Türkiye ekonomisi enflasyon, TL’deki değer kaybı ve yüksek faiz gibi alanlarda giderek daha kötü bir hal alırken, özellikle şirketlerin dış borç sorunu en büyük endişe kaynağı olmaya başladı. Özel sektörün dış borcu yaklaşık 250 milyar dolara ulaştı. Son bir yılda dolar kurunda yaşanan yüzde 40 artış ile şirket bilançoları iyice dağılmış durumda.

DW Türkçe’ye konuşan iş insanları, “Türkiye’deki şirketler mevcut borcunu ödemek için yeni borç yapıyor. Önlem alınmazsa çok ciddi bir sorun oluşacak” görüşünde. Gözler ise ekonomi yönetimi tarafından Eylül sonunda açıklanması beklenen yeni Orta Vadeli Plan’da.

Dış borcun yüzde 60’ı Dolar cinsinden

Merkez Bankası’nın verilerine göre, Türkiye’de şirketlerin toplam dış borçları, yılın ilk beş aylık döneminde 2,33 milyar dolar artışla 242,5 milyar dolara yükseldi. Özel sektörün ilk beş ayda yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 726 milyon dolar artışla 222,8 milyar dolara, kısa vadeli kredi borcu ise ticari krediler hariç 1,6 milyar dolar artarak 19,7 milyar dolara yükseldi.

Uzun vadeli kredi borcunun yüzde 60’ı dolar, yüzde 34’ü euro, yüzde 4,3’ü Türk lirası ve yüzde 1,7’si ise diğer döviz cinslerinden, 19,7 milyar dolarlık kısa vadeli kredi borcunun ise yüzde 46,3’ü dolar, yüzde 30,6’sı euro ve yüzde 23’ü lira ve yüzde 0,1’i diğer döviz cinslerinden oluştu. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamaya göre, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu Mayıs sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemeleri toplam 69,5 milyar dolara ulaşmış oldu.

Türkiye’nin toplam borç yükü ise 3 trilyon 947,9 milyar liraya ulaşmış durumda. Toplam iç ve dış borçların milli gelire oranı yüzde 127’ye ulaşırken, Hazine’nin iç borçları haziran ayı itibarıyla yılbaşına göre 25,8 milyar lira artarak 561,2 milyar liraya çıktı. Hazine’nin dış borçları ise 6 ayda 67,6 milyar liralık artışla 408,6 milyar lira oldu.

Infografik Wechselkurs Dollar Euro Türkische Lira TR

“Şirketler borç ödemek için çalışıyor”

Şirketlerdeki giderek büyüyen borç sorununu DW Türkçe’ye değerlendiren İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, “Türkiye’de şirketlerin asıl sorunu, dövizle borçlanıp Türk Lirası ile gelir elde etmeleri” diyor. Alınan borçların iç piyasada maliyetleri karşılamak için kullanıldığını ifade eden Dalgakıran, “Yani şirketler yurt dışından borçlanıp, Türkiye’deki giderlerini karşılamaya çalışıyor. Alınan borçlar ile yeni yatırım yapılamadığı için, şirket yalnızca borcunu ödeyebilmek için çalışıyor” diye konuşuyor. Bu durumun Türkiye’deki şirketler açısından yapısal bir soruna dönüştüğünü dile getiren Dalgakıran’a göre,  Türkiye’de tasarrufların yetersiz oluşu ve dövizin hala hem şirketler hem de bireyler için “emniyetli alan” olarak görülmesi şirketlerin borç sorununu daha da ağır hale getiriyor.

“Kredibilite düşerse, ciddi sıkıntı yaşarız”

Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki kredibilitesinin iyileşmesi halinde şirketlerin borç sorununun büyük bir krize dönüşmeyeceğini kaydeden Adnan Dalgakıran, “Ancak ülkemizin kredibilitesi düşerse, Türkiye’de ciddi bir sıkıntı yaşarız” diyor. Türkiye’de başta makine, gıda, tekstil, beyaz eşya, otomotiv gibi sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin yıllık karının yüzde 50’ye yakınının borç faizlerine harcandığına işaret eden Dalgakıran, “Faizlerin artması ile birlikte borç ödemelerinde de aksama yaşanmaya başlıyor. Böyle olunca şirketler bir borcunu ödemek için başka yerden yeniden borçlanmak zorunda kalıyor. Eğer ülkenin kredibilitesi düşerse, borç çevirmek için gereken yeni borç kapısı açılamayacak” şeklinde konuşuyor.

En son 13 Temmuz tarihinde, dünyanın en büyük 3 kredi derecelendirme kuruluşundan biri olan Fitch Ratings, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak düşürerek BB+ seviyesinden BB seviyesine indirmiş ve ülke görünümünü de “negatif” olarak belirlemişti. Fitch’ten yapılan açıklamada not indirimine gerekçe olarak, “Türkiye’nin büyük dış finansman ihtiyacının ülkeyi şoklara karşı hassas bıraktığına” işaret edilmişti.

“Türkiye IMF’den yardım isteme noktasına geldi”

Peki, Türkiye’de hangi sektörler, borç sorununu daha ağır yaşıyor?

İnşaat ve enerjide alarm zilleri

Türkiye’de borç krizi yaşayan sektörlerin başında inşaat ve enerji geliyor. Özellikle son yıllarda yatırımlarda sanayinin önüne geçerek bir patlama yaratan inşaat sektörünün iç talepteki zayıflama ile birlikte borcunu çevirmekte büyük sıkıntı yaşadığı belirtiliyor.

Yükselen ipotek kredisi faizleri nedeniyle konut alımına ilgi düşerken, resmi olarak açıklanmasa da sektör oyuncuları ülke genelinde 2 milyon konutun elde kaldığını dile getiriyor. Son 1 yılda Dumankaya, İnanlar ve Fİ gibi büyük inşaat şirketlerinin iflas noktasına gelmesi de bu tabloyu doğrular nitelikte.

Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en büyük ikinci sanayi odası olan Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir de geçen günlerde yaptığı açıklamada, maliyeti büyük ölçüde dövize bağlı olan inşaatın katma değer yaratmadığını belirterek, “Türkiye ekonomisi öyle bir hale geldi ki işletmelerimizden çoğu Türk Ticaret Kanunu’na göre batık durumda. Varlıklarından daha çok borçları var. Hayatta kalabilmeleri için iş yapabilmeleri, bunun için de piyasanın hareketlenmesi lazım” uyarısında bulunmuştu.

“Bu kadarı borcu ödeme şansı yok”

Bir diğer kritik sektör olan enerjide de finansman sorunu dikkat çekiyor. Son 15 yılda özel sektör tarafından gerçekleştirilen 90 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 70 milyar dolarlık kısmının dış borç ile sağlandığı belirtilirken, bugüne kadar borcun yalnızca 20 milyon dolarlık kısmının ödendiğine dikkat çekiliyor. Bu durum da enerji sektörü üzerinde 50 milyar dolarlık bir borç yükü oluşturmuş durumda. Türkiye’deki tüm şirketlerin kayıtlı olduğu, yarı kamu kuruluşu statüsündeki Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ticaret ve Sanayi Odaları Konseyi Başkanı Necdet Takva, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Şirketlerimizin 250 milyar dolara ulaşan bu dış borcu ödeme şansı yok” diyor. Hükümetin bir an önce özel sektörü kur baskısından kurtaracak ve yeni bir borç yapılandırması sağlayacak adımlar atması gerektiğini vurgulayan Takva, “Bu nedenle ABD ve AB ile ilişkilerin bir an önce yeniden rayına oturtulması ve uluslararası piyasalarda bir güven oluşturulması şart” diye konuşuyor.

Atilla Yeşilada: Yolun sonuna geldik

Gözler yeni Orta Vadeli Plan’da

Bu noktada tüm şirketlerin gözü kulağı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Eylül sonuna kadar açıklanacağını ilan ettiği yeni Orta Vadeli Plan’da (OVP). Yeni OVP ile ekonomide yeni bir yol haritası çizileceği beklentisi tüm özel sektörü sarmış durumda. Başta şirketlerin borç sorunu olmak üzere sanayiye destek, enflasyon ve kur ile mücadele gibi konularda somut adımlar atılması beklentisi hakim.

Aram Ekin Duran


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın