Avrupa Birliği liderleri zirvesinin ilk gününde sonuç bildirisinin Türkiye bölümünde Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden dolayı Ankara’ya uygulanacak yaptırımın kişiler düzeyinde “kısıtlayıcı tedbirler seviyesinde” olması kararı alındı.

Zirvede, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin daha ağır yaptırımlar uygulanması önerisi kabul görmedi ve Türkiye’ye yaptırımlar sembolik seviyede kaldı.

Ekim ayında yaptıkları daha geniş ekonomik yaptırım tehdidinden geri adım atan AB liderleri, Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama faaliyetlerine katılan ya da katılmayı planlayan kişilere yaptırım uygulanmasına karar verdi.

Sonuç metninde Reuters tarafından yayınlanan bazı ilk taslak metinlerinin eleştirel dilinin yumuşatıldığı görüldü. AB liderleri Türkiye’nin ”yetkisiz sondaj faaliyetleri” nedeniyle yeni kısıtlayıcı önlemlerle ilgili ek listeler hazırlanmasını istedi.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDAN AÇIKLAMA

Dışişleri Bakanlığı tarafından AB Liderler Zirvesi’ne yönelik açıklama yapıldı. Açıklamada, “1-2 Ekim AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nden bu yana ülkemizle diyalog ve temas yönünde çaba gösteren Dönem Başkanı dahil birçok AB ülkesi olsa da, bir-iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündem yaratılamamış ve AB hiç bir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamamıştır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC), 2004´ten bugüne kadar, Doğu Akdeniz´deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil, istikrar unsuru haline gelebilmesi için iyi niyetli bir biçimde çaba gösterdiği belirtilerek, “AB bu kararında bir kez daha Kıbrıs Adasının ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) dayatmasına mahkûm etmiştir. AB artık, Kıbrıs meselesine Ada´daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir. Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde bir araya gelerek Doğu Akdeniz´de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları ve bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmaları en sağlıklı çıkış yoludur” ifadesine yer verildi.

AB dürüst arabulucu rolü üstlenmeli”

Doğu Akdeniz bölgesel konferansının da bu açıdan bir fırsat olduğu belirtilerek, “Doğu Akdeniz´de ülkemizin ve KKTC´nin meşru hakları kararlılıkla korunmaya devam edilecektir. Yunanistan´ın Ege Denizi´nde göçmenleri geri itmesi ve bu eylemlere Frontex´in dahil olması, AB için yüz kızartıcıdır. Ciddi bir insan hakkı ihlali olan ve uluslararası kamuoyu tarafından şiddetle kınanan bu ihlallere ve toplu sınırdışı uygulamalarına son verilmeksizin, göç akımlarının sorumlu bir şekilde yönetiminden bahsedilmesi mümkün değildir. AB, göç yönetimi konusundaki hassasiyetini ülkemize değil, sığınmacılara insanlık dışı muameleyi sistematik hale getiren özellikle Yunanistan’a göstermelidir. Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı´nı oluşturan tüm konuların önkoşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın bir an önce başlatılması, ortak menfaatimize olacaktır. Bu aynı zamanda, Avrupa´da ve ötesinde karşılaştığımız ortak sınamalarımızın aşılmasına da hizmet edecektir. Her zaman söylediğimiz gibi AB dürüst arabulucu rolünü üstlenmeli; ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır” denildi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın