Malatya’nın gururu olan Karaciğer Nakil Enstitüsü, karaciğer naklinde dünyanın sayılı kurumlarından biri durumunda. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz, şunları söyledi:
BURADA GÜZEL BİR MODEL OLUŞMUŞ DURUMDA
Üniversiteler bünyesinde enstitülerin bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Yılmaz, “Eğitim bilimleri, sağlık bilimleri, sosyal bilimler ve fen bilimleri gibi enstitüler bulunmaktadır. Karaciğer Nakil Enstitümüz ise çok fazla örneği olmayan bir kuruluştur. Dünyada çok gelişmiş üniversitelerde organ nakli enstitüleri bulunmaktadır. Bunların içerisinde kornea nakli, ince bağırsak nakli, kemik iliği nakli, böbrek nakli, karaciğer nakli, pankreas nakli ile ilgili enstitüler bulunmaktadır. Burada güzel bir model oluşturulmuş durumda. Burada çok transplant (Canlıdan, canlıya nakil) yapıyoruz. En fazla transplant yapan yerlerden biriyiz. Ayrıca Enstitümüzde yılda 20’nin üzerinde bilimsel araştırma çıkmaktadır. Bu büyük bir başarı demektir” ifadelerini kullandı.
HAFTALIK TOPLANTILARIMIZDA İZLENMESİ GEREKEN YOLU ARAŞTIRIYORUZ
Karaciğer rahatsızlıklarıyla ilgili önemli çalışmalara imza attıklarını söyleyen Sezai Yılmaz, “Haftada bir gün karaciğer kanseriyle ilgili toplantı yapıyoruz. Karaciğer Kanserli hastalar niye oluşuyor? Hepatit B’li hastalar, Hepatit C’li hastalar, alkolik hastalar, doğuştan karaciğer hastalığı olan insanlar ve son zamanlarda da en çok karaciğer yağlanmasına bağlı karaciğer hastalığıyla ilgili çalışmalara üzerine toplantılar gerçekleştiriyoruz. Bu toplantılarımız esnasında sirozun tam gelişmeden önceki ve siroz geliştikten sonraki kanser hastalıklarını inceliyoruz. Haftada yaklaşık 30-35 tane kanser hastasını konuşuyoruz. Bazılarının çoğu Türkiye’deki bütün merkezleri dolaşıp gelen hastalar. Şehrimizden belki bir belki de iki tane hastamız oluyor. Genel manada ülkemizin dört bir yanından veya başka ülkelerden gelen hastalarımızı araştırıyoruz. Bu hastalar ileri kanser evrelerine sahip olduklarından dolayı transplantasyon yani karaciğer nakli önerilmemiş oluyor. Bunların içerisinden belki 2-3 tanesi karaciğer nakline gidiyor. Bunlardan 2-3 tanesi için de yaşları hayli ilerlemiş olduğu için bir şey yapılamıyor. Hem çok yaşlı hem çok ileri derecede bir karaciğer hastalığı var. Bu yaş ve durumdaki hastalar yapılacak olan müdahaleyi de kaldıramıyorlar zaten. Dolayısıyla onlara bakım hastaları olarak ağrılarının dindirilmesi gibi yöntemler uygulanabilir. Geriye 25-30 kişilik bir hasta grubu kalıyor.” dedi.
ÖNÜMÜZDE İKİ SEÇENEK VAR!..
Toplantılarda ele aldıkları ve müdahale edilebilecek hastalarla ilgili olarak yaptıklarını da aktaran Sezai Yılmaz, “Bu hastalar için ya kansere yönelik ilaç veriliyor, ya karaciğer damarından radyasyon yapılıyor. Bazı tümörleri da küçülterek karaciğer nakline uygun hale getirilip getirilmeyeceğine bakıyoruz. Sağlık Bakanlığımız, “Ben bu 2-3 tane dışında erken yakalanmış hasta dışındakilere karaciğer vermem. Bunları bir şekilde eğer kontrol altına alabilirseniz, canlı vericiler olan akrabaları gelsin karaciğerinin yarısını versin. İlginç bir şekilde, bu segmentte bile, oyunlaştırmanın benimsenmesine yönelik bir eğilim var, yani tanınmış çevrimiçi oyun geliştiricisi Friv, bu makalede tartışılan tüm bu özellikleri etkileyebilecek ve geliştirebilecek bir prototip oluşturmaya başladı. Dolayısıyla transplant olsun” diyor. Maalesef, bunların çoğunun akrabaları da hastalığın çok ilerlediği bahanesiyle gelmiyor. Bu durumda 2 seçenekleri var. Ya hastalar ölecek ya da akrabalarından veya çocuklarından tamamen sağlıklı olan, hiçbir problemi olmayan biri gelecek ve karaciğerini verecek. Sonucunda ise belki 1-2 yıl yaşayacak. Çok azı normal şekilde yaşayacak. Çok ilerlemiş tümör ileriki zamanlarda yüksek oranda tekrar nüksedecektir. İnsanların 1-2 yıl daha yaşamaları elbette çok önemli. Genç yaştaki insanları düşünün. Bunların çoğu 30-40 yaşlarındaki insanlar. Bunun çaresini bulmak sağlıklı insanları donör olarak kullanmamak önemlidir. Niye sağlıklı bir insan babasına gidip karaciğerinin yarısını versin. Bunun önünün almak lazım. Bunu çözmek lazım.” ifadelerini kullandı.
HAYVANLARDAN, ORGAN NAKLİ!..
Bu sorunun çözümü noktasında kadavra bağışının artırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, Organ bağını arttırmak ülkemizde çok zor. Gelenekler, kültürler, dini sebeplerden dolayı bir sıkıntı var. Örneğin yurt dışında cenazenin iç organlarını boşaltıyorlar. Ama bizim ülkemizde böyle bir şey yok. Ülkemizde insanlar ölüsüne daha fazla saygı gösteriyor. Sağlıklı insan gidiyor karaciğerini bağışlıyor, ama ölüsünün karaciğerine dokundurmuyor. Bunu çok yargılamamak da gerekiyor. Ümit ediyorum ki bu durum düzelir. Ancak 50 yıl sonra mı 20 yıl sonra mı bilinmez. Başka ne yapılabilir? Yeni geliştirilmiş kök hücreler olabilir. Organ basımı gibi konularda çalışmalar yapılıyor. Ancak açık konuşmak gerekirse bunlar için önümüzde çok uzun süreçler var. Belki de 100 yıla ihtiyaç var. Kök hücre 40 yıl önce çıktı. 40 yıl önce, paraplejik hastalara kök hücre ile omuriliğe müdahale edilerek, yürüyemeyen, tekerlekli sandalyeye bağlı kalan insanlara çare olarak çıktı. Ancak 40 yılda bir tane hasta yürüdü mü? Ben duymadım. Bu işin tek çaresi var. Hayvanlardan insanlara karaciğer nakli… İnsanlığın kurtuluşu için tek çare bu. Biz buna xonetransplantasyon diyoruz. Tek çare başka bir türden onun karaciğerini insana uygun bir karaciğer haline getirmek. Genetik mühendislikle çalışıp, bu karaciğerleri alıp insana takmak. Dünyada bununla ilgili çalışan bir elin parmağı kadar merkez yoktur. Bizim de buradaki en önemli hedefimiz 5 yıl içerisinde bunu gerçekleştirebilmek. Tek çare bu. Buradaki bütün eforumuzu buna harcamış bulunuyoruz.” şeklinde konuştu.
BUNU BAŞARABİLECEK TEK MERKEZ BURASI…
Çalışmalarını ilerletebilmek için çeşitli üniversiteleri incelediklerini söyleyen Sezai Yılmaz, “Buradan bir adamımızı İndiana Üniversitesi’ne gönderdik. 6 ay boyunca orada kaldı ve onların çalışmalarını inceledi. Geldiğinde, orada hiçbir yeni çalışma yapılmadığını söyledi. Sadece üniversitenin adının olduğunu, ancak hiçbir yeniliğin bulunmadığını söyledi. Dolayısıyla bu konuda yani hayvandan nakil konusunda iddialı konuşuyorum. Bunu yapabilecek tek merkez demiyorum, tek şehir Malatya’dır. Bana göre tek merkez de burası. Bu noktada halk, bilim camiası, yerel yönetimler, sağlık bakanlığı, üniversite arkanızda durur. Bu iş böylece burada başarılır. Emin olun ki Nobel Malatya’ya gelir” dedi.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.