“Türkiye 2050 Hesaplayıcısı: İklim Politikası Diyaloğunun Desteklenmesi” projesi raporu hazırlandı. Eylül ayında Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) gündeminde yer alan çalışma, Türkiye’nin 2050 yılında düşük karbonlu ekonomiye geçişine yönelik bir vizyonda, üstesinden gelinmesi gereken zorlukların genel görünümünü ortaya koydu.
Türkiye-AB Sivil Toplum Diyaloğu Beşinci Dönem Hibe Programı çerçevesinde, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Güneydoğu Avrupa Değişim Ağı (SEE Change Network) ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) ortaklığında Nisan 2019 – Haziran 2020 tarihleri arasında yürütülmüş olan “Türkiye 2050 Hesaplayıcısı: İklim Politikası Diyaloğunun Desteklenmesi” projesi kapsamında “Türkiye ekonomisinin karbondan arındırılması: uzun vadeli stratejiler ve acil çözüm bekleyen darboğazlar” başlıklı bir rapor hazırlandı.
Rapor, Türkiye’nin 2050 yılında düşük karbonlu ekonomiye geçişine yönelik bir vizyonda, üstesinden gelinmesi gereken zorlukların genel görünümünü sunmaktadır. Bu görünümün hazırlanmasında proje kapsamında yürütülmüş olan yerel diyalog toplantıları ve araştırma faaliyetleri çıktılarından yararlanılmıştır. Yüksek emisyon yoğunluğuna sahip teknolojilerin sürdürülebilirliği tartışmaya açılırken; düşük karbonlu teknolojilere dayalı sosyal ve teknik çözümler alternatif olarak değerlendirilmektedir. Rapor ayrıca, elektrik üretiminin etki ettiği su kaynakları, arazi kullanımı, biyolojik çeşitlilik ve hava kalitesi dinamiklerine de değinmekte ve 2050 vizyonuna doğru mevcut durum senaryoları ile alternatif bakış açılarını sunmaktadır. Paris Anlaşması uyarınca gezegenin ekolojik sınırları içinde kalmak üzere Avrupa Birliği üyesi ülkelerden ve dünyadan alınan derslere de raporda yer verilmiştir.
Rapordan öne çıkan mesajlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
· Enerji sektörü, ekonominin karbondan arındırılmasındaki zorluklar arasında öne çıkmaktadır. Türkiye artan enerji talebini karşılamak için, ya fosil yakıtlara dayalı bir sistemi önceliklendirmeye devam edecek ya da önemli enerji verimliliği artışının yanı sıra sürdürülebilir ve yenilenebilir enerjiye dayalı bir enerji sistemi için kapsamlı bir dönüşümü gündeme alacaktır.
· Enerji dönüşümü uzun vadeli bir süreçtir. Bugün alınan kararların enerji sektörü ve iklim değişikliği üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılabilmesi ve atıl varlık riskinden kaçınılması için değerlendirmelerin uzun vadeli yapılması ve stratejik planların 2023 yılı hedefleri ötesine taşınması gerekmektedir.
· Enerji verimliliğini arttırmak mümkündür ve bu uygulamalar birçok sektörde maliyet açısından rekabetçi şekilde gerçekleştirilebilir. Verimlilik önlemleri aracılığıyla arz güvenliğini sağlama ve ekonominin genel rekabet gücünü artırma potansiyeli bulunmaktadır.
· Günümüzdeki linyitin payının artırılmasına yönelik planlar, ülkenin enerji sistemini önümüzdeki 30-40 yıl boyunca emisyon yoğunluğu yüksek olan altyapılara dayalı olması riskini taşımaktadır. Termik santrallerden üretilen elektriğin taşıdığı büyük ölçekli siyasi, ekonomik, iklimle ilgili ve finansal riskler, bu teknolojinin sürdürülebilir olmadığını ortaya çıkarmaktadır.
· Nükleer teknoloji, çevresel, sosyal, siyasi ve piyasa koşulları açısından değerlendirildiğinde sürdürülebilir değildir. Nükleer enerjinin kaynak bağımlılığı, mevcut piyasa dinamiklerindeki yeri, depremle ilişkili riskleri ve bu teknolojinin toprak, su, geçim kaynakları üzerinde, gelecek nesilleri ve türleri etkileyecek şekilde yarattığı riskler, nükleer teknolojinin yaşam döngüsü boyunca sebep olduğu darboğazları Türkiye açısından daha da artırmaktadır.
· Doğal gaz, ekonominin karbondan arındırılması kapsamında uzun vadeli bir çözüm değildir. Doğal gaz olmadan düşük karbonlu ekonomiye geçiş mümkündür. Köprü yakıtı olarak bilinen doğal gazın gelecekte oynayacağı rol sınırlıdır.
· Yenilenebilir enerjinin ekonomik ve teknik açıdan elverişli hale gelmesi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini artırması açısından kolaylaştırıcı bir ortam sağlamaktadır. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin maliyetlerindeki önemli düşüş, enerji üretiminde yeni bir dönem başlatmıştır.
· Mevcut sosyo-teknik sistem, geçim kaynakları, toplum ve ekonominin genelini olumsuz etkilemektedir. Türkiye’nin tatlı su kaynakları, biyolojik çeşitliliği ve geçim kaynakları, iklim değişikliğinden ve elektrik üretimi amacıyla inşa edilen altyapılardan olumsuz etkilenmektedir. Elektrik yatırımlarının devreye alınması ya da aşamalı şekilde sonlandırılması süreçlerinde, enerji dönüşümü sürecinin temel paydaşlarının refahını göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
· Türkiye’nin uzun vadeli enerji dönüşümünde, teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümde yaşanacak etkiler sebebiyle, toplumsal diyaloğunun kurulması acil bir gerekliliktir. Gelişmekte olan niş teknolojiler ve mevcut teknolojileri bünyesinde barındıran sistemde, sosyo-ekonomik kaygılar ve ortak müştereklerin birbiriyle rekabet eden fayda ve maliyetlerinin adil şekilde ele alınması için katılım ve müzakere mekanizmalarına ihtiyaç vardır.
· Farklı paydaşların kaygılarını gözetmek için analitik karar verme araçları gereklidir. Karar verme süreçlerini destekleyen (2050 İklim Hesaplama Aracı gibi) analitik araçlar, kapsayıcılık ve uzlaşma konularında hayati öneme sahiptir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.