Enver Erkan, Tera Yatırım >>
Türkiye’de tüketici fiyatları Ekim ayında %2,13 artış gösterirken, yıllık enflasyon ise %11,89 oranında gerçekleşti. Bizim beklentimiz aylık %2,10 ve yıllık %11,90, Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin beklentisi ise aylık bazda %2,15 ve yıllık %11,97 oranında bir enflasyon gerçekleşmesi yönündeydi. Gelen veriler beklentilerle paralel… Ekim enflasyon oranları üzerinde kur artışından gelen etkinin daha anlamlı bir yansıma gösterdiğini gözlemliyoruz.
Enflasyonun alt kalemlerine bakacak olursak; alt grupların tamamına yakını artış göstermiş görünmektedir. Aylık bazda en çok yükselen kalemler; %6,81 ile giyim ve ayakkabı, %3,03 ile gıda ve alkolsüz içecekler ve %2,45 ile ev eşyası olmuştur. Söz konusu kalemler, manşet TÜFE’den daha fazla artış göstermişlerdir. Ulaştırma, çeşitli mal ve hizmetler ve konut fiyatları da yaklaşık %2 oranında artmıştır. Yıllık bazda Eylül ayında %13,5’ten %15’e hızlanan yıllık gıda enflasyonu, hedeflenen seviyenin üzerinde kalmakla beraber, Ekim ayında %16,5 seviyesine gelmiştir. Enerji grubu, petrol fiyatlarının düşük seyretmesine rağmen dövizdeki artış etkisiyle yüksek ve Ekim’de de %2,09’luk artış göstermiştir.
Gıda ve enerji gibi volatil kalemlerin dışarıda bırakıldığı çekirdek enflasyonun da artış eğilimini sürdürdüğü görülmektedir. C göstergesi Ekim ayında %1,92’lik artış ile genel TÜFE artışının biraz altında artarken, yıllık bazda da %11,5 seviyesine gelmiştir. Daha çok çekirdek enflasyon ve ÜFE üzerinde etkisini gösteren döviz kurunun gecikmeli etkisinin bundan sonraki dönemde genel fiyat artışları tarafına yansımasını ve TÜFE üzerinde yukarı baskıyı devam ettirmesini bekleriz.
Tüketici Fiyat Endeksi (yıllık)… Kaynak: Bloomberg, TÜİK
Ekim ayı enflasyonu için kur artışından gelen etkinin fiyatlara yansımasını görme beklentisi içindeydik. %2 üzerindeki manşet TÜFE artışı, kurdan gelen etkinin artık tüketici fiyatlarının içine girmekte olduğunu gösteriyor. Ancak aynı zamanda TRY değer kaybetmeye devam ediyor ve ithalat bazlı maliyetler artmayı sürdürüyor. ÜFE’deki yüksek artış, Ekim’de de kur kaynaklı bir şekilde döviz bazlı ithalat maliyetlerinin artmasının bir sonucu olarak devam etmiş görünüyor. Nitekim %3,55’lik aylık ÜFE artışı ile beraber yıllık ÜFE de %18,2 ile TÜFE’nin oldukça üzerinde kalıyor. Ekim sonrasında da TRY’nin değer kaybının hızlı bir şekilde devam etmesi, enflasyon üzerinde ilave maliyet baskılarına neden olacaktır. Dolayısıyla yüksek ÜFE artışları, ilerleyen aylarda üreticinin üstlendiği maliyetleri tüketici tarafına da yansıtması ile beraber yüksek TÜFE artışlarına neden olacak. Döviz bazlı girdi maliyetleri nedeniyle kur artışının ilk etkilerini ÜFE’de görüyoruz ve bunun TÜFE’ye yansıması gecikmeli bir mekanizma üzerinden gerçekleşiyor. Ancak kur şokunun boyutu ve genel enflasyon eğilimine göre bu geçişkenlik süresi değişim gösterebilir.
Merkez Bankası 22 Ekim’de politika faizini artırmadığı toplantısının sonrasında da ek sıkılaştırma hamlelerine devam ediyor. Buna karşılık TRY’deki değer kaybı durmuş değil, aksine devam ediyor. TRY’nin değer kaybının devam etmesi, enflasyon risklerini ilave bir şekilde artıracaktır. Merkez Bankası, enflasyonda oluşan ilave riskleri göz önüne alarak Enflasyon Raporu’nda 2020 beklentisini piyasa beklentisine paralel bir noktaya taşıyarak %12,1 olarak güncellemişti. Bu, önceki Enflasyon Raporu’ndaki %8,9 ve daha bir ay önce açıklanan Yeni Ekonomi Programı’ndaki %10,5 beklentisine göre çok ciddi bir yukarı revizyon. Merkez Bankası direkt bir kur hedeflemesi yapmıyor elbette, ancak enflasyondaki bozulan ve bozulmaya da devam edecek olan eğilim kur artışının en önemli sonucu. Bu nedenle enflasyon beklentilerini kontrol altına almak için önce kur artışının önüne geçmek gerekmektedir. Bu sebeple, neredeyse her gün yeni bir likidite önlemi açıklayan Merkez Bankası’nın 19 Kasım planlı toplantısında, politika hamlesine karar verirken kur artışının oluşturduğu parametreleri değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.