IAOM Avrasya ve Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, yaptığı açıklamayla Türkiye’nin bu yıl da dünya un ihracat şampiyonu olacağını belirtti. Çin’in dünya buğday stokunun yarısını elinde bulundurduğuna dikkat çekerken, Türkiye’de 5 yıl önce 400 bin ton seviyelerinde olan lisanslı depoculuğun bugün 6 milyon ton seviyelerine ulaşarak pandemi gibi süreçlerde güvenli gıdaya ulaşımdaki önemini açıkladı.

Türkiye’de un sektörünü değerlendirebilir misiniz?
Türkiye un sektörü pandemi döneminde önemli bir sınavı başarıyla vermiş oldu. Çünkü insanların temel maddesi olduğu una ve unlu mamullere en çok ihtiyaç duyduğu dönemden geçtik. Bu dönemde tedarik zincirinde en başlarda birtakım aksamalar olmasına rağmen büyük bir sorun yaşanmadan tüketicilerimize ürünler ulaşmış oldu. Sektörümüzün kapasitesinin yüksek olması ve anında reaksiyon sağlamış olması, önemli bir etkendir. Pandemi sonrasında halen pandemi öncesine göre perakende de yüksek bir tüketim görüyoruz. Ancak pandeminin ilk açıklandığı, Türkiye’de ilk açıklandığı döneme göre daha düşük bir tüketim söz konusu. Bu arada sektörümüz de pandemiye göre hazırlıklarını arttırdı. İkinci bir dalga olduğunda hem hammadde olarak hem üretim hem ambalaj ve paketleme kapasitesi olarak gerekli hazırlıklarını tamamlamış durumda. Sektörümüz, herkesin bu temel gıdaya ulaşması için bütün hazırlıkları tamamlamış durumda. 2020’nin ilk 9 ayında 2 milyon tonun üzerinde bir ihracat gerçekleştirdik. Son 7 yıldır dünyada ihracat şampiyonu olan sektörümüz, bu yılı da yeni bir ihracat rekoruyla kapatmaya hazırlanıyor.

Dünyada ve Türkiye’de buğday rekoltesini değerlendirebilir misiniz?

Türkiye’deki buğday rekoltesi, TÜİK’in ilk tahminlerine göre 20,5 milyon ton olarak tamamlandı ve geçtiğimiz senenin yüzde 7 üzerinde bir üretim rakamı tahmini yapıldı. Bu tahmin haziran ayında gerçekleşmişti. Şu anda sezonumuz tamamlandı. Biz bu üretimin bir miktar daha aşağıda olabileceğini tahmin ediyoruz. TÜİK’in revize tahminlerinde bir miktar daha aşağı olabilir. Biz her hâlükârda 19 milyon ton Türkiye tüketiminin üzerinde bir üretim söz konusu. Yani iyi bir rekolte geçirdik. Dünyaya baktığımız zaman ise 770 milyon tonluk bir rekolte üretimi, buna karşılık 750 milyon tonluk bir buğday tüketimi söz konusu. Bu sayede dünyadaki buğday stokları 320 milyon tondan 330 milyon tona yükselecek. Buraya kadar haberlerin hepsi iyi. Bu iyi haberlere rağmen sezonun başından itibaren dünya buğday fiyatlarında ciddi bir hareketlilikle karşı karşıyayız. Karadeniz piyasasında, ki dünyanın en büyük ihracatçısı olan Rusya’da buğday fiyatları sezondan itibaren yüzde 20’lik bir yükseliş gerçekleştirdi. 200 dolarlık seviyelerden fbo olarak 250 dolarlı seviyelere ulaştı. ABD borsalarında da aynı seviyeleri görebiliyoruz. Tabii ki üretimin güçlü olduğu bir dönemde neden böyle bir fiyat hareketliliğiyle karşılaştık? Pandemi sonrası dönemde birçok ülke kendi stoklarını güçlendirmek yönünde bir hareketlilik gerçekleştirdi. Örneğin; Pakistan normal süreçte hiç ithalat yapmayan bir ülkeyken, üst üste ihalelerle buğday aldığını görüyoruz. Çin’in kendi stoklarını güçlendirmek için 7 milyon ton ithalat yapacağı öngörülüyor. Mısır, Suudi Arabistan zaten her sene olduğu gibi güçlü alımlarına devam ediyorlar. Bu yüksek alımlar, fiyatların yükselmesine sebebiyet verdi. Çin’in özelinde baktığımızda dönem sonunda 163 milyon ton stokla kapatması bekleniyor. Bu da dünya stokunun yarısı anlamına geliyor. Pandemi sonrası bütün ülkeler gıda güvenliğinde buğdayı çok önemli, stratejik bir noktaya koydular. Tedarikte aksama olmaması için stoklarını yüksek tutuyorlar. Buradan yine Türkiye’ye dönersek Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Gıdanın önemi, önceki dönemden artan öneminden dolayı yüksek bir talep görüyoruz. Türkiye’de de bu üretim verilerine rağmen sezon başından beri yükselen fiyatları gördük günümüze kadar.

Lisanslı depoculukta kapasite nerelere geldi ve Türk tarımına etkileri nelerdir?

Lisanslı depoculuk, Türk tarımının gerçekten devrim niteliğinde bir gelişmesi. Ürünlerin muhafaza edilmesinde lisanslı depoculuk imkanları çiftçilerimize büyük bir rahatlık sağlıyor. Ürünleri harman zamanı, hasat zamanı piyasaya arz etme zorunluluğu olmadan lisanslı depolara teslim ederek, bunların yüksek standartlarda depolanmasını sağlıyorlar. Ardından ürünlerin pazarlanması, elektronik ürün senetleri sayesinde oluyor. Çiftçimiz için büyük bir kolaylık. Türkiye’de lisanslı depo kapasitesi, sezon başı itibariyle 6 milyon tona yükseldi ve hedef 10 milyon tona ulaşmak. Bu rakamın 5 sene önce 400 bin ton olduğunu değerlendirirsek gerçekten çok hızlı bir yükseliş var. Tam da bir önceki sorunuzda değindiğiniz konunuzla örtüştürürsek, bizim için lisanslı depoculuk gıda güvenliğinde de çok önemli rol oynuyor. Sadece çiftçimiz, tüccarımız, sanayicimiz için değil, tüm halkımız için lisanslı depoculuk kapasitenin yükselmesi, herhangi bir aksaklıkta, yaşadığımız salgın gibi ya da dış ticarette herhangi bir aksama, ürün tedarik ettiğimiz ülkelerden ürünün gelmemesi gibi durumlarda gıda güvenliğimizi garanti altına alıyor. Dolayısıyla Türkiye tarım sektörünün gelişmesi açısından hem de tüketicinin gıda güvenliği açısından son derece kritik bir sektör. Bu sektörün hızla gelişmeye devam edeceğini düşünüyoruz.

Ulusoy Un olarak nasıl bir yıl geçiyor?
Sektörünün içerisinde gerekli rolünü bu sene de oynamış oldu. Üretimde hiç ara vermeden devam edildi. Pandemi döneminde insanların gıdaya ulaşması için çalışanlarımız fedakarca çalıştılar. Bu anlamda hem şirketimizde hem de sektörümüzde yer alan tüm çalışanlara bu noktada teşekkür ediyoruz. Hiç üretime ara vermediler. Ulusoy Un da bu dönemde yatırımlarına hiç ara vermeden devam etti. 50. Yıl Tesisimizin ikinci ünitesi de devreye alındı. 2019’un başında 900 ton/gün olan kapasitemiz, 2020’nin Eylül’ü itibariyle 2100 ton/güne yükselmiş oldu.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın