İlk 7 ayda makine ihracatı 9,1 milyar dolara ulaştı

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) yılın ilk 7 ayındaki makine ihracatının 9,1 milyar dolar olduğunu açıkladı. Makine sektörünün ihracatı, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,9 azaldı. Ana pazarları olan Avrupa Birliği, İngiltere ve ABD’de ciddi daralma yaşayan makine sektörü, hedef pazarlarından sadece Rusya’da artış kaydetti. Dünya makine ticaretinin pandemi nedeniyle yüzde 20 civarında düştüğünü vurgulayan Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Türkiye’nin Makinecileri olarak biz, kaybımızı yüzde 12’nin altında tuttuk. Ana pazarımız olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladık. Eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabiliriz. Makine imalatçıları kapasitelerini yüzde 80’inin üzerine çıkarmadan normalleşemez. Ülkemiz, makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak.”

Pandemide ilk dalganın yaşandığı ikinci çeyrekte yüzde 27’lik ihracat kaybı yaşayan makine sektörü, Temmuz ayında 2019 yılının aynı ayındaki 1,5 milyar dolarlık ihracat performansını yakalayarak olumlu sinyaller verdi. Bu yıl da Temmuz ayında 1,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün ilk 7 aylık ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 11,9 düşüşle 9,1 milyar dolar oldu. Türkiye’nin Makinecileri, en çok ihracat yaptıkları beş ülke olan Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa’da 7 ayda toplam 600 milyon dolar kayıp yaşarken Rusya’ya ihracatı yüzde 19 artırdı.

Dünyada makine teçhizat yatırımlarının en erken iki yıl içinde eski haline dönmesini beklediklerini vurgulayan Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:

“Uluslararası ticaretin bir anda kesildiği bir dönemde dünya makine ticareti yüzde 20 düşerken, biz kaybımızı yüzde 12’nin altında tutarak rakiplerimizden pozitif yönde ayrıştık. Bundan sonraki süreç için de ikinci dalga riskini göz önünde bulundurarak çalışıyoruz. Alt sektörlerimizle yaptığımız görüşmelerde, firmaların yeni bir kriz yönetimi için şimdiden hazırlık yaptıklarını, eğer kötümser senaryo hayata geçer ise bundan en az hasarla çıkmak için çalıştıklarını görüyoruz.”

“İkinci dalga yaşanmazsa geçen yılın rakamlarına yaklaşabiliriz”

Ana pazarları olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladıklarını da sözlerine ekleyen Karavelioğlu, “Bu canlanma, güçlü firmaların iyimserliğini artırdı. Eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabiliriz.”

Türkiye Makine Federasyonu’na bağlı alt sektör dernekleriyle irtibat halinde, pandemi deneyiminin farklı ürün gruplarına olan ihtiyaçları nasıl etkileyeceğini analiz ettiklerini belirten Karavelioğlu şunları ifade etti:

“Karantina süreci tüm toplumlarda yaşam tarzının sorgulandığı, gerçek imkân ve ihtiyaçların net biçimde ortaya çıktığı bir dönem oldu. Bunun tüketim ve yatırım ortamı üzerinde derin izleri olacaktır. Tüketim alışkanlıklarındaki değişimin hangi sanayi dallarını nasıl etkileyeceği, hangilerinde yatırım ihtiyacı artarken hangilerinde atıl kapasiteyi artıracağı henüz bilinmiyor. Fakat biz ağırlıklı KOBİ yapımızdan kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle, bu değişime çok çabuk ayak uydurabiliriz; yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim.”

“Makine ithalatı kayıtsız şartsız dizginlenmeli, teknoloji geliştirmeye kaynak oluşturulabilmeli”

Dünyanın en geniş üretim yelpazesini oluşturan makine imalatında Türkiye’nin yüksek bir çeşitliliğe sahip olduğunu ve doğru yatırımlarla hemen her teknoloji seviyesinden makineler üretebildiklerini söyleyen Karavelioğluşöyle konuştu:

“Ülkemiz, bu atılımı gerçekleştirmek için makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Dijitalleşmenin yeni döneme entegrasyonda önemini daha da artıracağını akılda tutarak hep birlikte çalışmalıyız, imalat sanayimizdeki tüm süreçleri olabildiğince dijitalleştirmeliyiz. Sektör özelinde hamle yapılması gereken alan ise tasarım ve doğrulama süreçleridir. Butik imalatın hızını artırmak ve optimum tasarımla karbon ayak izini azaltmak bakımından bu alanların geliştirilmesi son derece önemli.”

“Bizim makinelerimiz rakiplerin makinelerinden daha yerlidir”

Korumacı politikaların günümüzün mecburiyeti olduğuna ve ilave gümrük vergilerinin küresel üretim ve ticarette normalleşme sağlanana kadar yürürlükte kalması gerektiğine değinen Karavelioğlu şunları söyledi:

“Üretim yatırımlarının hızla gerilediği kriz ortamında, bilhassa doğu menşeli makinelerin dampingle ve büyük finansman kampanyaları ile gümrük duvarlarını kolaylıkla aştığını görüyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri buna karşı kapsamlı tedbirler geliştirirken ülkemizde bu politikalara muhalefet ediliyor. Makine imalat sanayimizin esasen montaj sektörü olduğuna dair spekülasyonlarla ilave vergilerin kaldırılması talep ediliyor. TUİK’in katma değer oranı verileri sektörün genel imalat sanayi içinde zirvede olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa’nın altıncı büyük makine imalatçısı olan Türkiye’nin makineleri, bugün çökmekte olan küresel tedarik zincirlerini çok önceden kurmuş bulunan rakip ülkelerin makinelerinden daha yerlidir.”

“Kapasite kullanımı yüzde 80’i aşarsa normalleşiriz”

Makine sektörünün bakım, onarım, kamu sağlığı için açık kalma mecburiyeti nedeniyle karantina sürecinde üretimi durdurmadığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Makine imalatçılarıyla yaptığımız son ankette; yurtdışı seyahat engeli, yükümlülüklerin ertelenmesi ile alacakların tahsilatı, yani likidite, ve kapasite kullanım düşüklüğü en önemli güncel sorunlar olarak öne çıkıyor. Salgınla ilgili hangi senaryo yaşanırsa yaşansın, acilen bu sorunların çözülmesi gerekiyor” dedi.

Normalleşme adımlarıyla birlikte imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı artışını değerlendiren Karavelioğlu, makine imalatçılarının kapasitelerini yüzde 80’inin üzerine çıkarmadan normalleşemeyeceğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

“Yeniden verimli üretim ve yatırım yapabileceğimiz, kâr elde edebileceğimiz, teknoloji geliştirip, Ar-Ge’ye kaynak sağlayabileceğimiz bir dönemi iple çekiyoruz. Küresel sınır aşan üretim zincirilerinde değerin en büyük kısımları olan bilgi, markalaşma ve teknolojinin yoğunlaştığı son halkada yer almak istiyoruz. Bunları başarmak için şu an boşta olan kapasitelerimizi harekete geçirmek dahi yeterli. Çünkü yeni dönemde artık ucuz değil, güvenilir tedarik ve yakın coğrafya önem taşıyor. Daha kısa zincirlerin hâkim olduğu, daha küçük partilerle ticari işlemlerin yapıldığı bir anlayış öne çıkıyor. Bölgesel anlaşmaların yerini ikili anlaşmaların alacağı bu dönemde, bütün Serbest Ticaret Anlaşmalarının çekirdeğini makine oluşturacak. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın