Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD), ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ etkinliğine denizcilik sektöründeki gelişmeler, sığınmacı sorunu ve endemik bitki varlığı konuları damga vurdu. İstanbul, Hatay ve Kahramanmaraş’tan katılan meslek odası başkanları ekonomi gazetecilerinin sorularını yanıtladı.   

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) her hafta sonu görüntülü platformda gerçekleştirdiği ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ etkinliğine bu kez TOBB Başkan Yardımcısı ve İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu ile Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin katıldı.

Moderatörlüğünü EGD Başkanı Celal Toprak ve EGD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uluğtürkan’ın birlikte gerçekleştirdikleri toplantıda pandemi sürecinde denizcilikte yaşanan gelişmeleri aktaran TOBB Başkan Yardımcısı ve İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran, “Pandemi, denizcilik sektörünün ülke ekonomilerindeki önemini bir kez daha hatırlattı. Her ülkenin her şirketin lojistiğe olan elzem ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serildi. Hem Türkiye’de hem dünyada denizcilik sektörü iyi bir sınav verdi. Hareketli bir sürecin yaşanıyor olması sektörün tamamını pandemiden en az etkilenen sektörler arasında gösterdi ki bu doğru değil. Bu sektör gemi taşımacılığından sigortaya, limancılıktan kruvazör turizmine kadar 10’un üzerinde alt sektörden oluşuyor. Pandemiyle konteyner taşımacılığında hareketlilik yaşanırken, kruvazör turizminde tüm işler durdu. Sektörün geneline böyle bakmak lazım” dedi.

DIŞ TİCARETTE KONTEYNER SIKINTISI 

Pandemi sürecinde ihracatçı ve ithalatçıların konteyner fiyatlarındaki istikrarsızlık ve yüksek bedellerden şikayetçi olduklarını belirten Taner Kıran, bunun Çin’in yeni konteyner üretimini durdurmasından ve pandemi nedeniyle limanlarda daha uzun süre kalmak zorunda kalan konteynerlerin yarattığı arz kısıtlamasından kaynaklandığını belirtti. Bu durumun önüne geçebilmek için konteyner şirketlerinin yazılım yatırımı yaptıklarına vurgu yapan Kıran, “Dünyadaki ilk 20 şirket konteyner pazarının yüzde 85’ini kontrol ediyor. Son 10 yıldır bu alanda amansız rekabet vardı ve arzu ettikleri kazançları sağlayamıyorlardı. Ancak son dönemde bu şirketler iş modelinde birleştiler. Aynı hatlarda gemileri azaltarak yola devam etme kararı aldılar. Bundan sonra bu alanda daha istikrarlı bir fiyat beklentisi olacak” diye konuştu.

KAHRAMANMARAŞ’TA EN ÖNEMLİ SIKINTI YATIRIM ALANI YETERSİZLİĞİ

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu da, kentlerinin pandemide en az hasar alarak büyümesini sürdüren bir şehir olduğunu söyledi. 2020’yı bir önceki yıla göre yüzde 7,6 düşen ihracatla kapattıklarını belirten Balcıoğlu, “Kahramanmaraş’ta işsizliğin olmadığını iddia ediyoruz. Çalışmayan insanlar var ve bu kişiler de iş beğenmeyen insanlar. Türkiye’deki ipliğin yüzde 36’sını üretiyoruz. Dokumanın ve örgü kumaşın yüzde 15’ini Kahramanmaraş tek başına üretiyor. Kadın ayakkabısı üretiminde kentimiz, Türkiye ikincisi durumunda. Altın işlemede İstanbul Kapalıçarşı’dan sonra Türkiye’nin ikincisiyiz. Çimentoda Türkiye’nin yüzde 10’unu, kâğıtta yüzde 20’sini üretiyoruz. Gerçekleştirdiğimiz üretimleri yenilenebilir enerjilerden karşılamaya çalışıyoruz. Afrika’ya bağış yapmak yerine oradaki küçük çiftçilerin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirerek ticaret yolu ile insanlara yardım etme programına Kahramanmaraş adeta damga vurdu. Bu projeye Türkiye’den 19 firmanın katıldığını ve bunların 6’sının Kahramanmaraş firması olduğunu övünerek söylemek istiyorum. Başkonuş Yaylası’nda bir dağımızda 2 bin 782 tane endemik bitki var. Bu sayı İngiltere’nin endemik bitki sayısının 2 katından daha fazla” diye konuştu. Balcıoğlu, Kahramanmaraş ekonomisinin en önemli sıkıntısının yatırım alanlarındaki yetersizlik olduğuna dikkat çekti.

Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin de, sınırda yaşanan çatışma ortamında 10 yılın geride kaldığına dikkat çekerek, “2010 yılında havaalanına kavuşmuş, sınırında Suriye’ye vizesiz geçişlerin yaşandığı bir Hatay vardı. Herkes Arap-İsrail barışını konuşuyordu. Biz de Hatay’dan Tel Aviv’e otobanla ulaşacağımız, ticaretimizi bu çerçevede geliştireceğimiz bir hayale kapılmıştık. Bu atmosfer yerli ve yabancı yatırımcıların Hatay’a ilgisini artırmıştı. Türkiye ekonomisinin üzerinde büyüyorduk. Başlayan çatışmayla Türkiye çok kısa sürede 4 milyon sığınmacıya kucak açmak zorunda kaldı. Bu sığınmacıların 400 bini Hatay’a yerleşti. Bir anda aldığımız göç, altyapımızı ve sosyoekonomik durumumuzu altüst etti” ifadelerini kullandı.

GÖÇ VE ENTEGRASYON BAKANLIĞI GEREK 

Suriye sınırında bir kent olması nedeniyle Hatay’ın ve Türkiye’nin alınan göçten önemli ölçüde etkilendiğini belirten Çinçin, “10 yıl önce 10 yaşında Türkiye’ye gelen Suriyeli bir çocuk bugün 20 yaşında bir genç oldu. Bu genç ne Arapça ne de yeterince Türkçe öğrenebildi. Türkiye’de 4 milyonu Suriyeli, toplam 7 milyon sığınmacı var. Nüfusumuzun neredeyse yüzde 10’unu teşkil eden bu topluluğun entegrasyonuna yönelik yeterince çalışma yapılabiliyor mu? Benim şahsi düşüncem, Türkiye’nin en kısa sürede Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurması ve tek elden otoriteyle bu yöndeki sorunların çözümünde hızlı hareket etmesi gerekiyor” diye konuştu.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın