Prof. Dr. Sinan ALÇIN* >> Çin’deki toparlanmayla eş zamanlı olarak, bütün dünyada hem virüsün etkileri hem de ekonomik çöküş belirtileri ardı sıra ortaya çıkmaya başladı. Ani duruştan ilk etkilenen sektörler; havacılık, turizm, lokantacılık, hazır giyim ve diğer perakende sektörleri olurken, geçici olarak gıda ve sağlık sektörlerindeki satışlarda da bir sıçrama yaşandı. Virüsün yaygınlaşmasına paralel olarak, sanayi üretiminde duraksama ve tedarik zincirlerinde kopuşlar yaşanmaya başladı. Ülkeler hızlı bir biçimde birbirlerine karşı sınırları kapatırken, lojistik hatları da kontrolsüz biçimde kopartılmış oldu.

Giriş

İlk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıkıp, Ocak ayından itibaren Çin’in bütününü tehdit eder hale gelen Yeni Korona Virüs (Covid-19), etkilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte Dünya Sağlık Örgütü (WTO) tarafından 11 Mart 2020’de pandemi olarak ilan edildi. Mevcut kriz, sağlık boyutuyla 1918’deki İspanyol Gribine ve ekonomik boyutuyla da 1929 Dünya Ekonomik Buhranına benzetilebilir. Pandeminin sağlık yönüyle kontrolü muhtemelen tedavi edici ilaçların bulunmasıyla gerçekleşecekken, ekonomik etkilerinin tamamen ortadan kalkması yılları alacaktır.

Ekonomik olarak Covid-19’un ilk belirtileri; üretimde ani duruş, tedarik zincirlerinde kopuş ve yaygın istihdam kayıpları biçiminde görünür oluyor. Virüsün ortaya çıktığı Çin, hem sağlık hem de ekonomik etkileri en hızlı toparlayan ülke olmakla birlikte dünyanın geri kalanı için aynı iyimser tablonun olduğunu söylemek için henüz çok erken. Gerçekten de önce İran ve İtalya, daha sonra ABD ve nihayetinde İspanya, süreçten çok daha ağır etkilenmekte. Türkiye ise -özellikle İstanbul merkezli olarak- virüsün yayılma hızı açısından oldukça dikkat çekici.

Çin’de ne oldu?

Virüsün ve dolayısıyla krizin çıkış yeri olan Çin, Ocak ortasından Şubat sonuna kadar kararlılıkla uyguladığı politikalarla krizden de ilk çıkan ülke olma yolunda ilerliyor. Tabii bu Ceteris-Paribus koşulunda. Oysa ki, virüsün ne tür mutasyonlar geçireceğini ve ikinci, üçüncü dalgaların gelip gelmeyeceğini henüz bilmiyoruz.

Yine de ekonomik etkiler ve toparlanma anlamında Çin ekonomisinin virüs salgını ve sonrasındaki durumu bir gösterge olarak dikkate alınabilir.

Virüsün ilk olarak ortaya çıktığı Çin sanayisi, dünya sanayisinin yüzde 28’ini oluşturuyor. İlk elden sanayi sektöründeki yüzde 14 düzeyindeki daralma, dünya ekonomisinde petrol talebinde yüzde 20’lik bir düşüşe neden oldu. Bu durum “normal” koşullarda, OPEC+ ülkelerinin kontrollü petrol arzını azaltmalarıyla aşılabilecekken öyle olmadı ve Suudi Arabistan en büyük rakibi olan Rusya’nın petrol sattığı ülkelere mevcut fiyatın da altından petrol satışı yapabileceğini ilan etti. Rusya’nın da Suudilerin restini görmesiyle, petrol fiyatları adeta tepe taklak oldu. Bu ilk küresel panik havasını, başta ABD’de Fed olmak üzere, İngiltere Merkez Bankası (BoE), Japon Merkez Bankası (Boj) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kredi alanını genişletecek aşırı gevşek para politikalarına yönelmeleri, uluslararası para ve sermaye piyasalarında korku ve paniği tetikledi. Bu haliyle virüsten önce, ekonomik korku ve panik dünyaya hızla yayılmaya başladı.

Çin’de 2020’nin ilk iki ayında sanayi üretimi yüzde 13,5 azalmış, kentsel işsizlik ise yüzde 6,2 ile çok yüksek bir seviyeye gelmiştir. Bu verilere ek olarak sabit sermaye yatırımları da yüzde 24,5 gerilemiş ve Çin ekonomisinin dış ticaret hacmine bakıldığında azalış yüzde 9,6’ya kadar çıkmıştır.  (National Bureau of Statics of China).

Mart 2020 ile birlikte ise hızlı çöküş yerini bu kez hızlı bir toparlanmaya bırakmıştır. Çin Lojistik ve Satın Alma Federasyonu’na göre; Mart ayı itibari ile salgın önleme ve kontrol mekanizması iyileşmeye başlamıştır. Bu sayede de işletmelerin yeniden işe başlamasıyla birlikte üretime hız verilmiştir. Çin’in PMI endeksi (satın alma yöneticileri endeksi) geçen aya oranla 16,3 puan yükselerek toparlanma göstermeye başlamıştır. İmalat sanayi dışı faaliyetler endeksi 22,7 puan yükselmiştir. Şubat ayındaki sert düşüşün ardından, işletmelerin yarısından fazlasının geçen aya göre daha iyi çalışmaya ve üretime geçtiği görülmüştür. 25 Mart 2020 itibarıyla PMI anketinde büyük ve orta ölçekli işletmelerin işe dönüş oranı şubat ayına göre yüzde 96,6 ile 17,7 puan artmıştır. Yine Mart 2020’de Çin’in imalat PMI endeksinin bir önceki aya göre yüzde 16,3 artışla 52,0 puan olduğunu gözlemledik.

İşletme ölçeği açısından, büyük, orta ve küçük ölçekli işletmelerin PMI değerleri bir önceki aya göre sırasıyla 16,3, 16,0 ve 16,8 puan artmıştır ve yine sırasıyla 52,6, 51,5 ve 50,9 olmuştur. Sınıflandırma endeksine göre PMI, üretim endeksi, yeni siparişler endeksi ve istihdam endeksini oluşturan beş alt endeksin tamamı eşik değerin üzerindeyken, ana hammadde stok endeksi ve tedarikçi dağıtım zaman endeksi eşiğin altında kalmıştır. Üretim endeksi bir önceki aya göre 26,3 oranında artıp, 54,1 seviyesinde gerçekleşerek imalat üretiminin bir önceki aya göre arttığını göstermektedir. Yeni siparişler endeksi, bir önceki aya göre 22,7 puan artarak 52 seviyesinde gerçekleşmiş ve imalat pazarı talebinin iyileştiğini göstermiştir.

İmalat sanayiinde ana hammadde stok endeksi 49 ile geçen aya göre 15,1 puan artarak ana hammadde stok düşüş oranının daralmış olduğunu göstermektedir. İstihdam endeksi geçen aya göre 19,1 oranında artarak yüzde 50,9 olarak gerçekleşmiştir. Tedarikçi dağıtım süresi endeksi geçen aya göre 16,1 oranında artarak 48,2 oranında gerçekleşmiş ve bu durum imalat sanayiindeki hammadde tedarikçilerinin teslim sürelerinin henüz hızlanmamış olduğunu göstermektedir. (Department of Service Statistics of NBS China Federation of Logistics and Purchasing). Buradaki endeks değerlerinde 50 eşik değerdir. 50 üstü iyileşmeye, 50 altı ise kötüleşmeye işaret etmektedir.

Çin’deki kriz nedeniyle müşteri potansiyelini artırmayı bekleyen ülkelerde, “imalat felci” ortaya çıkarken; güvenli ve steril üretim sahası olarak Çin, Mart ayı ortasından itibaren dünyayı beslemeye yeniden başladı.

Dünya’da neler oluyor?

Avrupa ve ABD’nin lokomotifliğinde, ağırlıklı kuzey yarım küre olmak üzere neredeyse dünyada her noktaya erişen virüs, dokunduğu her yerde üretimde ani durma, tedarik zincirlerinde kopma ve kitlesel istihdam kayıpları yaratıyor.

Çin’deki toparlanmayla eş zamanlı olarak, bütün dünyada hem virüsün etkileri hem de ekonomik çöküş belirtileri ardı sıra ortaya çıkmaya başladı. Ani duruştan ilk etkilenen sektörler; havacılık, turizm, lokantacılık, hazır giyim ve diğer perakende sektörleri olurken, geçici olarak gıda ve sağlık sektörlerindeki satışlarda da bir sıçrama yaşandı. Virüsün yaygınlaşmasına paralel olarak, sanayi üretiminde duraksama ve tedarik zincirlerinde kopuşlar yaşanmaya başladı. Ülkeler hızlı bir biçimde birbirlerine karşı sınırları kapatırken, lojistik hatları da kontrolsüz biçimde kopartılmış oldu.

ABD’de son iki haftadaki işsizlik başvuruları tarihsel rekor artış ile 6,5 milyon kişiyi geçmiş durumda. Dünya ekonomisi için ilk çeyrek büyümesine ilişkin tahminlerin tamamı negatif olacağı yönünde. Toparlanmanın ne zaman başlayacağı konusunda ise senaryolar farklı. V biçiminde bir toparlanma, yani hızlı düşüş ardından hızlı yükseliş bir ihtimal. Çin’de böyle oldu. Ama dünyanın geri kalanı için toparlanmanın U biçiminde oluşması daha kuvvetli bir ihtimal. Bu virüsün bir yönüyle Haziran sonuna doğru kontrol edilmesi ve 2020 yılının sonuna kadar ancak “kayıpların azaldığı” bir görünüm ortaya çıkabileceğine ilişkin görüş. U toparlanmanın “toparlanma” kısmı 2021’e işaret ediyor. Tabii bu iki yaklaşım toptancı niteliklere sahip. Dünyanın her yerinde aynı toparlanma hızı olmayacağı gibi, sektörel olarak da aynı toparlanma hızı mümkün değil. Turizm, havacılık, lokantacılık ve benzeri hizmet sektörleri için sanırım yılın kapandığını söylemek makul bir öngörü olacaktır.

Virüsün turnusol kağıdı etkisi, ülkeleri sağlık politikaları ve hazine güçleri açısından ayrıştırdı.

Mart ayının başında korku ve paniği besleyen kontrolsüz parasal genişlemeci politikalar bu kez yerini ABD ve Avrupa’da kurtarma paketlerine bıraktı. ABD’de halihazırda 2.2 trilyon Dolar, Almanya’da 750 milyar Avro, Fransa’da 300 milyar Avro’luk paketler ardı sıra açıklandı.

Açıklanan bu paketler, “helikopter parayı” da içeren, doğrudan üretim ve iş kaybına uğrayan üreticiler ve hane halklarına destek içeriyor. Ancak dünyanın tamamında ülkelerin hazineleri, halklarını birkaç ay besleyecek kadar güçlü değil. Özellikle krizin ilk etkileri çekildikten sonra üçüncü dünya ülkelerinde kalıcı ve yıkıcı etkilerinin devam etmesi de bekleniyor. Burada uluslararası düzenleyici kuruluşlara gözler çevriliyor.

IMF’nin açtığı yardım ve kredi paketine başvuran ülkelerin sayısı şimdiden 100’e yaklaştı. Muhtemelen önümüzdeki aylarda yardım ve kredi paketi genişleyecek. Öte yandan Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı (UNCTAD) da bir tür “manifesto” yayımlayarak, gelişmekte olan ülkelere 2,5 trilyon dolarlık acil destek çağrısı yaptı. Bu süreçte kendi iç süreçlerini yönetmeye çalışan gelişmiş ülkelerden bu çağrıya ne yanıt geleceği de belirsiz. Çağrının içindeki “Marshall Planı” göndermesi dikkat çekici. Truman Doktrini sonucu ortaya çıkan Marshall Yardım Planı İkinci Dünya Savaşı sonrası dağılan başta Avrupa olmak üzere, kapitalist blokta yer alan ülkeleri sistem içinde kalmaya teşvik edecek şartlar içeriyordu. Burada yapılan çağrı, gelişmekte olan ülkeler açısından da bir yanda Çin gibi hızlı toparlanan ülke örnekleriyle diğer tarafta sağlık sistemi paramparça ABD, İngiltere gibi örnekleri karşılaştırma fırsatı sunuyor. Bu İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya sistemini sarsar mı bunu da yaşayıp göreceğiz.

Bundan sonra ne olabilir?

Bundan sonra ne olabilir sorusu hakkında birçok senaryo konuşulabilir ama gerçek olan tek şey şu ki, Covid-19 pandemisinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Öncelikle ekonomik resesyonu düşündüğümüzde, aslında bu 2019 yılı içerisinde birçok iktisatçı tarafından sıklıkla dillendirilmişti. 2008 Küresel Krizi sonrasında krizin ilk ortaya çıktığı merkez ülkeler, krizden de ilk çıkanlar olmuştu. Bu noktada üç ülke özellikle öne çıkıyor: ABD, İngiltere ve Almanya. Almanya 2008 krizini “fırsata çevirme” kabiliyeti en yüksek olan ülke oldu bu süreçte. Neredeyse bütün Avrupa ülkelerini kendi üretim ve tedarik zincirinin parçalarına dönüştürdü. O kadar ki maden zengini olmasına karşın, kendi madenlerini kapatıp Polonya ve diğer ülkeleri kendisine tedarikçi yapmaya yöneldi. Esasen Almanya bu süreçte Sovyetik bir üretim ve tedarik zinciri oluşturdu. Zaman içerisinde bu zincirin boğduğu -İtalya gibi- ülkelerden sesler yükseldi.

Britanya, Almanya’nın Avrupa’yı son on yıldaki kucaklayışından da rahatsızlıkla Brexit’e yönelmiş oldu bir haliyle. Çünkü Britanya bu süreçte -tek başına bırakılsa- oldukça iyi ekonomik verilere

erişti. Tarihsel olarak doğal işsizlik oranına kadar işsizlik seviyesini düşürdü. Bir refah imparatorluğu olarak yeniden parlamaya başladı. AB zinciri bu süreçte ilerleten değil, yavaşlatan bir bağ oldu.

2008 krizinin ana kucağı ABD, kriz nedeniyle gelişen piyasalardan kaçan sermayeye de ev sahipliği yaparken, yıkılan mortgage balonu yerine yeni bir sermaye birikim alanını hızla ikame etmeye başladı: Savunma Sanayi. Bu kez alıcılar konutta olduğu gibi düşük gelirli ABD’liler değil, çatışmaya hevesli tüm topluluklardı. İşte vesayet savaşları çağı da böylece başladı. Bu “ticaretten” savunma sanayisi güçlü ve ihracatçı konumda olan hiçbir ülke şikayetçi olmadı. Aksine teknolojilerin tamamı bu alanı geliştirecek biçimde beslendi.

Nihayetinde 2008 küresel krizinin onuncu yılı geçildiğinde başta ABD olmak üzere küresel para ve sermaye piyasalarında, 2008’de patlayan balon- tekrar şişmiş oldu. Bir “çıtırtı”, bir “çatışma” bu balonu patlatabilirdi. Ama öyle olmadı, balonu tabir-i caiz ise tır ezdi! Bu nedenle Covid-19’un sağlık etkileri en iyi senaryoyla, Haziran ayı gibi tedavi yöntemi bulunarak, tehlike olmaktan çıktığı durumda bile, küresel piyasalardaki korku, panik ve reel ekonomilerdeki resesyonun etkileri yıllarca sürebilir.

Pandeminin yayılım ve etkisi nasıl ki, her ülkede ve her ülke içerisinde de herkese eşit dağılmıyorsa, pandemiden sonraki toparlanma da eşit olmayacak. Sahra-altı Afrika başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin çoğunda fatura şimdiden kendi kendilerine telafi edebileceklerinin çok üzerinde.

Ekonomik anlamda da devletlerin güçlü biçimde harekete geçtiği ülkelerde, ekonomik toparlanma hızlı olacaktır. Yine de bu durumda dahi, arz şoku geçse bile talepteki şokun geçişi 2-3 yılı bulabilir. Örneğin ABD’de an itibarıyla işsiz kalan milyonlar, gelecekte işe girdiklerinde elde edecekleri gelire istinaden de borçlanmaktalar. İşsizlik maaşının normal ücreti birebir ikame etmesi mümkün değil.

Pandemiye hem sağlık hem de ekonomik yönüyle açık pozisyonda yakalanan ülkeler ise, hazinelerindeki cılızlık nedeniyle ya IMF ve benzeri kurumlardan, ya da uzun vadeli tahvil çıkartarak borçlanma veya para basma seçeneklerini değerlendirecek. IMF önünde oluşan uzun kuyruk düşünüldüğünde, ilk akla gelenin bu yöntem olduğu söylenebilir. Diğer iki yöntemin ne kadar işe yarayacağı esas olarak ülkedeki enflasyonist durum ve hazinenin kredibilitesine bağlıdır. Yani yüksek enflasyonla bu sürece giren bir ülkenin para basması diğerlerine göre ulusal para birimini çok daha hızlı değersizleştirecekken, uzun vadeli borçlanma araçlarının “müşteri” bulması da hazinenin bu konudaki imajına bağlıdır. Yani uzun vadeli borçlanma kağıdı satan her ülke piyasadan umduğunu bulamayabilir.

Ezcümle, sağlık alanında ortaya çıkan bu ölümcül virüs, gündelik yaşamın her alanını etkilemekte ve ekonomik ilişkiler bütününde de ciddi bir duraksama yaratmaktadır. Pandeminin ekonomi

üzerindeki ilk etkileri; üretimde ani duruş, tedarik zincirlerinde kopma ve yaygın istihdam kayıplarıdır.

Bu ekonomik etkilerin giderilmesi için devletlerin hazine aracılığıyla sağlıklı üretime tedarik zincirlerini garanti altına alması ve geniş kitleler için de istihdam kaybını telafi edici uygulamalar geliştirmesi gerekmektedir. Pandeminin gösterdiği bir şey de; ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak tamamen yeni bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu yeni dünyada ekonomik varlık gösterebilmek için de dijital ve diğer teknik araçlar konusundaki okur-yazarlığın artması şart. İş yapma biçimleri, sektörler, istihdam türleri tamamen yeni çağın yetenek ve becerilerine göre hızla dönüşecektir.

Referanslar

UNCTAD, UN calls for $2.5 trillion coronavirus crisis package for developing countries, (https://unctad.org/en/pages/newsdetails.aspx?OriginalVersionID=2315)

National Bureau of Staticks of China (http://www.stats.gov.cn/english/PressRelease/202004/t20200401_1736207.html)

Capital Economics, “What Clients Are Asking About The Corona Crisis”, Neil Shearing, 23 Mart 2020. (https://www.capitaleconomics.com/blog/what-clients-are-asking/)

BBC News Türkçe
(https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52150272)

HR Dergi, “McKinsey, Koronavirüsün Ekonomiye Etkilerini Araştırdı” (https://hrdergi.com/mckinsey-koronavirusun-ekonomiye-etkilerini-arastirdi)

İspanyol Gribi, Vikipedia
(https://tr.wikipedia.org/wiki/İspanyol_gribi)

Martini, M., Gazzaniga, V., Bragazzi, N.L., Barberis, I. “Journal of Preventive Medicine and Hygiene” March 2019, p:64-67.

World Bank (https://www.worldbank.org/#)

  • İstanbul Kültür Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesidir. Sanayi ve teknoloji iktisadı alanında bilimsel çalışmaları yanında çeşitli gazete ve dergilerde konu ile ilgili yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Yazılı ve görsel medyada yazarlık ve yorumculuk yapan Alçın, PERYÖN’ün yayını olanı PY (Popüler Yönetim) Dergisi’nde de ekonomi yazarlığını da sürdürmektedir.

(Bu yazı İstanbul Kültür Üniversitesi Global Political Trends Center’ın (GPoT Center) Nisan 2020 tarihli yayınından alınmıştır.)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın