç süreçlerin otomatik hale getirilerek operasyonel giderlerin optimize edilmesi gibi konular kritik önem taşıyor. Bu süreçte, veri analitiği araçlarını daha iyi kullanan, müşterilerine daha etkin bir yaklaşımla ulaşabilen bankalar yeni dönemin kazananı olacaklar.

Rapordan öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

  • Sektörün özkaynakları yıllık bazda yüzde 20,9 oranında büyüme gösterdi ve 2021 yılı Mart ayı sonu itibarıyla 604 milyar TL olarak gerçekleşti. 2020’nin son çeyreği ile birlikte sıkılaşan para politikası, yüksek seyreden faizler ve potansiyel takip dosyaları sebebiyle kârlılığın 2021 yılında 2020 kadar güçlü olmaması bekleniyor.
  • Mart 2021 itibarıyla yıllık bazda yüzde 31 büyüyen sektör mevduat stoku toplamda 3.412 milyar TL’ye ulaştı. Bu dönemde Türk Lirası’ndaki yüksek mevduat getirilerine karşın; TL mevduat hacmi yüzde 20,7 artarken, yabancı para mevduatlarında artış oranı yüzde 32,0 oldu. 
  • TL varlıkların görece yüksek getirilerine karşın, yaşanan döviz kuru hareketlerinin mudilerin tasarruf tercihlerine etki ettiği görülüyor. 2016 yılında yüzde 61,0 seviyesinde gerçekleşen toplam hacim içerisindeki TL mevduat payı, yıllar içinde hızla azalarak Mart 2021 itibarıyla yüzde 46,5 seviyesine geriledi. Bu oran 2020 yıl sonunda yüzde 46,3; 2020 Mart ayında ise yüzde 38,5 olarak gerçekleşti. 
  • Bankacılık sektöründe kredi artış hızının 2020’nin son aylarına kadar yüksek seyretmesi ve BDDK tarafından alınan önlemler, bankaların takipteki alacaklar oranının önemli ölçüde değişmemesini sağladı. 2019 yılını yüzde 5,36 takip oranı ile kapatan sektör (ki 2019 sonu için yüzde 6 seviyesinde beklentiler mevcuttu) 2020 yılını yüzde 4,08 ile tamamladı. 2021 Mart ayı itibarıyla yüzde 3,79 olan bu oranın, kredi büyümesindeki yavaşlama süreci ile artması bekleniyor.
  • Salgın döneminde devreye alınan ve çok sayıda kredi müşterisinin faydalandığı ödeme erteleme sürecine rağmen bankaların aktif kalitesinde önemli düzeyde bozulmanın yaşanmadığı gözlemleniyor. 
  • Yine 2021 yılı Mart ayı itibarıyla, tasfiye olunacak alacakların sektörel kırılımına bakıldığında inşaat sektörü yüzde 9,7’lik oranla en üst sırada yer alıyor. Finansal aracılık sektörü ise tarihi performansını koruyarak ve büyük farkla listenin sonunda bulunuyor. 
  • Sektör, 2020 yılında 59 milyar TL kâr elde etti. Bu değer kârlılıkta yüzde 19’un üzerinde artışa işaret etse de yılın son çeyreği ile birlikte artan faiz oranları ve makroekonomik belirsizlikler kârlılık üzerinde baskı yaratıyor. Bunun yanında, salgın sürecinin aktif kalitesi üzerinde yaratması muhtemel etkilerinin halen tamamen geride kalmadığını da ifade etmek gerekiyor. 
  • Makroekonomik dalgalanmalar ve zaman zaman hızla değişen faaliyet ortamlarına rağmen bankacılık sektörü, güçlü sermaye yeterliliğini korumayı sürdürüyor. 2018 sonunda yüzde 17,3 olan sermaye yeterliliği standart oranı, 2020 yılını yüzde 18,7 ile kapattı. 2021 Mart ayı itibarıyla yüzde 18,0 olan oran oldukça güçlü bir sermaye yapısının devamına işaret ediyor.

sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın