Dünya pancar şeker üretiminde %7’ye sahip olan Türkiye üretiminin %70’ini sağlayan Türkşeker’in 25 şeker fabrikasından 13’ü özelleştirildi.
Özelleştirme öncesi Türkiye’nin şeker üretiminin %55 kısmı devlete ait şeker fabrikalarında yapılmaktaydı. Gene özelleştirme öncesi ülkemizde 33 tane şeker fabrikası bulunmakta 25 tanesi devlet tarafından işletilmekte, devlet bünyesinde yer alan 25 şeker fabrikasının pancar işleme kapasiteleri günlük 1750-7750 ton arasında değişmekteydi; toplam nominal günlük pancar işleme kapasitesi 104 bin 550 ton ve yılda üretebileceği şeker miktarı 2 milyon 036 bin tondu. Türkiye’nin toplam üretim kapasitesi 3.1 milyon ton civarında.
Pancardan elde edilen ile kamışından elde edilen şeker maliyeti arasında ki yaklaşık %80 ile 90 arasında fark sebebiyle ülkemizin ihracat yapma şansı zor görünüyor.
Dünya üzerinde şeker fiyatları yıllara göre değişmekle birlikte genel olarak ton fiyatı 400-500 dolar arasında oluşmakta. 2017 yılında dünya da oluşan şekerin ton fiyatı 433 dolar civarındaydı.
Türkiye gündeminden düşmeyen yabancı firmaların Türkiye’de üretmiş olduğu nişasta bazlı şeker üretimi için yapılan değerlendirmeye göre;
Hammadde ve Şeker Fiyatları Yönetmeliği’nde 16.05.2009 tarihinde yapılan değişiklikle yurt içine arz edilecek olan NBŞ üretiminde yerli mısır kullanılması şartı getirilmiş olup, son pazarlama yılında yurt içine arz edilen NBŞ üretimi için gerekli mısırın tamamı yurt içinden temin edilmiş.
PANKOBİRLİK: “Özelleştirmeye karşı değiliz”
AK Parti Karaman Milletvekili ve Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK) Genel Başkanı Recep Konuk, özelleştirmeye karşı olmadıklarını, şeker fabrikalarının çiftçi kuruluşlarınca işletilebileceğini söyledi.
Konya Tarım Fuarı’nda, Konya Şeker A.Ş.’ye ait Torku markasının standını gezerek pancar üreticileriyle bir araya gelen Recep Konuk, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili konuştu. Amerika ve Avrupa’dan örnekler vererek buradaki şeker fabrikalarının tamamının özel sektör eliyle işletildiğini anlatan Recep Konuk, Türkiye’deki şeker fabrikalarının, sektörün içindeki kuruluşlar eliyle işletilebileceğini kaydetti. Konuk, ‘’Mevcut şekliy- le özelleştirilecek olursa inşaat firmalarının, bu üretimin hem üretim aşamasındaki bilgi yoğunluğuna vakıf olmayan hem de üreticinin içinde olmayan yapıyla özelleştirilmesi durumunda, bu özelleştirmenin sonucunun kaos olacağını düşünüyorum’’ dedi.
Konuk, “Biz esasen özelleştirmeye karşı değiliz. Devletin gazla, bezle, tuzla olmasının çok sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Yalnız özelliği olan bir özelleştirmenin olmasına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Eğer mevcut şekliyle özelleştirilme gerçekleştiri lecek olursa, üreticinin içinde olmayan bir yapıyla özelleştirilmesi durumunda bu özelleştirmenin kaos olacağını düşünüyoruz. Sebebini söyleyeyim. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şeker fabrikalarının, pancar şekeri işleyen fabrikalarının yüzde 100’ü özel sektör işletemediği için kooperatif veya çiftçi kuruluşlarına devredilerek tamamı çiftçi kuruluşlarının işlettiği modele dönmüştür. Amerika gibi dünyanın en liberal memleketinde bile eğer şeker pancarı tabiatı gereği özel sektör tarafından işletilememiş ise bu bizim ülkemizde de işletilemez. Zaten Avrupa’da da benzer gelişmeler başlamış. Başta Almanya’da yüzde 80’e, Fransa’da yüzde 80’in üstüne çıkarak bugün kooperatif kuruluşlarına, çiftçi kuruluşlarına bu üretim devredilmiş. Hatta İngiltere’de ve Hollanda’da da bu çiftçi kuruluşlarının işletme kabiliyetleri yüzde 100’e çıkmıştır. Şeker pancarının, pancar çiftçisinin, üretenin içinde olmadığı bir sanayinin işlemeyeceğini söylüyorum. Bizim ülkemizde de olması gereken budur.”
NBŞ kotasını düşürmek yetmez, denetleyebilmek gerekli
Recep Konuk, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen önergeyle nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotasının yüzde 5’e düşürülmesini olumlu karşıladıklarını belirterek, “Oranı düşürmek çok değerli ama bir o kadar da bu indirilen miktarın üretim ve tüketim aşamasında denetimi ehemmiyet arz ediyor” dedi. Konuk, yaptığı açıklamada, hükümetin NBŞ kotasını düşürmekle doğru bir adım attığını, bu kararın üreticinin yüzünü güldüreceğini söyledi. Kotanın yarıya düşürülmesinin sağlıklı ve doğal şeker pancarı üretimini olumlu etkileyeceğini vurgulayan Konuk, “Kararın üretici, özellikle şeker pancarı üreticisi ve ziraati adına faydalı olacağını düşünüyoruz. Yalnız kotayı düşürmek yetmiyor. Geçtiğimiz günlerde bir yabancı firmanın Türkiye’ye ilişkin raporu gündeme geldi. Bu raporda ne diyor? ‘Türkiye’de 900 bin tona yakın kaçak ürün piyasaya girdi’. Yani oranı düşürmek çok değerli ama bir o kadar da bu indirilen, aşağı çekilen miktarın, üretim ve tüketim aşamasında denetimi ehemmiyet arz ediyor” diye konuştu.
PROF. DR. CANAN KARATAY: Lütfen bu zehri ülkemize sokmayalım
“Nişasta bazlı şekerler normal şekerden 10 kat daha fazla zararlıdır. Kalp krizi, felç, kanser, alzheimer, şeker hastalığı gibi hastalıkları 10 kat daha hızlı bir şekilde başlatır. Eğer bu toplumu yok etmek istiyorlarsa o zaman ithal edebilirler. Zararlı şekeri dünya azaltıyor, biz arttırıyoruz. Bakanlara da sesleniyorum. Bizim çiftçilerimize ve köylülerimize pancar ektirmiyorlar. Ona destek olmuyorlar. Ama yurt dışındaki firmalara da destek olmasınlar. Ayıptır, günahtır diyorum”.
Şeker-İş Başkanı İsa Gök: “Hangi kamu yararı?
Daha önce şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararlarını birkaç kez iptal ya da yürütmeyi durdurma kararı aldıran ve son olarak 21 Şubat 2018’de Danıştay’a yürütmenin durdurulması istemiyle dava açan Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, yapılan ihaleler sonrası çok sert açıklama yaptı:
“Buradan şeker fabrikalarını satan ÖİB ve siyasi iradeye sormak istiyoruz:
Türkşeker ile özel sektör şeker fabrikalarının ambarlarında 1 milyon tonun üzerinde şeker stoku varken Bakanlar Kurulu kararı ile Bosna Hersek’e 20 bin ton sıfır gümrükle NBŞ ithalatı için kontenjan açılması mıdır kamu yararı?
– Fabrikaların 2011 yılındaki satış değerinin çok altında satılması mıdır kamu yararı?
– Ülke gerçeklerinden uzak, işçinin, üreticinin esnafın, nakliyecinin, besicinin alın terini yok saymak mıdır kamu yararı?
– Şeker fabrikalarını müzadeye çıkarmış gibi yüzde 30’u peşin, gerisi 5 yıl taksitle üstelik TL ile ödenmesi midir kamu yararı?
– Özelleştirmeler ile işçi, üretici, nakliyeci, besici, esnaf, halktan oluşan milyonlarca insanın işinden gücünden edilmesiyle toplumsal sorunlar ve bu sorunların getirdiği ekonomik yük müdür kamu yararı?
Böyle bir bakış açısı, bir manzaraya iğne deliğinden bakmaktan farksızdır. Toplumun dokusuna sinmiş bir üretim deseninin ekonomik açıdan “zarara” yol açtığında bile sübvanse edilerek, desteklenerek korunmasının kamu refahı açısından uzun vadede daha iyi sonuçlar doğurabileceği dikkate alınarak AB örneklerindeki gibi uzun döneme yayılan bir yeniden yapılandırma stratejisinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Avrupa, son 15 yılda şeker fabrikaları başta olmak üzere şeker sektörünü yeniden yapılandırarak, pancardan şeker üretiminde rekabetçi bir konuma gelmiştir. Türkiye’de ise bu süre içinde pancar üretimi ve şeker fabrikalarına yönelik hiçbir planlama ve strateji belirlenmemiştir. Bundan dolayı fabrikalar rekabetçi konumunu her geçen gün kaybederken, yapılan özelleştirme ile de ülkenin pancardan şeker üretimine büyük bir darbe vurulacaktır.
Son sözle, ‘Danışan dağ aşmış, danışmayan yol şaşmış’. Girdiği her yere göre şekil alan, işine geldi- ği gibi davranan bukalemunların ne kendine, ne milletine ne de insanlığa faydası vardır. Bir bardak çayı tatlandıran şekerle onu karıştıran kaşık nasıl ki etle tırnak gibi ise şeker fabrikaları tüm olumsuzluklara rağmen her zaman işçisiyle, üreticisiyle, nakliyecisiyle esnafıyla çayı tatlandıran kaşık olmaya devam edecektir”.
Türkşeker
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. bir iktisadi devlet teşekkülüdür. Pancardan şeker üreten ve bu sektörde yaklaşık olarak %70 paya sahip olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. faaliyetlerini; 25 Şeker Fabrikası, 4 Alkol Fabrikası, 2 Makina Fabrikası, 1 Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, 1 Tohum İşleme Fabrikası, 1 Araştırma Enstitüsü ile sürdürmekte.
Türkşeker`e ait bazı fabrikaların özelleştirilmesi hakkında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) açıklama
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker), özelleştirmeye hazırlanmak amacıyla 2000 yılında özelleştirme kapsamına, 2008 yılında ise özelleştirme programına alınmış.
Türkşeker’in özelleştirme gündemine girmesi ilk kez 22 Haziran 2000 tarihinde IMF’ye verilen niyet mektubu ile olmuştu. Mektup, 2000 yılı Ağustos sonu itibariyle Özelleştirme İdaresine devredilecek işletmeler portföyüne, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin bazı fabrikalarının alınması hükmünü içermişti.
Türkşeker, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 20 Aralık 2000 tarih, 2000/92 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alınmıştı. Aradan geçen bu sürede; Türkşeker’in bağlı ortaklığı durumundaki Kütahya ve Adapazarı Şeker Fabrikaları ile iştiraklerindeki hisselerinin özelleştirme işlemleri tamamlanmıştı.
Son olarak, ÖYK’nın 21 Aralık 2016 tarih, 2016/67 sayılı Kararı ile “Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin özelleştirme işlemlerinin 31 Aralık 2018 tarihine kadar uzatılmasına” karar verildi.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun belirlediği strateji çerçevesinde özelleştirme hazırlık çalışmaları tamamlanmış ve bazı fabrikalar için ihale ilanı aşamasına gelindi. Bu kapsamda aşağıda belirtilen 14 fabrikanın Kastamonu hariç özelleştirilmesi tamamlandı.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın açıklamasına göre özelleştirme yapılırken söz konusu fabrikalarda çalışanların ve pancar ekimi yapan çiftçilerin korunması ile fabrikalarda üretimin devamlılığı temel ilke olarak ele alınmış ve bu konularda ihale belgelerinde aşağıda yer alan önemli düzenlemeler yapılmış.
1- Özelleşecek fabrikalarda çalışan memurlara tanınan imkanlar/seçenekler
– Diledikleri taktirde Türkşeker’e ait diğer fabrikalarda çalışmaya devam edecekler.
– Arzu ederlerse tüm özlük hakları korunarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil olacaklar.
– Ayrıca talep etmeleri halinde özelleştirilen fabrikalarda yeni yatırımcılar ile çalışabilecekler.
2- Özelleşecek fabrikalarda çalışan daimi ve geçici işçilere tanınan imkanlar/seçenekler
– Talepleri halinde emeklilik hakkını henüz elde etmemiş olanlar Türkşeker’in diğer fabrikalarında çalışmaya devam edecekler.
– Dileyen İşçiler ilgili mevzuat çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında yılda 12 ay çalışma hakkıyla istihdam edilecekler.
– Özelleştirilen fabrikalarda çalışmaya devam etmek isteyenler Türkşeker tarafından tüm yasal hakları ödendikten sonra alıcı ile çalışmaya devam edebilecek daha sonraki dönemde emeklilik hakkını kazanmadan önce kamuya geçmek istemeleri halinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilecek.
3- Mevcut durumda Türkşeker’e pancar temin eden çiftçiler mevcut kotaları kapsamında pancar üretmeye devam edecekler.
4- Fabrikalarda üretim devamlılığı ve zorunluluğu getirilmiş.
5- Şeker üretimi ile doğrudan ilişkisi bulunmayan arsa ve araziler ihale dışında tutulmuş.
6- İhale süreçleri tamamen her aşamasında kamuoyunu bilgilendirilerek şeffaf bir şekilde yürütülecek ve nihai aşamada özelleştirme ihaleleri tüm teklif verenlerin katılımı ile kamuoyuna açık bir şekilde sonuçlandırılacak.
7- Şeker fabrikalarının özelleştirme ihalelerine katılımın arttırılması ve rekabetin tesis edilebilmesi amacıyla; yerel yatırımcılar, kooperatifler ve diğer paydaşların tek tek veya bir araya gelerek teklif verebilmelerini teminen ihaleye katılım için geçici teminatların düşük seviyede tutulması da dahil olmak üzere ihale belgelerinde bu çerçevede kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmış.
TÜRKŞEKER’İN TARİHÇESİ
Türkiye’de Şeker Fabrikaları kurulması amacıyla Osmanlı İmparatorluğu zamanında (1840-1899) ve ondan sonraki yıllarda bazı teşebbüsler olmuş. Ancak bu teşebbüslerden hiçbirisi uygulama alanına konulamamış ve bir istek olmaktan ileri gidememiş.
Şeker fabrikaları kurma teşebbüslerinin gerçekleşebilmesi ancak, büyük önderimiz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet dönemi nin sağladığı geniş imkanlar sayesinde olabilmiş. Bu istikametteki ilk ciddi teşebbüs Uşak’lı Molla Ömeroğlu Nuri (Şeker) adında bir çiftçi tarafından başlatılmış.
Uşak’ta mahalli birçok müteşebbisin iştiraki ile 19.4.1923 tarihinde 600.000 TL sermaye ile kurulan ‘Uşak Terakki Ziraat T.A.Ş.’ 6.11.1925 tarihinde ilk Şeker Fabrikasının temelini atmış ve fabrika 17.12.1926 tarihinde işletmeye açılmış.
Uşak’ta Şeker Fabrikası kurma çalışmaları devam ederken yine aynı yıllarda İstanbul’da da özel şahısların ve bazı milli bankaların iştiraki ile 14.6.1925 ‘de 500.000 TL sermayeli “İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları T.A.Ş.” kurulmuş. 22 Aralık 1925 tarihinde Alpullu Şeker Fabrikası’nın temeli atılarak onbir ayda fabrikanın montajı bitirilmiş ve 26 Kasım 1926 tarihinde fabrika işletmeye açılarak ilk Türk şekerini üretmiş.
1933 yılına kadar ülkemizin şeker ihtiyacı bu iki fabrikanın üretimi ile kısmen karşılanmış. Bu iki fabrika ile pancar tarımında ve şeker fabrikası işletmesinde hayli tecrübeler edinilmiş olduğundan yeni şeker fabrikaları kurulması gerekli görülmüş.
Milli bankalarımızdan bazılarının ortaklığı ile iki şirket teşekkül ettirilmiş ve bunlardan “Anadolu Şeker Fabrikaları T.A.Ş.” 5 Aralık 1933 tarihinde Eskişehir Şeker Fabrikasını işletmeye açmış.
Diğer bir şirket olan “Turhal Şeker Fabrikası T.A.Ş.”de 19 Ekim 1934 tarihinde Turhal Şeker Fabrikasını işletmeye açmış.
Tarımsal, teknik ve idari çalışmaların koordine edilmesi, sermaye kaynaklarının birleştirilmesi amacıyla ayrı şirketler halindeki dört şeker fabrikası, üç milli bankamızın eşit paylarla ortak oldukları tek bir şirket çatısı altında toplanmış. 22 milyon TL sermayeli Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. olarak dört ayrı fabrika bu şirket tarafından devralınmış.
Şeker üretim faaliyetleri, 1950 yılına kadar zaman zaman tevsi edilen dört şeker fabrikası ile yürütülmüş. Her yıl artan şeker ihtiyacının tamamen yerli üretimle karşılanabilmesi için 1951 yılında hazırlanan “Şeker Sanayii’nin Tevsi Programı” ile yeni şeker fabrikaları kurulması dönemine girilmiş. Diğer taraftan da pancar ekicilerinin teşkilatlandırılması amacı ile tarım kesiminde toplumsal dayanışmanın bir örneği olan kooperatifleşme hareketi başlatılmış.
1951-1956 yıllarını kapsayan dönemde toplam onbir yeni şeker fabrikası inşa edilerek, 1956 yılında fabrika sayısı onbeşe ulaşmış. 1962 yılında Ankara Şeker Fabrikası ve 1963 yılında da Kastamonu Şeker Fabrikası, sanayiimizin geliştirilen bir makina fabrikası ile iki atölyede %65’i imal edilerek işletmeye alınmışlar. Ülkemizin nüfus artışına paralel olarak artan şeker ihtiyacını temin etmek amacıyla yeni şeker fabrikaları kurulması öngörülerek 1977’de Afyon, 1982’de Muş ve Ilgın, 1983’de Bor, 1984’de Ağrı ve 1985 yılında da Elbistan Şeker Fabrikalarının %95’e varan makina ve tesisleri mevcut beş makina fabrikasında imal edilerek işletmeye alınmışlar.
Daha sonra sırasıyla 1989 yılında Erciş, Ereğli ve Çarşamba Şeker Fabrikaları, 1991 yılında Çorum, 1993 yılında Kars, 1998 yılında Yozgat ve 2001 yılında ise Kırşehir Şeker Fabrikaları işletmeye açılmış.
Kaynak: http://www.retailturkiye.com
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.