2030 yılına kadar karbon negatif hale gelme taahhütünü açıklayan Microsoft’un bir yıl sonra paylaştığı Çevresel Sürdürülebilirlik Raporu’ndaki en önemli çağrılardan biri, 2030 gelmeden şirketlerin ortak standartlarla çalışan sürdürülebilirlik birimleri; karbon, su ve atık ölçüm metodları etrafında birleşmeleri gerektiği. Bugün çoğunlukla analog yapılan karbon salımı, atık su tüketimi, atık oluşumu ve ekosistem sağlığına dair verilerin takip ve kaydının hızla dijitalleşmesi gerektiği oldukça kapsamlı bir sorunu tanımlıyor. Bu alanda çok sayıda yeni girişime yer var.
Yakın gelecekte karbon ayak izi raporlanmasının tüm girişimler için zorunlu hale gelmesi sürpriz olmayacak. İklim hedefleri için geç de olsa kapsamlı adımlar atmaya başlayan Avrupa Birliği (AB)’nin Yeşil Mutakabat Çağrısı ile gündeme gelen karbon sınır vergisi, karbonsuzlaşma hedefinin sınırlarını genişletiyor ve AB ile ticari ilişkilerde bulunan tüm ülkeler için ciddi yaptırımlar içeriyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre AB, 2020 yılında 88 milyar dolar ile Türkiye’nin toplam ihracatından yüzde 41,3 oranında pay alarak ilk sırada yer aldı. AB’nin karbon sınır vergisi hayata geçtiğinde, karbon ayak izi raporlamak sadece ciddi bir rekabet avantajı değil bir zorunluluk haline geliyor.
Gezegen için en iyisi, işler bu raddeye varmadan sadece sorumluluk duygusuyla işletmenizin karbon ayak izini ölçmek ve sonuca göre önlemler almak. Bu, en kötü ihtimalle ürünler ve hizmetlerinizin daha verimli bir yaşam döngüsüne sahip olmasıyla sonuçlanır.
Sürdürülebilirlik yolculuğuna yeni başlayanlar için süreci en başından aldık. Karbon ayak izi ve Türkiye’de hesaplamalar hakkında genel bilgiler içeren mini bir kılavuz hazırladık.
Karbon ayak izi nedir?
Kyoto Protokolü’ne göre iklim krizine sebep olan salınımda en etkin sera gazları sırasıyla karbondioksit, metan, azot oksit ve su buharı ve kloroflorokarbonlar olarak sıralanıyor ve karbondioksit gerçekleşmesi beklenen küresel ısınmanın üçte ikisinden tek başına sorumlu görülüyor. (Bu gazların atmosferdeki işlevleri ve salınımlarındaki artışla ilgili detaylı bilgi, Boğaziçi Üniversitesi’nin İklim Değişimi ve Politikaları -İklimBU- Merkezi’nin web sitesindeki şu makalede detaylarıyla açıklanmış.) NASA’ya göre atmosferdeki karbondioksit miktarı bugün 412 parts per million (ppm) yani havadaki bir milyon hava parçacığına karşılık 412 parçacık karbondioksit var. İşlerin rayından çıkmaması için istenen değerse 350 ppm. Sağlıksız karbon salınımının temel sebebi ise, insanlar. İnsanların fosil yakıtlarla üretilen elektriği kullanması; araba kullanmak ya da ısınmak için bu gazları yakması ve hayvansal gıdalar başta olmak üzere aşırı tükettiği hemen her şey… Bu salınımında büyük kurumsal şirketler kadar KOBİ’ler de pay sahibi ve işletmelerin karbon ayak izini nasıl azaltacağı kritik hale gelen bir tartışma konusu.
Karbon ayak izi nasıl hesaplanır?
- Girişiminizin sınırlarını belirleyin
Girişiminlerin karbon ayak izini hesaplamaya başlamadan önce, tamamiyle kendilerine ait olan iş kollarını ayırt etmeleri gerekiyor. Söz konusu tek bir şirketse ve ortaklıkları ya da iştirakleri yoksa, bütün iş kollarını hesaplamaya dahil etmek gerekiyor. (Daha karmaşık yapıdaki girişimler için hesaplamanın nasıl yapılacağını ise ayrı bir soru olarak kayda geçsin.)
- Karbon envanteri çıkarın
Karbon envanteri, GHG salımının izlenmesi ve raporlanmasıyla ilgili tüm program ve standartları kapsayan bir terim ve gönüllü karbon raporlanmasını da içeriyor. Raporlamayla ilgili henüz üzerinde uzlaşılmış uluslararası standartlar yok ancak bu standartların geliştirilmesi için çalışmalar devam ediyor. World Resources Institute ve World Business Council for Sustainable Development ortaklığında 1998 yılında kurulan GHG Protocol bu alanda öncü kuruluş olarak görülüyor ve bugün aralarında Birleşik Krallık’ın olduğu hükümetler, kurumsal şirketler ( Kuruluşu fonlayanlar arasında Dow Chemical, DuPont gibi bugüne kadar çevre felaketi denilince akla ilk gelen şirketlerin olduğunu görmek rahatsız edici olsa da), dernekler ve diğer kuruluşların iş birliğiyle raporlama standartları geliştirilmesine ön ayak oluyor. GHG Protocol 2016 yılında CDP‘nin şeffaflık çağrısına yanıt veren Fortune 500 şirketlerinin yüzde 92’si tarafından kullanıldığını açıklamıştı ve bugün Etsy, Shopify ve Stripe gibi teknoloji girişimleri karbon ayak izi raporlamalarını için GHG Protocol’ü referans alıyor. Türkiye’de ise 2019 yılında CDP’nin çağrısına yanıt veren şirketlerin yüzde 92’si GHG salınımını raporlamıştı.
GHG Protocol’ün yaklaşımı sera gazı emisyonunun temelde üç ana kapsamda raporlanmasını ön görüyor. Buna göre ilk kapsam (T1) doğrudan salımlar işletmelerin doğrudan sahip oldukları faaliyetler sonucunda ortaya çıkan salımların raporlanması. İkinci kapsamda (T2) yer alan indirekt enerji, işletmelerin ısıtma ve soğutma için satın aldığı gaz ve elektriğin ölçülmeis ve raporlanması. Üçüncü kapsam (T3) diğer indirekt aktivitelerse işletmelerin kontrol etmediği iş seyahatleri, atıkların yokedilmesi gibi süreçleri kapsıyor. Bunlara göre girişimlerin sera gazı salınımına sebep olan aktiviteleri temelde şunlar olabiliyor:
- Fosil yakıtlardan sağlanan elektrik ya da gaz tüketimi
- Atık ayrıştırma ya da geri / ileri dönüşüm
- İş seyahatleri
- Sahip olunan ya da kontrol edilen taşıtlar
- Çalışanların iş seyahatleri
- Çalışanların ofise geliş ve ofisten dönüşleri için kullandıkları araçlar
- Sunucular
- Ofise yapılan teslimatlar
- Pazarlama materyalleri, e-postaları, etkinlikleri
- Excel listesi hazırlayın
Tüm bu aktiviteleri belirledikten sonra sırada bunlara ait verileri toplamak var. Karbon ayak izi raporlamalarının 12 ayda bir yapılması tercih edildiği göz önüne alındığında, son bir yıla ait enerji faturaları; benzin istasyonundan alınan fişler; tren, otomobil ya da uçakla yapılan iş seyahatlerinde alınan mesafeler; çöpe ya da geri dönüşüme giden çöplerin miktarı değerlerini not etmek gerekiyor.
Listedeki verilerin salım cinsinden ifade edilmesi için salım çarpanları kullanılıyor. Yasa koyucular tarafından sağlanması gereken rehberlerde yer alan çarpanlar listesi Türkiye için henüz iyi anlaşılır bir şekilde yayınlanmamış. En önemli başvuru kaynakları 5 Şubat 2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafıdan yayınlanan değişiklik tebliğine ait Ek ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanan Türkiye Sera Gazı Envanteri 1990- 2019 raporu. Ancak raporlamaların gönüllü yapılabilmesi için çok daha açık ve yakın rehberlerin yayınlanması gerekiyor. (Örnek için Birleşik Krallık oldukça detaylı listeler yayınlıyor, listeler hatta bunlar arasında otomasyon amacıyla kullanılmak üzere hazır bir başlık da yer alıyor.)
- Yeni bir karbon ayak izi hedefi belirleyin ve takip edin
Tüm bu hesaplamalar iş akışlarınıza farklı bir açıdan bakmanız artık kaçınılmaz hale getiriyor ve karbon ayak izinizi nasıl azaltabileceğinize dair net bir fikriniz oluyor. Bunun için beş yıllık bir plan hazırlayabilirsiniz. Bu planlarınızı ilgili birimlerle paylaşın. Yıl sonunda yeni bir izleme yapın ve ölçümlerinizi raporlayın. Rapor sonuçlarınızı ve metodolojinizi dilerseniz yayınlayabilirsiniz.
Karbon ayak izinin raporlanması ve azaltılması ve hatta daha genel anlamda iklim krizi ile mücadelede büyük pay bireysel kararlara düşüyor. Bireysel tüketime dair hesaplamalar için İngilizce dilinde hazırlanmış çok sayıda araç var. Türkçe kaynaklar arasında ilki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait. iklim.istanbul adresinde vatandaşlar için karbon ayak izini hesaplama aracı ücretsiz sunuluyor. Anadolu’dan benzer örnekler arasında Balıkesir Büyükşehir Belediyesi‘nin karbon ayak izi hesaplama aracı var. Bu uygulamaların yaygınlaşması beklenebilir.
Haber kaynağı: https://iklimgazetesi.com/karbon-ayak-izi-hesaplama-rehberi/
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.