Diyabet toplumumuzda oldukça sık görülen ve ciddi komplikasyonlarla seyredebilen bir hastalıktır. Diyabet hastaları,  dini vecibelerimizden olan Ramazan orucunu tutma konusunda talep ve soruları olmaktadır. Bu konu aslında oldukça karmaşık bir konudur. Her hasta özel olarak değerlendirilmelidir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Aydın, diyabet hastalarının oruç tutmaları ile ilgili olarak genel prensiplerden bahsetti.

Tip 1 Diyabet Hastalarının Oruç Tutmaları Mümkün Değildir!

Tip 1 diyabet hastalarının hayat boyu insülin kullanmaları gerekmektedir. Bu insülinler genel olarak günde 3 veya 4 doz şeklinde olmaktadır. Kimi Tip 1 diyabet hastaları da insülin pompası ile kan şekerlerini kontrol altına almaya çalışmaktadırlar. Bu yüzden bu hastaların oruç tutmaları mümkün değildir. Kısa bir dönem insülin yapmazlar ise yüksek şeker (hiperglisemi), ketoasidoz komasına girebilirler. Dolayısıyla, bu hastaların kesinlikle oruç tutma teşebbüsünde bulunmamaları gerekmektedir.

Oruç Tutan Tip 2 Diyabet Hastalarında Hayatı Tehdit Eden Sonuçlar Ortaya Çıkabilir!

Tip 2 diyabeti olan hastalarımız ise çok farklı gruplar şeklinde tedavi almaktadırlar. O yüzden her hasta kendi özelinde değerlendirilmelidir. Temel olarak hipoglisemi, yani şeker düşüklüğü ve hiperglisemi yani şeker yüksekliğine açmayacak şekilde tedavi planlaması yapılmalıdır. Oruç tutan diyabet hastalarına bu klinik durum gelişirse hayatı tehdit eden sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

Birinci Grup ve İkinci Grup Tip 2 Diyabet Hastaları İlaç Dozları Ayarlanarak Oruç Tutabilirler!

Birinci grup hasta; çok düşük dozda ilaç kullanan ve kan şekerleri kontrol altında olan ve ek hastalıkları olmayan Tip 2 diyabet hastalarıdır. Bu hastalar ilaç dozları ayarlanarak oruç tutabilirler. Bu hastaların birçoğu tek veya iki şeker hapı kullanmaktadırlar.  Özellikle hipoglisemiye yol açan sülfonilüre grubu (glibenklamid, gliclazid, glimeprid) ilaçlar iftara kaydırılarak tedavi değiştirilebilir. Eğer sadece metformin kullanıyorsa ve kan şekeri düzenli ise oruç tutmasında herhangi bir sakınca olmayacaktır.

İkinci grup hasta ise tek doz insülin ile beraber şeker düşürücü ilaçlar kullanan hastalardır. Bu hastalarda insülin hemen iftar sonrasında uygulanır ve sahurda hipoglisemiye yol açmayan ilaçlar tedaviye eklenerek oruç tutmaları sağlanabilir. Bu hastalar insülin kullandıkları için mutlaka hipoglisemi riski açısından yakın kan şekeri yakın takibi yapılmalıdır. Özellikle bu kişiler öğleden sonra, saat 15-16’dan sonra hipoglisemi açısından yakın takip olmalıdır. Kan şekeri 70 mg/dl altına düşerse orucunu bozarak kan şekerini normale getirmelidir.

Üçüncü Grup ve Dördüncü Grup Tip 2 Diyabet Hastalarının Oruç Tutmaları Uygun Değildir!

Üçüncü grup Tip 2 diyabet hastaları ise, iki veya daha fazla insülin tedavisi kullanan hastalardır. Bu hasta grubunda aynen Tip 1 diyabet hastalarında olduğu gibi oruç tutmaları kan şekeri regülasyonunu daha da kötüleştirebileceği ve hipoglisemilere yol açacağı için oruç tutmaları uygun değildir.

Dördüncü grup Tip 2 diyabet hastaları ise kan şekerleri çok oynak seyreden ve ciddi komplikasyonları olan hastalardır. Örneğin bypaslı veya stent öyküsü olan, kontrolsüz hipertansiyonu olan, ciddi diyabet göz hastalıları olan, yakın zamanda felç geçirmiş hastaların kan şekerleri iyi bile olsa oruç tutmaları çok uygun değildir. Çünkü gelişecek hipoglisemi veya hiperglisemi durumunda hayatı tehdit edecek sonuçlar oluşabilir.

Doç. Dr. Yusuf Aydın, ‘’Gruplar genel öneri şeklinde değerlendirilmelidir. Oruç tutmak isteyen her diyabetli, ramazan öncesinde mutlaka kan şekerlerinin genel durumu, ek hastalıklarının son durumunu değerlendirmek için hekimlerine başvurmalıdır. Özellikle HbA1c değeri yani 3 aylık kan şekeri ortalaması %8,5 üzerinde ise bu hastanın kan şekeri kontrolü kötü olarak kabul edilmelidir. Bu diyabet hastalarının da oruç tutmasının uygun olmadığını düşünüyorum’’ dedi.

Oruç tutmayı planlayan ve hekimlerinin izin verdiği hastalar, Ramazan döneminde mutlaka oruç tutacakları zaman sahur yapmaları gerekmektedir. Sahurda özellikle protein içeriği yüksek gıdaları (yumurta, peynir, baklagil ve proteinli çorbalar) gıdaları bol almaları gerekmektedir.  Ayrıca sıcak bölgelerde oruç tutan kişilerde sıvı kaybı riski fazla olduğundan sahurda yeterli oranda su ve sıvı gıdaları almaları gerekmektedir. Ayrıca oruçlu oldukları dönemde mutlaka kan şekerlerini yakın ve daha sıkı takibi gereklidir.

Oruç ibadetini yapmayı planlayan hastalarımızın mutlaka Ramazan öncesi hekimleri ile görüşmelerini, klinik durum değerlendirmelerini yaptırmalarını öneriyorum. Sonuç olarak daha öncede belirtiğim gibi her hasta kendi özel durumuna göre hekiminin izin vermesi halinde oruç tutabilir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın