Koronavirüs salgını önlemlerinin hafiflediği, hayatın “yeni normal”e döndüğü yaz aylarında, şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınlar ihlal hikayelerini paylaşmaya devam etti. Nisan ayından bu yana hazırladığımız raporlarda koronavirüs salgını sürecinde kadına yönelik şiddetle mücadelenin nasıl etkilendiğini uygulama örnekleri üzerinden kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu raporlarda da belirttiğimiz üzere salgın kadına yönelik şiddetle ilgili yeni bir durum yaratmaktan ziyade var olan sorunları derinleştirdi. Görevlilerin keyfi, yanıltıcı ve caydırıcı davranışları kadınların haklarına erişimlerine engel olmaya devam etti.
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele ederek, destek mekanizmaları ile kadınları şiddete karşı koruyarak, şiddet faillerini yargılayarak ve şiddete karşı mücadele etmekle yükümlü kurumların koordineli çalışmasını sağlayarak gerçekleştirilebileceğini belirterek bir yol haritası sunan İstanbul Sözleşmesi’ne dair yürütülen tartışmaları da kötü uygulamalar ile ilişkili olarak düşünmek gerekiyor. Kamuoyunda yürütülen, sözleşmesinin meşruiyetini sorgulayan bu tartışmalar uygulamalardaki sorunları derinleştiriyor, uygulayıcılara keyfi davranma cesareti veriyor.
Kötü uygulamalar, bunlara maruz kalan kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerine zarar verdiği gibi adalete karşı güvensizliklerini de pekiştiriyor. Kötü muameleye maruz kalan kadınların, kimi zaman can güvenliği tehlikesine rağmen yetkili kurumlara başvurarak destek almaya gönülsüz olduklarını görüyoruz. Özellikle kolluk kuvvetlerinin sık sık şikayet almama, şiddet uygulayan ile barıştırmaya çalışma, kadınların maruz kaldığı şiddeti küçümseme gibi davranışları kadınların sık sık aktardığı ihlaller arasında. Polislerin kadınları dikkate almayarak ve yanıltıcı bilgi vererek yaptıkları görev ihmalinin sonucunda kadınların yıpranmış ve çaresiz hissettiğini gördük. Kötü uygulamalar kadınları şiddete maruz kaldıkları evlere mahkum ediyor, can güvenliklerini tehlikeye sokuyor. 6284 sayılı Kanun’da şiddete maruz kalan kadının en yakınındaki kolluk birimine başvurması yeterliyken ilçelerde yer alan Aile İçi Şiddet Birimi’ne başvurmayan kadınların başvurularının değerlendirilmediği uygulamalarla karşılaşıyoruz.
Temmuz ayında Pınar Gültekin cinayeti ardından öldürülmekten korktuğunu paylaşan kadınların sayısında artış yaşandı. Kadın cinayetleri aniden ortaya çıkan bir cinnet anı değil, kimi zaman yıllar süren sistematik erkek şiddetinin vardığı son noktadır. Kadınlar maruz kaldıkları şiddetin onları öldürmeye gideceğini görürken bu konuda var olan hukuki mekanizmalara güvenmekte güçlük çekiyor.
Kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının görevliler tarafından nasıl uygulandığını takip etmek, aksaklıkları tespit edip telafi etmek ve kötü uygulamaları cezasız bırakmamak kadına yönelik şiddetle mücadelede kararlılığın önemli göstergeleri arasında. Yetkilileri kötü uygulamalara karşı önlem almaya, ihlalleri kovuşturmaya ve kadınların adalete güvenlerini tesis etmek için çalışmaya davet ediyoruz.
Temmuz ve Ağustos aylarında Mor Çatı’dan destek alan kadınların deneyimlerinden bir kısmını ve gözlemlerimizi aktarıyoruz:
Bir kadın kendisine devamlı şiddet uygulayan kocası hakkında şikayette bulunduğunu ve uzlaştırmacı tarafından arandığını söyledi. Bize ulaşan kadın, uzlaştırmacının teklifini kabul etmezse kendisi için kötü olur diye çekindiğini ifade etti. İstanbul Sözleşmesi’ne göre, taraf devletler kadına yönelik şiddet eylemlerinde uzlaştırma da dahil zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını yasaklamak zorundadır. Konu ne olursa olsun, kadınların uzlaştırmacıya olumlu veya olumsuz cevap vermenin yanı sıra teklifi cevapsız bırakma hakları da vardır. Bu örnekte, zorunlu uzlaştırma yolunun hem şikayetçi kadını baskı altına soktuğunu hem de uzlaştırmacı tarafından yeterli ölçüde bilgi verilmediğini gördük.
Bir kadın sığınak talebi ile ALO 183’ü aradığını ve görüştüğü yetkili kendisine “Sığınaklar 60-100 kişilik yurt gibi yerler” dediği için 4 yaşındaki çocuğu ile rahat edemeyeceğini düşünerek vazgeçtiğini aktardı. Kocasına dönmesi için baskı yapacaklarından endişe ettiği için ailesinin yanına da gidemediğini paylaştı.
Bir kadın kocası tarafından 3. kişilerin dolandırıldığını, kocasının dolandırdığı kişilere kendisinin telefonunu verdiğini ve evdeki parayı alarak kaçtığını aktardı. Kocasını şikayet etmek için karakola gittiğinde asayişe yönlendirildiğini, orada ise başka acil işler var denilerek bekletilip baştan savıldığını, savcılığa gittiğinde ise savcının karı koca arasında böyle bir suç olamayacağını, aile içinde çözebileceklerini söyleyerek dilekçesini almadığını paylaştı. Bu olayda iddiaya uygun mevcut suç tiplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından değerlendirilmediğini, karakolda ilgilenilmediğini, kadına hiçbir aşamada ekonomik şiddet nedeniyle 6284 sayılı Kanun’dan yararlanabileceği bilgisinin kendisine verilmediğini görüyoruz.
Bir kadın, gündüz polisin yönlendirmesiyle sığınağa gittiğini, sonra polisin ailesine sığınakta olduğunu haber verdiğini ve aynı günün akşamı ailenin kendisini gelip sığınaktan aldığını paylaştı.
Genç bir kadın yaşadığı alıkonma ve hırsızlığın ardından polise gittiğini fakat polisin şikayetini almayıp işleme koymayarak sadece kendini hazır hissettiğinde savcılığa gitmesini söylediğini ve darp raporu alması için dahi yönlendirmediklerini aktardı. Kadın daha sonra savcılığa gittiğinde savcının kendisini dikkate almadığını, kadını fail ile tekrar karşı karşıya gelmesi için yönlendirerek “Sen adamı ara, gözünü korkut, ceza alabileceğini bu yüzden borcunu ödemesini söyle” diyerek kendisine akıl verdiğini aktardı.
Bir kadın cezaevinde olan kocasının koronavirüs salgınından dolayı denetimli serbestlik ile cezaevinden çıktığını ve kendisini tehdit etmeye başladığını aktardı. Kadın bu tehditlerden dolayı şehir değiştirmek zorunda kaldı.
30 yılı aşkın evliliğinde sürekli şiddet gören bir kadın polise gittiğinde kendisiyle ilgilenilmediğini, çay ikram edip beklettiklerini fakat şiddet şikayetini almadıklarını aktardı. Polislerin ayrıca “Ailedir, olur, geçer”, “Sığınma evine gitsen ne yapacaksın, orada 10 kişi aynı odada kalıyorlar, sen bunu yapabilecek misin” “Seni orada koruyacaklarına inanıyor musun” gibi sözler söylediğini de paylaştı.
Evde şiddet gören göçmen bir kadın polise gittiğini, darp raporu alması için yönlendirilmediğini ve sığınağa gitmesi için şikayetçi olması gerektiğinin kendisine söylendiğini aktardı.
Şiddet gören bir kadın, gece yarısından sonra karakola gittiğinde polisin “Biz bir şey yapamayız” diyerek kendisini geri yolladığını aktardı. Kadına sorduğumuzda 6284’e dair bilgilendirilmediğini öğrendik.
Uzun yıllardır şiddet gören bir kadın polis ile birlikte darp raporu almak için gittiği hastanede görevlilerin “Çok işimiz var” diyerek geri gönderdiğini, 5 saat karakolda bekledikten sonra tekrar gittiklerinde darp izi geçtiği için “Tokadın darp raporu olmaz” diyerek rapor vermediklerini aktardı. Kadın daha sonra karakoldan müşterek konutun kendisine tahsisini talep ettiğini fakat bunun yapılmadığını, şiddet uygulayan kişiye karşı ise sadece 24 saatlik uzaklaştırma kararı alındığını söyledi. Uzaklaştırma süresi bittiğinde şiddet uygulayan eve girmeye çalışınca polisi aradığını, polisin ise eve almak zorunda olduğunu söylediğini paylaştı. Bu nedenle kadın iki çocuğuyla beraber evinden çıkmak zorunda kaldı.
Abisinden şiddet gören bir kadın karakola giderek şikayetçi olduğunda polisin “O senin abin, kötülüğünü istemez” dedikten sonra abisine de dönüp “sen de vurma, hadi bakalım” diyerek hiçbir işlem yapmadan geri gönderdiğini aktardı.
Bir kadın, kocasından şiddet gördüğü için polisi çağırdığını, bu arada evden kaçan kocasının gidip bir çay bahçesine oturarak kendisine tehdit mesajları atmaya devam ettiğini aktardı. Kadın polisle beraber şiddet uygulayan kocanın yanına gittiğinde polisin “Neden şiddet uyguladın” diye sorduğunu, kocanın ise kendini haklı gösterecek gerekçeler söylemesinin ardından polisin “Hadi bakalım bir çay için anlaşın” diyerek kendisini kocayla baş başa bırakıp ayrıldığını söyledi. Kadın bu deneyimin ardından “Ben nasıl güveneyim polise, kocam beni orada öldürebilirdi” diyerek adalete güvensizliğini paylaştı.
Bir kadın uzun süre önce boşandığı, ayrı şehirde yaşadığı, çocuğunu bir yıldır neredeyse hiç ziyaret etmeyen eski kocasının, babaannesini ziyaret etmesi için çocuklarını memlekete götürdükten birkaç gün sonra arayarak “Çocuğu bir daha geri getirmeyeceğim, görmek istiyorsan gelir burada oturursun” dediğini paylaştı. Polisi aradığında ise polisin kendisine “Ne kadar abartıyorsun, ne var yani çocuk babasının yanındaysa. Hem senin bu çocuğu görmek için mahkeme kararın var mı?” diye cevap vererek şikayetine keyfi yaklaştığını aktardı.
Kocasından şiddet gören bir kadın karakola başvurduğunda kendisine kocası hakkında şikayette bulunabileceği, tedbir nafakası talep edebileceği ve çocuklarının velayetini alabileceği gibi 6284 sayılı Kanun’daki haklarının anlatılmadığını aktardı.
Maruz kaldığı şiddet nedeniyle karakola başvuran bir kadın polislerin ikametgahının orada olmamasını bahane göstererek şikayetini almadığını paylaştı.
Bulunduğu ildeki baroya adli yardım başvurusu yapan bir kadın çok ileri bir tarihe randevu verildiğini aktardı.
Boşanma aşamasında olan bir kadın maddi yardım için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurusunun evli olduğu gerekçesi ile reddedildiğini aktardı.
Koruma kararı olan bir kadın kocasının çocuğunu kaçırmaya teşebbüs ederek koruma kararını ihlal etmesine karşın şikayet ettiğinde zorlama hapsinin verilmediğini paylaştı.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.