T.C. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, pandemi döneminde Türkiye’de gıda ve tarım sektörünün çok iyi sınav verdiğini söyledi. Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi’nin Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde yeni 10 yılda Türkiye tarımının yol haritasına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği ‘Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’ tarım ve ormancılık sektörünün tüm paydaşlarını İzmir’de bir araya getirdi. Ziraat Bankası, ATP Koza Gıda Tarım ve Koza Altın İşletmeleri ve Ege İhracatçı Birlikleri sponsorluğunda düzenlenen ‘Tarım Ormanın Geleceği’ buluşmalarının son ayağı olan zirvenin açılış konuşmasını Turkuvaz Medya Grubu İcra Kurulu Üyesi Yasemin Gebeş yaptı. T.C. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin özel bir oturumla katıldığı Zirve’de Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın bir sunum gerçekleştirdi. Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’nde, ‘Tarımı Geleceğe Taşıyanlar’ ve ‘Genç Topraklar’ ödülleri sahiplerini buldu.
‘Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’nin özel oturumunda Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, ATV Ankara Temsilcisi Şebnem Bursalı ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Yazarı Okan Müderrisoğlu’nun sorularını yanıtladı. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli iklim değişikliğinden orman yangınlarına, çiftçilere ve tarıma verilen desteklerden pandemi sürecine kadar geniş çapta açıklamalarda bulundu. Pandeminin tüm dünya için sürpriz olduğuna dikkat çeken Bakan Pakdemirli, “İlk başta belirsiz bir süreç yaşandı. Şimdi ise bazı şeyler netleşmeye başladı. İlk dönemde dünyada ekonomiler durdu. İnsanlar kabuklarına çekildi. Ancak Türkiye’de tüm sektörler iyi bir sınav verdi. Biz önlemlerimizi Türkiye’de daha vaka görülmeden önce almaya başlamıştık. Tüm sektörleri bir araya getirerek stokları arttırmamız gerektiğini söyledik. Buna hazır olanlar da vardı olmayanlar da. Ancak bu süreçte perakende sektörü çok iyi bir sınav verdi. İstanbul’da da şubeleri olan bir market pandemi öncesinde 200 kamyonu elleçlerken, bu 800 kamyona çıktı, ancak bana mısın demedi. Türkiye gıda alanında ihtiyaçtan fazlasını üretiyor. Ancak tüketicinin psikolojisini ve davranışını da yönetmek gerekiyordu. Tüketici markete girdiğinde ürünü bulmalıydı. Buna göre hazırlık yaptık ve başarılı olduk” dedi.
‘Çiftçilere diplomatik pasaport’
‘Herkes evine kapansın, her şey dursun’ denildiği dönemde tarım ve gıdanın durmasının beklenemeyeceğinin altını çizen Bakan Pakdemirli, “Bu kapsamda çiftçiye ‘diplomatik pasaport vereceğiz’ dedik. Böylece çiftçinin her yere girip, çıkmasını, işlerini yapabilmesini sağladık. Bazı sektörler ikinci çeyrekte küçülürken, tarım sektörü yüzde 4 büyüdü. Bu dönemde çiftçiye destek verilmesi gerekiyordu. 22 milyar TL’lik destek paketinin yüzde 80’ini ilk 6 ayda ödedik. Ayrıca küçük üreticilere daha fazla destek vermek için, 2 bin liranın altında destek almayacakları şekilde bir düzenleme yaptık. Hazine arazilerinin üretime açılması için çalışmalarımızı yaptık. Eksik olduğumuz ürünlerin üretimi konusunda düzenlemeleri devreye aldık. İşlerinden eksik kalan çiftçilerimize esneklik sağladık. Yaşadığımız süreç nedeniyle bazı ürünlerde de üretim fazlası olacağını biliyorduk. Hiç bir gıdanın çöpe gitmemesi için çalıştık. Bir çiçeği bile heba etmemek için elimizden geleni yaptık. Hatta elimize broşür alıp vatandaşa ‘Ucuz balık var. Bunları tüketin’ diye çağrı yaptık” ifadelerini kullandı.
‘Fransa’yı geçtik, lider olduk’
Pandeminin ilk döneminde kısa süreli olarak sadece makarna ve hijyen ürünlerinde sıkıntı yaşandığını vurgulayan Bakan Pakdemirli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kolonya satışları o dönemde yüzde 1350 arttı. Hala satışlar yükseliyor. Ancak en ufak bir sıkıntı yaşanmıyor. Tarım, toplam ekonomiden yüzde 6 pay alıyor. İstihdamdaki payı ise yüzde 18 seviyelerinde. Yani her 5 kişiden biri tarım sektöründe çalışıyor. Tarımsal hasılamız 189 milyar TL’den 277 milyar TL’ye ulaştı. Bunu 2017 ve 2019 seneleri arasında başardık. Türkiye toprak kaynakları açısından aşırı zengin değil. Arazilerimiz küçük ancak çiftçimiz arazisini iyi optimize ediyor. Birim alandan iyi hasılayı almak için çalışıyor. Dünyada toprak kaynağı bakımından 17’inciyiz, ama üretim anlamında ilk 10’dayız. Avrupa’da ise Fransa’yı geçerek lider olduk. Türkiye tarım ürünleri üreten, sağlıklı ürün üreten güçlü altyapısı olan ülkedir. Tarımın paydaşlarına moral vermeliyiz. Bizim insanımız moral ile çalışır. Moral verilirse sonuçları da iyi oluyor. Biz devlet olarak bir şey üretmiyoruz. Üretime destek oluyoruz. ‘Destek bizden, gayret sizden, bereket Allah’tan’ diyoruz. Biz üretmediğimiz alanda planlama yapmaya çalışıyoruz. Bir işletme olursunuz, 100 dönüm alanınız olur. Ona göre plan yaparsanız. Türkiye’yi büyük bir çiftlik ve hayvancılık merkezi olarak düşünün. Biz bunu desteklerle doğru yöne yönlendirmeyi umuyoruz. Doğru yönlendirme ile de iyi neticeler alınabiliyor.”
‘Türkiye tarımda net ihracatçı konumda’
Türkiye’nin tarım ve gıda alanında 18 milyar dolarlık ihracatı ve12 milyar dolarlık ithalatı olduğuna dikkat çeken Bekir Pakdemirli, “Maalesef siyasette bazı konular speküle ediliyor. Türkiye bu alanda net ihracatçı konumundadır. İhracatta bu yıl 20 milyar dolar seviyelerine çıkacağımız tahmin ediyoruz. Türkiye’de tarım ve üretim çok iyi durumdadır. Birçok ürünün üretiminde ya birinci ya da ikinci konumdayız. Ancak siyasette Türkiye saman ithal ediyor gibi söylemler olabiliyor. Türkiye’de 2 bin ton saman ithalatı yapıldığında 82 bin ton ihracatı da söylemek zorundasınız. Şimdi biz ihracatçı mıyız yoksa ithalatçı mı? Yabancı ülke temsilcilerine 1 milyar dolarlık su ürünleri ihracatı yapıyoruz dediğimiz zaman kanları buz kesiyor. Hedefimiz ise 2023’te 2 milyar dolar. Birçok üründe durum bu şekilde” dedi.
‘Üretici dostu fiyat politikası uyguluyoruz’
Göreve geldiklerinde üreticinin elindeki üründen zarar etmeyeceğini söylediklerini hatırlatan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Bugün üretici girdi fiyatlarının artışında bahsedebilir. Bunlarla ilgili yapacak çok bir şey yok. Ancak biz enflasyonun ve dünyanın fiyatlarının ötesinde çiftçiyi memnun edecek fiyatlar sunuyoruz. Örneğin buğday fiyatı 2018’de 1050 TL, 2019’da 1350 TL’ydi. 2020’de ise 1650 TL oldu.
Hububat tarafında oluşan fiyatlardan memnun değilim, müstahsilimiz yoktur. Çeltikte, üzümde, fındıkta, çayda üretici dostu fiyat politikaları izliyoruz. Piyasayı çok iyi takip edip, yurtdışındaki fiyatları izleyip ona göre fiyat belirliyoruz” diye konuştu.
‘Gıda sahtekarlarına meslekte men geliyor’
Türkiye’nin sağlık ürünler ürettiğini vurgulayan Bekir Pakdemirli, şunları söyledi:
“Avrupa GDO’lu ürünler konusunda yüzde 1’e kadar müsaade ederken, biz de bu oran sıfırdır. Kişi başı gayri safi milli hasılası yüksek olan ülkelerde sağlıklı gıdalara yöneliş var. Topraklarımız bu anlamda son derece temiz. Daha avantajlı konuma gelebiliriz. Ülke içinde de sağlıklı ürünlerin üretilmesi ve vatandaşlara ulaştırılması konusunda çalışılıyor. Biz de elimizde yeterli veri oluştukça taklit ve tağşiş yapan firmaları açıklıyoruz. Bunlara cezalar kesiliyor. Ancak bu konuda bir yasa tasarısı hazırlandı. Bu yasa ile birlikte maksimum cezalar olacak. Sahteciliği tekrarlayanlar bu yasa ile birlikte men edilecek. Yine bu yasada sözleşmeli tarımla ilgili maddeler olacak.”
Dünya için iklim değişikliği konusunda alarm zillerinin çaldığına dikkat çeken Bekir Pakdemirli, “Dünya nüfusu artacak. Gıda talebi yüzde 60, sera gazı yüzde 50 artacak. Bio çeşitlilik yüzde 10 azalacak. Tarımda kullanılan su yüzde 25 azalacak. Daha zor bir dünya bizi bekliyor. Bu yüzden gıda milliyetçiliği diye bir kavram hayatımıza girmeye başladı. Pandemi sürecinde baktık ki elimizdeki limon bize yetecek, limon ihracatını izne bağladık. Rusya da hububat ihracatını askıya aldı. Artık üretimi daha optimize etmemiz gerekiyor. Sınırlı kaynaklardan daha maksimum faydalanmalıyız” diye konuştu.
‘Yangını söndürmeden gelme’
Orman yangınları konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bekir Pakdemirli, bu konudaki çalışmalarının çok ciddi olduğunu söyledi. Her seferinde yangının olduğu yere gittiğini ifade eden Pakdemirli, “Hatay’daki yangın için gittiğimin ertesi gününde kabine toplantısı vardı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı aradım. Durumu söyledim. ‘Yangını söndürmeden’ gelme dedi. Biz de teşkilatımızla birlikte arazide yer alıyoruz. Yangınlarda teknoloji kullanımına özen gösteriyoruz. İHA’ları da bu kapsamda devreye aldık” yorumunu yaptı.
Geçen yıl orman yangınları sonrası bir olumsuzun üzerine bir olumlu eklemek için ‘Geleceğe Nefes Kampanyası’nı düzenlediklerini aktaran Pakdemirli, “Geleceğe Nefes Kampanyası tarihin en başarılı kampanyalarından birisiydi. 11 Kasım’da yine sahalarda olacağız, bu defa 35 ülkede aynı anda ağaç dikimleri yapacağız. Burada önemli olan ağaçla ilgili farkındalığı artırmak.” dedi.
Bugünün 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü olduğunu anımsatan Pakdemirli, “Üretimde kadınlarımıza çok güveniyorum. Kadınlarımız hakikaten birlikte iş yapmaya
daha müsaitler. Erkeklere göre kadınlar bir araya gelip iyi işler yapıyorlar. Bugün başarılı kooperatiflerde kadınların sayıları daha fazla.” diye konuştu. Konuşmaların ardından Bakan Pakdemirli, etkinlik kapsamında düzenlenen Tarımı Geleceğe Taşıyanlar ve Kadın Çiftçiler Özel Ödülleri’nde başarı kazanan 13 kişi ve kuruluşa ödüllerini takdim etti.
‘Ürettiklerimizi satacak alternatif pazarları çoğaltmalıyız’
‘Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’nde konuşan Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın ise pandemi döneminde tarımın stratejik öneminin daha da arttığına dikkat çekti. Aydın, “Biz dünyanın önemli bir tarım ülkesiyiz ve tarımsal üretim potansiyelimiz çok yüksek. Bu potansiyeli harekete geçirmek için rol ve sorumlulukların belirlenmesine tarımın ekonomiye sağladığı katma değerin artırılmasına ihtiyaç var. Rotamızı verimlilik, karlılık, sürdürülebilirlik izlenebilirlik şeklinde planlamalıyız” dedi.
Tarımsal üretimin planlamasının çok kolay olmadığını belirten Aydın, “Ancak imkansız da değil. Gelişen teknolojileri daha etkin kullanarak hem tarımın geneli için hem de ürün bazında kısa orta ve uzun vadeli planlarımızı hazırlamalıyız. Sadece tarladaki üretim aşamasını değil, nihai tüketiciye kadar olan tüm aşamaları ele almalıyız. Tüm teşvikleri de bu planlamaya göre yeniden yapılandırmalıyız. Ne tüketeceğimizi bilirsek ne üreteceğimizi de biliriz. Veri ve bilgiyi daha iyi kullanmalıyız. Her ürüne mi yoksa stratejik olana mı destek verilmeli, her üreticiye aynı yöntemle mi destek sağlanmalı buna karar vermeliyiz. Teşvik ve destekleme sistemleri bunu ayırt edecek şekilde yeniden planlamalı. Verimliliği artırmak için kaynakları doğru dağıtmalıyız. Eğer planlamayı doğru yaparsak, tarımsal ürünlerin arz talep dengesini ve fiyatlardaki dalgalanmayı da yönetebiliriz” diye konuştu.
Ürün fiyatlarının mevsimsellikten arındırılması için seracılık, lisanslı depoculuk, soğuk hava depoculuğunu teşvik ederek önemli adımlar atılması gerektiğinin altını çizen Hüseyin Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sera yatırımcılığında ve lisanslı depoculukta geldiğimiz nokta çok önemlidir. Ancak girdi maliyetlerini yönetmeden ürün fiyatlarını yönetemeyiz. Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisinin en aza indirilmesi, milli bir duruştur. Bu da üreticiden tüketiciye bu sürecin doğru planlanmasından geçmektedir. Üretim için ihtiyaç duyulan girdilerin yurtiçinde üretilmesine ve maliyetlerin mümkün olduğu ölçüde düşürülmesine yönelik teşvik ve destekleri gündeme almalıyız. Banka olarak bunu desteklemek, kredi politikalarımızın ana hedeflerinden bir tanesidir. Geleneksel üretim yapan küçük tarım işletmelerini güçlendirip, diğer taraftan da uluslararası standartlarda üretim yapabilecek büyük işletmeleri oluşturmalıyız. Katma değerli ürün için gerekli sanayi yatırımlarını hayata geçirmeliyiz. İşin tarladaki üretimi fabrikadaki üretimle entegre olmalı. Fındığı çikolata, meyveyi kuru meyve ya da meyve suyu yaparak satmalıyız. Bunu yapanlar kazanır.”
Üretilen ürünler için gerek yurtiçinde gerek yurtdışında satılabilecek pazarlar oluşturulması gerektiğine vurgu yapan Hüseyin Aydın, şu ifadeleri kullandı:
“Ürettiklerimizi satacak alternatif pazarları çoğaltmalıyız. Verimlilik ve üretim artışını planlarken hedef pazarları da müşterilerle beraber düşünmeliyiz. Üretimi yapanların yani çiftçilerin bu faaliyetlerinden sürdürülebilir ve makul kar etmelerini sağlayamazsak, sürdürülebilir bir tarımsal üretimi yapamayız. Sürdürülebilir üretim
için sürdürülebilir karlılık şarttır. Elbette tüm bu işleri yapabilmek için finansmana ihtiyaç vardır. Bu nedenle bu işlerde işin finans yönü mutlaka planlanmalıdır.”
Tarımın uçtan uca finansmanı için iş modellerini geliştirmeyi sürdürdüklerini belirten Hüseyin Aydın, “Tarım bankacılığı yapış şeklimizi değiştirdik. Eskiden daha güçlü tarımı destekliyoruz. Ziraat Türkiye’nin çok önemli bir markası. Aslında Bank of Türkiye… Toplam 575 milyar TL kredi hacmi var. 85 milyar TL özkaynağa sahip. 30 milyon müşterisi 1734 şubesi var. 18 ülkede 111 noktada faaliyet gösteriyoruz. Küresel çapta oyuncu olmak için çalışıyoruz. Büyük olacağız ki tarımı daha güçlü destekleyelim. 156 yıldır olduğu gibi ülke tarımını çok daha güçlü bir şekilde destekliyoruz. Tarım ülkemizin geleceğidir. Ziraat olarak ülkemizin geleceği için taş üstüne taş koyanın hep yanında olacağız” ifadelerini kullandı.
‘Ekonomiye ve sosyal gelişime katkıda bulunuyoruz’
Turkuvaz Medya Grubu İcra Kurulu Üyesi Yasemin Gebeş zirvenin açılışında yaptığı konuşmada “Tarım Bakanlığı’mızın dünyaya rol model olacak projesi ‘Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık’ bizim projemizin ana temalarını oluşturdu. Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi olarak, gıda kayıp ve israfı ile mücadelede toplumsal bilinci artırmayı hedefleyen bakanlığımızın bu uzun soluklu projesini sonuna kadar destekliyoruz. Para Dergisi olarak yayın hayatımıza başladığımız günden itibaren ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunan çalışmalara imza atıyoruz. Tarım sektörünün, Türkiye’nin bir tarım ve hayvancılık ülkesi olması vesilesiyle, ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Sektörün önde gelen ekonomi dergisi olarak, ülkemizin sürdürülebilir refahına ve başarısına katkıda bulunabilecek tüm bu çalışmalarda işbirlikçi olduğumuzu ve stratejik ortak görevini üstlenmekten mutluluk duyduğumuzu ifade etmek isteriz. Bu güzel projede bakanlığımızla yan yana kamuoyunu bilinçlendirme görevimizi yerine getirdiğimiz için Para Dergisi ve Turkuvaz Medya Ailesi olarak gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi.
‘Tarımı Geleceğe Taşıyanlar Ödülleri’
Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’nde yaptıkları çalışmalarla tarımın gelişmesine katkı sağlayan gıda, tarım, orman ve hayvancılık alanındaki 13 işletmeye ödül verildi. ‘Aliağa Bisküvilik Buğday Projesi’ ile ‘Ülker Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’, ‘Sütümüzün Geleceği Bilinçli Ellerde Projesi’ ile Pınar, ‘Filiz Projesi’ ile Turkcell, ‘Tarım Bizim Geleceğimiz Projesi’ ile Migros, ‘Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Projesi’ ile Konya Şeker, ‘1000 Çiftçi 1000 Bereket Projesi’ ile Cargill, ‘Sahada İnsan Odaklı İnovasyon Projesi’ ile DenizBank, ‘Tarladan Eczaneye Projesi’ ile Zadevital ,‘Toprağıma Minnettarım Projesi’ ile İstanbul Gübre Sanayi AŞ, ‘Akıllı Tarım Projesi’ ile Assan Food, ‘Topraktan Tabağa Sıfır Gıda Kaybı Projesi’ ile Kerevitaş Superfresh, ‘Miço Projesi’ ile Anadolu Etap, ‘Köyümde Yaşamak İçin Bir Sürü Nedenim Var Projesi’ ile Ziraat Bankası ödül alan kurumlar arasında yer aldı.
Zirvenin anısına da bir kadın çiftçiye ödülü takdim edildi. ‘Dünya Kadın Çiftçiler Günü Ödülü’ Sevgi Küçüksavlı’nın oldu. Tarımda Kadın Girişimciliğinin Güçlendirilmesi
Programı 2018 yılı Türkiye 2.si olan Küçüksavlı, “Tezekteki Cevher” projesiyle, 20 büyükbaş hayvanın yıllık 221 bin kilo gübresinden çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynağı olan biyogaz üreterek, yerli ve temiz enerji elde edilmesini sağladı.
Genç Topraklar Ödülleri
Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’nde ‘Genç Toprak Ödülleri’ tarım girişimciliği alanında seçilen altı çalışmaya verildi. Ödül alan isimler ve uygulamalar ise şöyle:
Tarfin – Mehmet Memecan,
Doktar- Tanzer Bilgen, Selim Üçer, Kaan Erçakır,
Tarla.io- Kerem Erikçi,
For Farming- Levent Atlas, Ebru Şimşek Atlas,
Provea Analysis- Osman Selami Budak, Ayşe Ayşen Karakaş,
Tarsens- Celil Serhan Tezcan
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.