Vergisel düzenlemeler toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren, ekonomimiz üzerinde önemli etkileri olan düzenlemelerdir. Bu nedenle yeni vergisel düzenlemeler hayata geçirilmeden önce, toplumun tüm kesimleri ile istişare sürecinin yeterli zamana yayılarak ve şeffaf şekilde yürütülmesi ekonomi üzerindeki etkilerinin etraflıca değerlendirilmesi gerekir. Yasa koyucular tarafından sadece vergi tahsilatının arttırılması değil, kayıt dışılığın azaltılması, verginin tabana yayılması ve vergi adaletinin sağlanması gibi uzun vadeli hedefler da önemle göz önünde bulundurulmalıdır. Sadece belirli kesimler için tahsis edildiği düşünülen her vergisel düzenlemenin ekonomi içerisinde çarpan etkisi ile ekonominin bütününü ve toplumun tüm kesimlerini etkileyeceği dikkate alınmalıdır.
Kanun teklifi bir yandan vergi sisteminin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayacak düzenlemeler içerirken diğer yandan toplumun tüm kesimleri üzerine yük getiren ve ilan edilen ekonomik hedefler ile çelişen düzenlemelere de sahiptir.
Kanun Teklifi ile,
Uyumlu mükelleflere tanınan vergi indirimindeki bazı belirsizliklerin giderilmesi,
Belirli sınırı aşan ücretlilere beyanname verme hakkının tanınması,
İzaha davet müessesesinin kapsamının genişletilmesi,
Kanun yolundan vazgeçme müessesesi getirilerek vergi idaresi ve yargısının iş yükünün azaltılması,
idarenin etkin ve verimli çalışmasını sağlayacak, vergi adaletinin sağlanmasında katkı sağlayacaktır. Kayıt dışı ekonomi ve sahte belge ile etkin mücadele edilmesine de katkıda bulunacaktır.
Yeniden Değerlendirilmesi Gereken Bazı Hususlar
Ekonomide zorluk yaşanan dönemlerde bütçe gelirlerindeki düşüşü telafi etmek için vergi tahsilatlarını arttırmayı hedefleyen düzenlemelere ihtiyaç duyulabilir. Ancak bu hedefin yanında toplumun gereksinimleri, uluslararası anlaşmaların gerekleri ve teknolojik ve dijital dönüşümün gerisinde kalmaması gereken geleceğin Türkiye’sinin altyapısına yönelik ihtiyaçlarının da dikkate alınması gerekir. Aksi takdirde gerek ulusal gerekse uluslararası arenada geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğabilecektir.
Söz konusu Kanun Teklifinin TBMM tarafından yasalaştırılmadan önce, aşağıda belirteceğimiz hususlar başta olmak üzere, yeniden değerlendirilmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Dijital hizmet vergisi sektördeki yatırım ortamını olumsuz etkileyecektir
Dijital ekonominin nasıl vergileneceği uluslararası arenada da tartışma konusudur. OECD seviyesinde çokuluslu bir yaklaşım üzerinde çalışılmaktadır. Bu yaklaşım beklenmeden yatırım ortamına zarar verici ölçüde yüksek oranlı bir vergi tahsis edilmesi ve vergi yükümlülüğü yerine getirilmediğinde erişim engeli gibi ağır yaptırımların öngörülmesi Türkiye’yi hızla gelişen dijital dünyanın gerisinde bırakacaktır.
Yeni teklif Türkiye’de hali hazırda vergi mükellefi olan yerleşik kişiler üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak ciddi maliyetler ve rekabet dezavantajı yaratırken, uluslararası şirketlerin Türkiye’ye yatırım yapmalarının önünde önemli bir engel teşkil edecektir. Bu alanda daha yeni gelişmekte olan dijital ekosistemi ve KOBİ’lerimizin gelişimini ise olumsuz etkileyecektir.
Dijital hizmet vergisinin makul bir düzeye çekilmesi ve OECD’nin çözümü oluşana kadar geçici bir düzenleme olduğunun açıkça belirtilmesi faydalı olacaktır.
Mevcut gelir vergisi tarifesi daha adil olarak yeninden tasarlanmalıdır
Kanun Teklifi ile yürürlüğe konulması planlanan Gelir Vergisi Kanunu’ndaki değişiklikler ise vergilendirmede adalet, eşitlik, kanunilik ve geriye yürümeme ilkeleri ile çelişmektedir. Gelir adaletinin sağlanması ve alt ve orta gelir gruplarının refah seviyesinin yükseltilmesi için emek yoğun kazançlara düşük vergi uygulanması ve tarife dilimlerinin genişletilmesi gerekmektedir. Ücret gelirleri üzerinde ilave yükler yaratılması vergiye gönüllü uyumu azaltacak, kayıt dışılığı ve halihazırda yüksek olan işsizlik oranını olumsuz etkileyecektir.
Son yıllarda enflasyon ve ücretlerdeki artış dikkate alındığında yapılması gereken, ilave dilim ve oran tahsis etmekten ziyade, mevcut gelir tarifesinin daha adil olarak yeniden tasarlanmasıdır. Son 4 yıl içinde asgari brüt ücret %110 artarken, tarifenin birinci diliminin üst sınırının yalnızca %50 oranında artmış olması nedeniyle asgari ücret ikinci gelir vergisi dilimi sınırındadır ve bu nedenle ek düzenleme yapılmıştır. Eskiden ikinci gelir dilimine denk gelen ortalama ücretler de artık üçüncü dilim olan %27 oranından vergilendirilmektedir. Böylece alt ve orta gelir grupları üzerindeki vergi yükü fiilen artmıştır.
Ayrıca belirli bir gelir seviyesinden sonra emek yoğun gelirler ile sermaye yoğun gelirlerin aynı kapsamda değerlendirilmesi sosyal devlet, adalet ve eşitlik ilkelerini ihlal etmektedir. Gelir vergisi tarifesinde yapılacak değişikliklerin ücret dışındaki gelirler için yürürlük tarihinin 1.1.2019 tarihi olarak belirlenmesi ise kanunların geriye yürütülmemesi ilkesine aykırılık teşkil edecek, böylece edinilmiş haklar geçmişe dönük olarak ortadan kaldırılmış olacaktır.
Geniş oran değişikliği yetkileri öngörülebilirliği azaltmaktadır
Kanun Teklifi ile yürütmeye verilen oran değişikliği yetkileri vergilerin kanuniliği, belirliliği ve öngörülebilirliği ilkeleri ile çelişecek seviyede geniş belirlenmiştir. Söz konusu yetkilerin kullanılma ihtimali vergi mükelleflerinin geleceğe yönelik vergi yükü öngörülerinin sağlıklı yapılmasını engellerken, hukuki güvenlikten mahrum kalmalarına da sebebiyet verecektir.
Yeni konaklama ve değerli konut vergileri tekrar gözden geçirilmelidir
Kanun Teklifi ile yürürlüğe konulması planlanan Konaklama Vergisi yaratacağı ilave maliyetler sebebiyle diğer ülkelerin turizm sektörleri ile kıyasıya rekabet eden ve ülke tanıtımı için ciddi yatırımlar yapan turizm sektörüne yeni maliyetler yükleyecek, sektörün rekabet gücünü zayıflatacaktır.
Kanun Teklifi ile yürürlüğe konulması planlanan Değerli Konut Vergisi’nin ise toplam emlak sahipliği yerine yalnızca konut değerlemesi üzerinden ayrıştırılması vergide adalet ilkesi ve mülkiyet hakları açısından sorunlar içermektedir. Bunun yerine uluslararası örneklere paralel olarak Emlak Vergisi Kanunu’nun yeniden ele alınması yerinde olacaktır.
Teklifin yaratacağı olumsuzluklar bertaraf edilerek toplumsal uzlaşı ile yürürlüğe girebilmesi için Meclis Genel Kurulu’nda gerekli değişikliklerin yapılması, buna ilaveten ikincil düzenlemelerin sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcileri ile istişare edilmek suretiyle tüm paydaşların görüşleri alınarak oluşturulması gerektiğine inanıyoruz.
TÜSİAD olarak her zaman olduğu gibi ülkemizin geleceği için yapılacak reformlara katkı sağlamaktan memnuniyet duyacağımızı belirtmek isteriz.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.