Hatırlanacağı üzere, 2016’daki referandum sonrası göreve gelen ve 2017’deki seçimde Avam Kamarası’ndaki çoğunluğunu kaybeden dönemin başbakanı ve Muhafazakâr Parti lideri Theresa May, AB ile varılan Brexit anlaşmasını Parlamentodan geçirememişti. May’in istifası sonrası temmuz ayında parti lideri seçilen ve başbakan olan Boris Johnson da, AB’yle yeni bir anlaşmaya varmasına karşın, tıpkı May gibi anlaşmayı Parlamentodan geçirmekte başarısız olmuştu. Hükümet de, Parlamentonun Brexit’te anlaşamaması üzerine erken seçime gidilmesini istemişti. Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin de desteğiyle 12 Aralık’ta erken seçim kararı alınmıştı. Brexit anlaşmasını geçirmekte zorlanan Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti, 12 Aralık’ta yapılan erken genel seçimde % 43,6 oy alarak 365 milletvekili çıkarmış ve tek başına iktidara gelmişti. Elde ettiği zaferle Brexit karşıtları karşısında eli güçlenen Johnson, seçim sonrası Brexit anlaşmasını Parlamentoya getirmiş ve nihai olarak metnin tümü üzerinde yapılan oylamada Brexit anlaşmasına dair yasa tasarısı, 231’e karşı 330 oyla kabul edilmişti. Avam Kamarası’ndan onay alan tasarı, Parlamentonun üst kanadı Lordlar Kamarası’ndan ve Kraliçe 2’nci Elizabeth’ten de onay alarak yasalaştı.

Birleşik Krallık’taki Parlamento aşamasının tamamlanmasının ardından Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel de AP’nin onayına sunulacak olan Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasına ilişkin anlaşmayı imzaladı. Brexit anlaşması 29 Ocak’ta AP Genel Kurulu’nda oylandıktan sonra, AB üyesi ülkelerin de onayının ardından Birleşik Krallık, kurallara uygun ve düzenli bir şekilde 31 Ocak gece yarısı AB’den resmen ayrılacak. Birleşik Krallık ile AB arasında varılan Brexit anlaşmasına göre, ülke 31 Aralık’a kadar fiilen Birliğin üyesi kalacak ancak siyasi karar mekanizmalarında yer almayacak. Bu geçiş döneminde taraflar kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için müzakere yürütecek. Şüphesiz ki bu süreç Türkiye açısından oldukça önem arz ediyor. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en fazla etkilenecek ülkeler arasında Türkiye  de yer alıyor.

AB ve Birleşik Krallık’ın Anlaştığı Brexit: Ayrılık Anlaşması Neler İçeriyor?

AB ile Birleşik Krallık heyetlerinin üzerinde uzlaştığı yeni Brexit anlaşmasında, Boris Johnson’ın selefi Theresa May’in 2018 Kasım’ında Brüksel’de vardığı anlaşmadan kalma, değişmeyen birçok madde yer alıyor. Başlıca değişikliklerin görüldüğü konular çoğunlukla İrlanda sorununa ilişkin. May’in anlaşmasındaki bakckstop maddesi Birleşik Krallık’ın AB gümrük birliğinde kalmaya devam etmesi ve Kuzey İrlanda’nın blokun bazı tek pazar kurallarına uymasına yol açacaktı. Anlaşmaya varılan yeni Brexit’te ise Kuzey İrlanda’nın AB gümrük birliği ve tek pazarı terk etmesi öngörülüyor.

Yeni Brexit anlaşmasına göre, öncellikle Kuzey İrlanda, özellikle de mallar konusunda, AB’nin bazı kurallarına uymaya devam edecek. İkinci olarak Kuzey İrlanda, Birleşik Krallık’ın gümrük bölgesinde kalmaya devam edecek ancak AB’nin ortak pazarına “giriş noktası” olacak. Üçüncü olarak Ortak Pazar’ın bütünlüğü muhafaza edilecek, Birleşik Krallık Katma Değer Vergisi’ne yönelik meşru istekleriyle ilgili olarak tatmin edilecek. Kuzey İrlanda Parlamentosu, 4 yılda bir bu kurallara bağlı kalmayı isteyip istemediği konusunda karar alabilecek (Bu konuda salt çoğunluğun kararı yeterli olacak. Hem Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın parçası olarak kalmasını isteyenlerin de, hem İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeden yana olan Cumhuriyetçilerin ayrı ayrı onayı gerekmeyecek).

Başbakan Johnson’ın Parlamentodan da geçirdiği Brexit anlaşması, 31 Aralık 2020’ye kadar bir geçiş süreci de öngörüyor. Bu süreçte Birleşik Krallık, AB kurumlarının toplantılarına, karar mekanizmalarına katılamayacak ancak AB kurallarına göre yaşamaya devam edecek. Bu minvalde Birleşik Krallık, en az 2020 sonuna kadar AB’nin ticari kurallarına uymaya devam edecek ve üyelikten kaynaklanan mali yükümlülüklerine uymaya devam edecek. Birleşik Krallık’taki AB ve AB üyesi ülkelerdeki İngiltere vatandaşlarının tüm hakları garanti altına alınacak. En önemlisi geçiş döneminde taraflar kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için müzakere yürütecek.

Geçiş Süreci Nasıl İşleyecek? Johnson AB ile Ticaret Anlaşmasında Mutabık Kalacak mı?

Özetle, 31 Ocak 2020 tarihinden sonra, ekonomik ve ticari ilişkiler açısından sert bir değişimin önlenmesi için geçiş süreci başlıyor. Bu dönemde Birleşik Krallık, AB iç piyasasına dâhil olmayı ve gümrük birliğinde kalmayı sürdürürken taraflar arasında yeni bir serbest ticaret anlaşması için müzakereler yürütülecek. Ancak uzmanlar, kapsamlı bir ticaret anlaşmasının yılsonuna kadar bitirilmesinin çok zor olacağı görüşünde. Geçiş sürecinin sona ereceği 2020 sonuna kadar bu pazarlıklarda anlaşmaya varılamaması, esasında fiilen Birleşik Krallık’ın AB’den anlaşma olmadan ayrılmasına eş bir sonuç doğuracak ve ilişkiler DTÖ kuralları çerçevesinde devam edecek. Şüphesiz ki bu durum Birleşik Krallık’ta yeni bir siyasi krize yol açma potansiyeli taşıyor. Uzmanlar böyle bir durumda, ulaşımdan ticarete “büyük bir kaosa hazırlıklı olun” uyarısında bulunuyor.

Peki, Geçiş Süreci Uzatılabilir mi?

Bilindiği üzere Johnson yaptığı açıklamalarda, 2020 Aralık ayına kadar ticaret anlaşmasını sonuçlandırmayı hedeflediğini, bu zamana kadar söz konusu anlaşma üzerinde uzlaşma sağlanamaması durumunda mühleti uzatmak yerine anlaşmasız ayrılığı tercih edeceğini söylüyor. Parlamentoya sunulan son yasa tasarısı da bu sürenin uzatılmasını engelleyen bir madde içeriyor. Ancak yine de Birleşik Krallık Parlamentosu daha büyük bir siyasi krizin önüne geçmek için ileride bu süreyi uzatmayı kabul edebilir. Yukarıda da ifade edildiği üzere Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, temmuz ayında göreve geldikten sonra AB ile varılan Brexit anlaşmasının bazı maddelerini güncellemişti. Anlaşmada öngörülen 31 Aralık 2020’ye kadar sürecek geçiş döneminin uzatılması seçeneği de bulunuyordu. 31 Aralık 2020 tarihine kadar sürmesi planlanan bu geçiş dönemi, bir kereye mahsus olmak üzere iki yıla kadar uzatılabiliyor. Johnson’ın geçiş sürecini uzatmak istemesi halinde ise bu talebini 30 Haziran 2020’ye dek AB’ye iletmesi gerekiyor.

Brexit, Birleşik Krallık’ı Nasıl Etkileyecek?

Neticede, Brexit’in gelecek nesiller olmak üzere toplumun tüm kesimleri üzerinde önemli etkileri olacak. Brexit referandumuyla başlayan kutuplaşma daha da artabilir ve özellikle de İskoçya ve İrlanda sorunlarının tekrar canlanması ile beraber Birleşik Krallık’ın geleceği tehlike altına girebilir. Bundan sonraki süreçte, İskoçya Ulusal Partisi 2020 ya da 2021’de bölgede yeni bir bağımsızlık referandumu yapılmasında daha ısrarcı olacak. Hatırlanacağı üzere 2014’teki referandumda İskoçya %55 oyla Birleşik Krallık’ta kalmış, 2016’daki Brexit referandumunda bölgede halkın %62’si Kuzey İrlanda gibi AB’de kalmak istemişti. Üstelik Birleşik Krallık’ın AB’den mevcut Anlaşma ile ayrılması halinde, Kuzey İrlanda’da Cumhuriyetçiler, bölgenin İrlanda Cumhuriyeti’yle birleşmesi için yeni referandum talebinde bulunabilir. Bu da barış sürecini bitirebilir.

Ekonomi açısından bakıldığında ise, BM Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nün (UNCTAD) 2019 Dünya Yatırım Raporu Brexit süreci ile birlikte Birleşik Krallık’ın, uluslararası doğrudan yatırım (UDY) sıralamasında 2 basamak gerileme ile 6’ncı sıraya yerleştiğini belirtiliyor. UNCTAD verilerine göre 2018 yılı itibarıyla Birleşik Krallık’a gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 64,5 milyar dolar (2017’de ise 101,2 milyar dolar).

Diğer taraftan son yayımlanan IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, 1 yıllık geçiş sürecinin ardından Birleşik Krallık’ın AB ile kapsamlı bir ticaret anlaşması imzalaması ile beraber ekonomisinin Brexit’ten sonraki ilk iki yıl içinde Avro Bölgesi’ni geride bırakacağı ileri sürülüyor. Bu minvalde IMF’nin yayınladığı tahminlere göre Avro Bölgesi’nin 2020’de % 1,3 ve 2021’de % 1,4 ekonomik büyüme göstermesi bekleniyor. Birleşik Krallık’ın ekonomisinin ise bu yıl % 1,4 ve gelecek yıl da % 1,5 oranında ekonomik büyüme görebileceği öne sürülüyor.

Brexit’in Türkiye-Birleşik Krallık İlişkilerine Etkisi Ne Olur?

Son olarak, Türkiye de bundan sonra Brexit sürecini yakından izlemeye devam edecektir. Bilindiği üzere Türkiye’nin Birleşik Krallık ile STA imzalaması için önce AB-Birleşik Krallık STA’sının tamamlanması gerekiyor.

Kuşkusuz Türkiye’nin önceliği Birleşik Krallık ile AB’den ayrıldıktan sonra gecikmeksizin bir STA yapılması. İkili ticari ilişkilerin hacmine bakıldığında böyle bir STA’nın vakit kaybetmeksizin imzalanmasının neden önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor.  Geleneksel olarak ülkemizin çok önemli bir ticaret ortağı olan Birleşik Krallık, Türkiye’nin dış ticaretinde fazla verdiği ve ihracatını sürekli artırdığı gelişmiş ülkelerden birisidir. Birleşik Krallık ile ticaretimizde 2001 yılından bu yana fazla söz konusudur. Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye-Birleşik Krallık ticaret hacmi 2018 yılı itibarı ile 18,6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2018 yılında Birleşik Krallık’a ihracatta % 15,7, bu ülkeden ithalatta ise %13,7 artış söz konusudur.

Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanacak bir STA yalnızca gümrük vergileri ve kotaların azalmasını sağlamayacak, aynı zamanda malların ve hizmetlerin önündeki tarife dışı engellerin aşılmasına da yardımcı olacaktır.

PwC tarafından Otomotiv Sanayicileri Derneği için yapılan bir çalışmaya göre, Birleşik Krallık ile bir STA imzalanamaması ve bu sebeple Türkiye’den yapılacak ihracatın DTÖ tarifelerine göre yapılması durumunda, bunun Türkiye’nin GSYH’na bedeli yıllık 3,8 milyar dolar olacak. UNCTAD tarafından yapılan bir diğer çalışmaya göre ise Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en büyük zarara uğrayacaklar arasında AB ve Türkiye ilk sırada yer alıyor. AB Birleşik Krallık pazarına yapacağı ihracatta 34,5 milyar dolar kayba uğrarken, Türkiye’nin kaybının ise 2,4 milyar dolar olabileceği öngörülüyor. Öte yandan, anlaşma olmaması durumunda en fazla kazanç yaşayacak ülkelerin başında ise Çin ve ABD geliyor. Çin’in Birleşik Krallık’a yapacağı ihracatın 10,2 milyar dolar, ABD’nin ihracatının ise 5,3 milyar dolar artacağı öngörülüyor. Bu ülkeleri sırasıyla Japonya, Tayland, Güney Afrika, Hindistan, Brezilya, Rusya Federasyonu, Vietnam ve Yeni Zelanda izliyor. Yani Brexit sadece bölgesel bir mesele değil. Dünya ticareti ve ekonomisinde dengeleri de köklü bir şekilde değiştirme potansiyeli taşıyor. 

Kaynak: İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın