Pandemi sürecinde ekonomiler yavaşlarken, yerli oyun şirketi Peak Games, ABD’li Zynga’ya 1,8 milyar dolara satıldı. Böyle Türkiye’nin ilk unicorn’u (değeri 1 milyar doların üzerinde, genç teknoloji şirketi) olarak tarihi bir başarı hikayesine imza attı. Bu başarının tekrarlanabilir olması ise Türkiye girişim ekosistemi için çok daha kritik bir önem arz ediyor. Bu konuda dünyaya örnek olan ve 1,3 milyonluk nüfusu ile 4 adet ‘unicorn’ (değeri 1 milyar doların üzerinde, genç teknoloji şirketi) çıkaran Estonya hem sunduğu olanaklar hem de izlediği stratejilerle dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi sürdürüyor. Estonya, dünyanın dört bir yanındaki girişimciler için sunduğu fırsatlarla, Türkiye’den yeni unicorn hikayeleri çıkmasına aracı olabilir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılarak yeniden bağımsızlığını kazanan ve 90’lı yıllarda teknolojik ve dijital altyapısının gelişimini teşvik etmek için bir dizi atılım gerçekleştiren Estonya, bu atılımların ardından bugün dünyanın en iyi girişim ekosistemlerinden birine sahip olmayı başardı. Şaşırtıcı bir şekilde 1,3 milyonluk nüfusuna rağmen değeri 1 milyar USD’nin üzerinde 4 genç teknoloji şirketi (unicorn) çıkaran Estonya’nın bu başarısı dünya çapında bir ilgi görmeye devam ediyor.

Microsoft tarafından 8,5 milyar dolara satın alınan Estonya doğumlu Skype, dünyanın en büyük halka açık online oyun yazılımı sağlayıcısı Playtech, 20’yi aşkın ülkede 3 milyondan fazla yolcu ve 100 bin sürücüyü birbirine bağlayan ulaşım uygulaması Bolt (eski adıyla Taxify) ile dijital dünyanın ilk para transfer yöntemlerinden TransferWise bu örneklerin başında geliyor.

2010 yılında Kadıköy / Moda’da bir apartman dairesinde kurulan Peak Games’in 1.8 milyar dolar karşılığında ABD’li mobil oyun şirketi Zynga’ya satılmasının ardından Türkiye’deki girişim ekosistemi ise bugün hatırı sayılır bir ilgi görüyor ve yatırımcıların ilgisini çekmeyi sürdürüyor. Ancak yakalanan bu başarının sürdürülebilir olması ve yeni unicorn başarılarının çıkması için bu alanda büyük başarılara imza atmış ülkelerin dikkatlice incelenmesi gerekiyor. 

Estonya, Türk girişimciler için de yeni fırsatların kapısını aralıyor

Girişim ekosisteminin dünyadaki durumuna baktığımızda; İsrail, Kolombiya, Filipinler, Brezilya, Portekiz ve Malta gibi birçok ülkenin bu alanda yaptığı atılımlarla son 5 yılda birer unicorn’a sahip oldukları görülüyor. Bugün Türkiye’de girişim ekosistemini ve girişimcileri geliştirmenin yolları aranırken, bu alanda önemli bir rol model olan Estonya, Türk girişimciler için önemli fırsatlar sunuyor.

Estonya’nın dünyada ilk kez uygulamaya geçirdiği, dünyanın herhangi bir ülkesinin vatandaşlarına resmi dijital kimlik elde etme hakkı sunan e-Residency (e-Oturum) programı, dünyanın herhangi bir yerinden Avrupa Birliği (AB) pazarında kurulmuş bir şirket olma avantajları sunarken, AB üyesi ülkelerle AB ortak pazarının sağladığı imtiyazlar ile ticaret yapma imkanı tanıyor. Programa Türk girişimcilerin ve yatırımcıların ilgisi giderek artıyor.

Estonya, öte yandan bugün Avrupa’da kişi başına yapılan startup yatırımları sıralamasında, Birleşik Krallık’tan sonra ikinci sırada yer alıyor ve Türk yatırımcılar için henüz yeni bir pazar olmasının yanında ilerleyen yıllarda Türkiye’den de çok fazla start-up yatırımcısı olması bekleniyor. Estonya’nın start up visa programı da, bu ekosistemi daha yakından deneyimlemek isteyen Türk girişimciler için ayrı bir çözüm olarak sunuluyor.

Bugüne kadar 2600’ü aşkın T.C. vatandaşı ‘e-Oturum’ aldı

AB ortak pazarında iş yapmak isteyen ve diğer şirketlerle rekabet ederken geride kalmamak isteyen Türk girişimciler Estonya’nın e-Residency (e-Oturum) programı yoğun ilgi gösteriyor. e-Residency (e-Oturum) programı ile girişimciler, Türkiye’den çalışırken global bir AB şirketi kurabilmelerini sağlayan resmi dijital kimlik elde etme hakkını kazanıyor.

2600’ü aşkın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ‘e-Oturum’ aldığı program, dünya çapında 65 binin üzerinde kişiye ulaşırken, şimdiye kadar Türkiye’den e-Oturum (e-Residency) yoluyla kurulan şirketlerin sayısı ise 650’yi aştı. Program, e-Residency ile kurulan bir AB şirketinin, sadece Avrupa’da faaliyet göstermesini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında iş yaparken AB’nin hukuki çerçevesinden de yararlanmasına olanak sağlıyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın