Sürdürülebilir Tarım – Gıda Platformu Cemre Hareketi’nin düzenlediği webinarda Cemre Hareketi Kurucu-Ortağı Prof. Dr. Meltem Onay’ın moderatörlüğünde Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, İstanbul Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu ile akıllı tarım uygulamaları, “karbonsuz ekonomi” dönemini şekillendiren AB Yeşil Mutabakatı, döngüsel tarım ve tarım yatırımları,  Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları konuşuldu.

Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, pandemi döneminde Türkiye gibi meyve sebze üretiminde dünyanın önde gelen üretici ülkeleri için yeni bir kapı açıldığını söyledi.

“Bu dönemde mevcut pazarlarımızdaki payımızı artırmayı başardık ve en büyük başarımız üretime aralıksız devam etmemiz oldu. Ürün çeşitliliğimizi artırarak ihracat sezonlarımızı uzatmalı ve ihracatta sürdürülebilir bir yapıya kavuşmalıyız. Araştırma Enstitülerinin çalışmalarını yakından takip ediyor ve katkı sağlıyoruz. Ürün çeşitliliğinin artması kapsamında tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasını da çok önemsiyoruz. Dikili’de faaliyete geçen sera organize sanayi bölgesi ile 80 bin tona kadar kaliteli ve katma değeri yüksek meyve sebze üretim hedefimiz var.”

Hem üretici sayısı hem üretim alanlarında kontrol mekanizması geliştirilmeli 

Hem imarlaşma, hem de genç nüfusun tarımdan uzaklaşması sebebiyle ekilip dikilebilir tarım alanlarında azalma yaşandığına dikkat çeken Uçak’a göre öncelikli hedef daha fazla üretmek değil, üretileni daha fazla fiyata, değere satmak.

“Merkezi ve yerel yönetimlere düşen en önemli görevlerden birisi tarım alanlarının toplulaştırılması için adım atmak. Yozgat’ta 2020 yılında 40 bin hektara yakın bir alanda toplulaştırma gerçekleştirildi. Büyük tarım alanlarında üretimin kontrolü de çok daha kolay ve etkili. Arjantin dünyanın önde gelen limon üreticilerinden biri. Bu üretim 15-20 büyük üreticiyle gerçekleşiyor. Dünyanın en büyük kiraz ihracatçısı durumunda olan Şili’de de üretim az sayıda üreticiyle sağlanıyor. Ülkemizde üretici sayısı çok fazla ve küçük alanlarda üretim yapıldığından sözleşmeli üretim modeli sağlıklı bir şekilde işletilemiyor. İhraç pazarlarımızda kalıntı problemiyle karşılaşmamak için hem Tarım ve Orman Bakanlığımıza, hem yerel yönetimlere hem de biz ihracatçılara çok iş düşüyor.”

“Organize Sanayi Bölgeleri” tarımsal kalkınma hamlesi

Concept of modern smart farming.

Seracılık sektörüyle ilgili Dikili’de Tarım ve Organize Sanayi Bölgesi’nin faaliyete geçtiğini ve parsel satışlarının başladığını açıklayan Uçak sözlerine şöyle devam etti:  

“Bayındır, Bergama ve Kınık ilçelerinde de oluşumlar devam ediyor. Sanayi bölgeleri sağladığı istihdam, modern üretim teknolojileri ile uyumu, çevreye duyarlılığı, katma değerli üretim ile kurulduğu kırsal bölgeye, hem de ülkemize çok büyük kazançlar sağlayacak. Tarım ve sanayi sektörünün entegrasyonunu sağlaması ve sürdürülebilir üretim açısından da tarıma dayalı organize sanayi bölgeleri büyük öneme sahip. Ülkemiz tarımsal anlamda ekonomik özgürlüğünü sağlamış ve yılda 20 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç eden bir ülke konumuna gelmiştir.”

Planlı ve sürdürülebilir bir üretim için tarım havza modeli vurgusu

Uçak, “Tarım ve Orman Bakanlığımız öncülüğünde, tarımsal havza modelinin uygulanarak hangi bölgede hangi ürünü üretmenin maksimum fayda sağlayacağının belirlenmesi önem arz ediyor. Yeni yapılacak yatırımlar da bu planlama kapsamında olduğunda sürdürülebilir bir üretim modeli hem yeni istihdam olanakları da doğacaktır. Hem de ülkemizin tarımsal ürün ihracatından sağladığı daha döviz gelirleri artacaktır. Ülkemizde üretimi yapılmayan meyve sebze cinsi yok denecek kadar az ve gün geçtikçe yeni bazı meyveleri de ülkemizde üretebiliyoruz. Amacımız bir bölgede daha çok çeşit ürün üretmek değil, elverişli koşullarda üretilen bir ürünü çeşitlendirerek üretim sezonunu uzatmak.” dedi.

AB Yeşil Mutabakat’ı dönüm noktası niteliğinde 

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ile 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi öngörüldüğüne de değinen Uçak sözlerini şöyle tamamladı:

“Yakın bir zamanda karbon ve su ayak izini bildirmeyen firmalar özellikle AB’ye ihracat yapamayacak duruma gelecekler. Bu konuda 10 yıl öncesinden bilinçlenmek ve ona göre adımlar atmak gerekir. Son yıllarda sektörde bu konuda yavaş yavaş farkındalık oluşmaya başladı. Tarımsal üretim için en önemli kaynak olan su kullanımı da bu noktada stratejik bir öneme sahip. Bu konuda hem Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonunda bir yol haritası oluşturulması için çalışma grubu oluşturuldu ve çalışmalar yoğun bir şekilde ilerliyor. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak bizim en büyük sorumluluğumuz ve sektörümüzün tüm paydaşlarının bu sorumluluğa uygun bir bilinç ile hareket etmesi gerekiyor.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın