37 ülkede 57 ofisiyle faaliyet gösteren uluslararası üst düzey yönetici arama ve liderlik hizmetleri firması AltoPartners’ın Küresel Tüketim Sektörü Uzmanlık Grubu tarafından yapılan Sektöründe Dijitalleşme ve Demokratikleşme Raporu açıklandı. AltoPartners Türkiye Yönetici Ortağı Murat Kaan Güneri tarafından açıklanan raporda yer alan verilere göre; küresel pazarlarda yaşanan olumsuzluklar ve kimi sektörlerde hissedilen karamsarlığa rağmen lüks sektörü gelişmesini hız kesmeden sürdürüyor.
Sektörün arka arkaya hem 2017’de hem de 2018’de yılda yüzde 5 büyüyerek dünya genelinde toplam 1,2 trilyon Euro’ya ulaştığına işaret eden Güneri, 2020’lerde kişisel lüks sektörünü etkileyecek 6 trendi şöyle sıraladı:
- Deneyimler artık daha önemli
Yemek ve özel tatiller gibi lüks deneyimler için yapılan harcamalar Avrupa’daki toplam lüks harcamaların yüzde 64’ünü oluşturuyor. En büyük lüks özel kulüplerin villa veya yat davetlerine katılabilmek, sadece ayrıcalık sahibi kişilerin girebildiği yerlere girmek gibi deneyimlerle tanımlanıyor. Yani lüksün tanımı artık mülkiyet sahibi olmaktan çok güvenli ve özel olan bir ağa erişebilmekle ilgili.
- Sadece zevk değil ihtiyaç
“Sen buna değersin” algısından “kendini geliştirmek için buna ihtiyacın var” algısına bir geçiş yaşanıyor. Zevk uğruna yapılan harcamalar artık yerini daha çok kendini geliştirme eylemine dönüşüyor. Lüks algısındaki bu değişim, lüks markalar için de önemli fırsatlar barındırıyor.
- Daha uygun ve daha çevreci
En lüks markaların düzenlediği ikinci el temalı etkinlikler, moda endüstrisinin sürdürülebilirlik çağrılarının bir sonucu olarak her geçen gün artıyor. Aşırı tüketimin yol açtığı çevresel riskler konusunda artan toplumsal farkındalık geri dönüşüm satışları yapan perakendecilerin popülaritesini artırıyor. GlobalData’nın online perakendecilerle yaptığı araştırmaya göre, ikinci el ürün satanlar lüks tüketiciler arasında da zemin kazanıyor. İkinci el pazarının son 3 yılda 21 kat daha fazla büyüdüğü görülüyor.
- Sürdürülebilirlik her geçen gün önem kazanıyor
Moda endüstrisinin hissedarları ve tüketicileri en sevdikleri markalardan daha fazla şeffaflık bekliyor. Markaların hayvanlar üzerinde yapılan testlerden etik tedarik zinciri uygulamalarına ve karbon ayak izine kadar daha fazla sorumluluk almaları bekleniyor. Önümüzdeki dönemde daha fazla lüks markanın sürdürülebilir raporları yayınladığına şahit olacağız. Hatta hızlı modayı eleştiren “alışveriş utancı” gibi kavramları da daha fazla duymaya başlayacağız.
- Kişisel verilerin korunması
Tüketiciler markaların sadece çalışan hakları ve kaliteli üretim konusunda değil verilerin korunması korusunda da etik uygulamalara sahip olmasını bekliyor. Aksi durumda sosyal medya üzerinden yaratılan baskı oldukça büyük. Markaların verileri nasıl yönettiği, kullandığı ve koruduğu konusunda daha şeffaf olması gerekiyor.
- Samimi influencerlar dönemi
Tüketicilerin sosyal medyadaki influencer yorumlarından etkilenmesi yeni bir şey olmasa da artık bu influencerların “mükemmel” karakterler olmasına da gerek yok. Mükemmellik yerini samimiyete bırakıyor. En iyi influencerlar ne kadar kışkırtıcı olursa olsun çekinmeden kendi samimi fikirlerini söyleyenler olarak görülüyor. “Ya hep ya hiç” stratejisiyle bu kişilerle anlaşmak markalar için oldukça riskli olsa da rakamlar bu stratejinin işe yaradığını gösteriyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.